Son yıllarda sağlık personelinin bakmakla yükümlü olduğu hasta sayısı geçmiş yıllara oranla %150 artmış olduğunu yapılan anketler ve saha gözlemleri gösteriyor.

Türkiye de 100 bin kişiye 170 hemşire düşüyor. İsviçre’de 100 bin kişiye 1603,Belçika da 1506,Yunanistan da 331,Makedonya da ise 363 hemşire düşüyor. Bu Veriler güneş gibi aşikâr şekilde Türkiye de sağlıkta personel açığının hala kapanmadığını gösteriyor.

Sağlık personel açığının bu kadar fazla olması, sağlık hizmetlerinin en önemli ayağı olan hemşirelerde bıkkınlık, verim düşüklüğü, psikolojik sorunlar ve değer gösterilmediği duygusunu yaşatıyor.
8.5 ile 9 saat görev yapan hemşire, bu süreler içinde görevini yapma gayreti içinde iken fiziksel, sözlü ve üstsel mobbinge maruz kalmaktadır. Yönetici baskısı, kötü davranış, çalışma ortamlarının fiziksel yetersizlikleri, kendine ait olmayan görevlerin yaptırılmak istenmesi, ikametgâh, sağlık ve ailesel durumlar gözetilmeden sürekli yapılan rotasyonlar, yataklı kurumlarda ve özellikli birimlerde haddi aşan görev sorumlulukları, yetersiz dinlenme süreleri, istem dışı verilen nöbetler, aynı birimlerde çalışma zorunluluğu ve daha nice mobbing sorunları.

Sağlık Bakanlığı sağlık personellerinin Bakanlığı olduğunu, çalışanlarını hekim dışı,diğer sağlık personeli,yardımcı sağlık personeli vb ifadelerle bürokratik yönetimsel mobbinge soktuğunun farkında değil mi? Sanki bu yetmiyor gibi,yardımcı hemşire,yardımcı ebe gibi anomalili bir uygulama nasıl ve neden hayata sokuldu? yardımcı doktor uygulaması olsa ne tepki verirsiniz?

Hemşireliğin görev tanımlarında maddeleri okuyunca insan diyor ki: yok daha neler yahu demeden edemiyor insan. Sonra o kadar sorumluluk ve görev karşılığı, net verilmeyen maaş, taciz (doktorun, hastanın, idarecinin yaptığı sözlü veya fiziksel) gören hemşire ve sağlık personelleri ne ailelerine ne de kendilerine iyi hal içinde olamadıklarını biz görüyoruz da siz neden görmezden geliyorsunuz?

Bir insanın yapacağı yapabileceği görevlerde haddi aşan görevler verilmesi hangi vicdana sığabilir ki!

Hafta da 40-45 saat çalışan hemşirelerin,2-3 kişilik iş yapmalarına rağmen emekli olunca maaşlarının yarısı kadar bile emekli maaşı alamayacak oluşu sizleri hala rahatsız etmiyor mu? Siz İlahi huzurda kendiniz için dua ederken, sayıları sadece Sağlık Bakanlığında 120000’i geçen hemşirelerin yaşadıklarını, mağduriyetlerini elinizde olduğu halde,çalışanlar için köklü adımlar atmadığınızın hesabını verme ihtiyacını, nasıl hangi ruh hissetmez?

Hastane birliklerinin kurulması ile sağlık personelinin iki dudağı arasında sağlık hizmeti sunmaya çalışan sağlık personeli nasıl huzurlu çalışabilir ki! Elinde ki elması en iyi şekilde muhafaza eden insan, hastayı teslim ettiği hemşireyi koruyup kollamaz.

Hastane birlikleri kurulmadan önce üst sadece hastane başhekimi iken, şimdi hastanelerin üstüne birlik sekreterliği başkaca bürokrasi olarak sağlık çalışanlarının karşısına çıktı. Genel sekreterin talebi ile bir sağlık çalışanını istediği hastaneye veya birime görevlendirilme olgusunu uygulamaya soktu.

100–150 yataklı devlet hastanelerinin %90’ında halen kreş olmadığı gibi ilçe içi kreş sözleşmesi yapan hastane sayısı yok denecek kadar az. Çoğunluğu bayan olan bir Bakanlığın kadına has özel çalışma şartlarını yıllardır oluşturulamaması ayrıca beni üzüyor.

Bu şartlar yetmiyor gibi hemşirenin isteği dışında ulaşım şartlarına bakılmaksızın görevlendirilmesi kalplerde vicdan yerine ne var diye sormadan edemiyor insan.

Sağlık işi emek, dikkat, özen ve özveri gerektiren alan olduğunu hepimiz biliyoruz. Hemşirelerin örselenmesi, çocuklarından ayrı ağır şartlarda çalıştırılması, ikametgah dışı ve sağlık sorunlarına rağmen zor birimlerde cebren çalıştırılması ne vicdana ne de İmana sığar.

Çalışanı huzursuz eden işte motivasyonu düşüren ve iş doyumsuzluğu yapan her duruştan idarecilerimiz uzak durmalıdır. Mobbing yasal suçtur. Yasal suçları sineye çekersiniz fakat vicdanlar sineye asla çekemez. saygılarımla.