YORULDUM, SIKILDIM PEŞİNDEN KOŞA KOŞA
Yoruldum, sıkıldım peşinden koşa koşa. Hak, hukuk, adalet neredesin. Yıllardır arıyorum seni fakat ulaşamıyorum sana. Bir oruçlunun yaz günü suya hasret kaldığı gibi ben de sana hasretim, çölde günlerdir kalmış bir insanın suyu aradığı gibi ben de seni arıyorum ama nafile tüm çabalarım boşuna. Sana ulaşmak mümkün olmuyor.
Tam ulaştım derken, tam seni buldum derken, bir anda gözümün önünden kayboluyorsun. Art niyetliler, nefsine köle olmuş insanlar, gözlerini hırs bürümüş insanlar aramıza Berlin duvarı gibi set çekiyorlar. Berlin duvarı bile yıkıldı ama bizim aramızdaki duvar yıkılmıyor. Duvarda bir gedik açtık derken, tam sana ulaştım derken, birileri geliyor ve duvarı daha da sağlamlaştırıyor ve adeta Çin seddine dönüştürüyor aramızdaki engeli.
Biz yıllardır Hz. Ömer’in (r.a.) adaletini dinleye dinleye bu günlere geldik. Hani Hz. Ömer’in (r.a.) bir hikayesi vardır. Yoğun olarak devlet işiyle uğraşırken yanına biri gelir selam verir oturur. Hz. Ömer (r.a.) selamını almaz işine devam eder ve işi bittiğinde yanan mumu söndürür aynı onun gibi bir başka mumu yakar ve o kişinin selamını alır ve konuşmaya başlar. Gelen misafir Hz. Ömer’e (r.a.) bu yaptığını sorduğunda da; önceki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken şahsi işlerimle meşgul olamam. Sizinle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım der. Bu örneği bilipte bundan etkilenmeyecek insan pek azdır.
Ben adaleti özlüyorum hepimiz özlüyoruz ama ulaşamıyoruz, çok mu önemlisin sen, neden hep seni bekleriz. Adalet mülkün temelidir. Adalet olmazsa zulüm olur, zalimlik olur. Bizler hep uğrunda kan döktüğümüz yeri vatan diye düşündük. Oysa buna şunu da ilave etmemiz gerek ki adaletin olmadığı yer vatan değildir. Eğer vatan dediğimiz toprak parçasında adalet olmazsa, hangi insan kendini güvende, huzurda, barışta hissedebilir ve vatandaş olmanın gururunu yaşayabilir ki. Adalet deyince aklımıza bir ülkede haklının hakkını alması, suçlunun cezasını çekmesi, eşit durumda olanların aynı haklara sahip olması, farklı durumda olanlara hakkaniyetle davranılması ve bütün bunların makul sürede gerçekleşmesi geliyor. Sonra insan soruyor bu ülkede adalet bütün unsurlarıyla yaşıyor mu? Adalet insanlığın temel ilkelerindendir. Kim ki adaletin terazisini bozarsa insanlık suçu işlemiş olur. Muhtemeldir ki o teraziyi bozanlar bunun vebalini en ağır şekliyle ödeyecek olanlardır. Adaletsizlikte istisnasız tüm insanlık yara alır.
Adaletten vazgeçilir mi, ne uğruna adaletten vazgeçilebilir derseniz; hiçbir şey adaletten vazgeçmeyi gerektirmez. Dünyada hiçbir makam, mevki, menfaat, çıkar adına ne derseniz deyin hiçbir şey adaleti ikinci plana atamaz, atmamalıdır da.
Sanırım, Şair ve Yazar Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun şu dörtlüğünden sonra başka bir söze gerek kalmaz;
Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir,
Temele taş bulmak gecikebilir,
Devlete baş bulmak gecikebilir,
Adalet gecikmez tez verilmeli.