Son 1,5 ayda 125’in üzerinde asker ve polis kardeşim şehadete koştu. Onlar en kutsal mertebeye ulaşarak bu fani dünyadan tez zamanda göçtüler. Rabbim bana da şehadet ihsan eder inşallah Amin.

40 yaşında Peygamberlik gelen Hz. Muhammed s.a.v o yaşına kadar, en güvenilir emin insan olmuş. Güzel ahlakı daha Peygamberlik verilmeden yaşadığı toplumda göstermiştir. Önce insan olmanın gereğini yaşamıyla görmek isteyen her göze her akla ifşa etmiştir.

Benim önderim olarak O’nun söz ve davranışlarına bakıp yaşamayı seçmişim ki Müslüman olmuşum. İnsanlık Onunla sağnak sağnak sevgi barış huzur ve güveni solumuştur. En zalimi, en haini, en vahşisi Onun huzuruna geldiğinde Kelime-i Şehadeti getirecek atmosferi bulmuştur.

Peygamberin yaşamını ve öğretilerini iliklerine kadar yaşayanlar veya yaşamayı arzu edip gayret edenler vesayet ve güç karşısında  asla hakkı söylemekten geri durmayarak imanlarını inkişaf ettirdikleri görülmüştür.

İmam-ı Azam bugün Hanefilerin İtikat imamı bakınız nasıl davranmış zamanın muktedirlerine karşı;

Eğer vali benden Vasıt Mescidi’nin kapılarını saymak gibi sıradan bir iş istesin, yine kabul etmem. O bir insanın katline hükmedecek, ben mühür basacağım ha? Allah’a yemin ederim ki bu mümkün değil! Bu dünyada kırbaç yemek ahirette ceza görmekten daha iyidir. Valinin beni öldürmeğe gücü yeter fakat tekliflerini kabul ettirmeğe asla!

Abbasi Halifesi Mansur’un hediyelerinin niçin kabul edilmediğini sorduğunda şu cevabı vermişti:

“Şahsi malınızdan bana hediye gelmedi ki onu kabul edeyim. Siz bana milletin hazinesinden aldığınızı yolladınız. Oysa milletin malında benim hakkım yok. Ben silahaltında asker değilim. Fakir de değilim ki, hazine ödeneğinden yararlanayım. Yolladığınız şeyleri bundan dolayı alamazdım.”

Musul halkının isyanı üzerine, onların katli için fetva isteyen Halife Mansur ile İmam-ı Azam arasında tarihi şu konuşma geçmiştir.

Halife:

“- Allah Resulü, ‘
müminler verdikleri söze sadıktırlar.’ demiyor mu? Musul halkı bana karşı gelmeyecekleri konusunda söz verdikleri halde şimdi ayaklandılar. Üstelik vergi memuruma karşı koydular. Onların kanı helaldir!”

İmam-ı Azam:

“- Onlar sana, kendilerine bile helal olmayan bir şeyi, yani kanlarını şart koşmuşlar. Hâlbuki İslâm bu hakkı ne size, ne de onlara tanır. Mesela bir kadın kendi rızasıyla bir erkeğe kendini teslim etse, o kadının namusu o erkeğe helal olur mu? Yine bunun gibi bir adam, birisine ‘gel beni öldür’ dese ve diğeri onu katletse acaba bu caiz olur mu? Bunu yaparsa diyet gerekir. Müslümanın kanı üç şekilde helal olur: Cana karşı can, imandan sonra küfür, evlendikten sonra zina. Bunların hiçbiri bu işte olmadığına göre, Musul halkını bırak. Onların kanını dökersen zulmetmiş olursun. Allah’ın şartına uyulmaya kullarınkinden daha layıktır.” sözleri

Evet hayallerimiz vardı!

Cumhuriyet tarihinden bu tarafa, Bediüzzaman ve Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri dahil İman ve Kuran eksenli Muhafazakar akımın temellerinde yükselen hak dava vardı.

Herkesin güven içinde olacağı, adaletin herkese eşit uygulanıp karar verileceği hayatların olduğu, Ülke hayalimiz vardı. Ben ölsem de halkım dinini, yaşamını özgürce yaşasın, herkes kendisini ülkede güven içinde hissedecek ortamı bulsun hayali vardı. Şekilden çok lisanı hal ve yönetsel uygulamalarda eşitlik hayali vardı. Fırat’ın kenarında ki kuzuyu kurt kapmasın diye hassas hareket edecek, koruyacak sandıklarımız vardı.

Fitnenin hamasetin kibrin nefret söylemlerinin ötekileştirici duruşun olmadığı Ülke hayalimiz vardı. Hayallerimiz vardı fakat hayallerimize incir ağacı diktiler.