Hangi yürek oğlu şehit düşen Ananın feryadını hissedebilir. Hangi kadın kocasız kalmış eşin acısını yaşayabilir. Hangi makam yetim kalmış çocuğun gözyaşlarına merhem olabilir.

Yeni nişanlanmış kızımızın çığlıkları, 6 aylık hamile şehit eşinin yığılmış bedeni babasını dahi görmek nasip olmayan doğmamış bebek, al bayrak sarılı tabutlar çevresinde dolaşan çevresinde ki kalabalıklara anlam veremeden göz gezdiren yetim kalmış Mustafa’m.

Ateş düştüğü yeri yakar fakat o yaşanan acının feveranı arşı titretir. Dizilerde siyasi holiganlıkta bizler boğulmaya devam edebiliriz. Amma velakin şehitlerin Ahı bu aymazlığa Allah'ın Kahhar isminin tecellisine sebep olacağı şüphesizdir.

Bir köşede gözlerinden tomurcuk tomurcuk yaşlar dökülen yetimin, babam canım babam deyişleri, diğer tarafta kuzum oğul senin yerine ben öleydim yasları ile "Aslan gibi oğlumu teröre kurban ettiler. Ne eziyetlerle büyüttüm oğlumu. Bir çocuğuma bakamadılar. Terör laneti öldürdü, parçaladı benim oğlumu" diyerek dökülen ana feryatları.

Sevdiğim aşkım eşim çocuklarımın babası seni böyle mi karşılayacaktım, bak baban geldi yavrum... Eşlerin, feryat figanları. Gelinliğinin teri kurumadan asker eşinin şehadetini haber alan mafiye’nin acısını ne dindirebilir.

Terörün çaresi ötekilestirmediğinde bulunur. Birlik ruhundan uzak, siyasi entrikalarla kazanım peşinde koşup nefret tohumları ekmekle sadece kan akar.

Hz Peygamber ‘in insana bakışı ve davranış ölçüsü esas alınmadığı sürece insanlık huzur bulamayacak, kan ve gözyaşı akmaya devam edecektir
 
Sıra sıra dizilmiş Albayrak sarılı tabutlar,

Dizleri döven eller, boğazda hıçkırıklar.

Gözleri kan çanağı olmuş analar bacılar,

Babam gelmiş diye bilmeden koşan çocuklar.