Atatürk eğitimin önemini en iyi bir devlet adamı idi. Ona göre, ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim yatmaktadır.

Atatürk’ün yıllar sonra, “Cumhurbaşkanı olamasa idiniz, ne olmak isterdiniz?” şeklindeki bir soruya, “Milli Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim” diye cevap vermesi bile eğitimi, gençlerin yetiştirilmesi işini millet hayatında ne kadar önemli bir etken olarak gördüğünün işaretidir.

Eğitime, özellikle gençliğin ve kadınların eğitimine çok önem veren Atatürk her fırsatta öğretmenlere bu konuda düşen büyük göreve de işaret etmiştir. O’na göre “gerçek zafer” öğretmenler tarafından kazanılacaktır:

Öğretmenlere hitaben; “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordunuzun zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız.” demiştir.

Daha 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde büyük bir savaştan yeni çıkmış, halkın neredeyse tamamına yakını eğitimden yoksun, 1927 sayımına göre, okuma-yazma bilenlerin 7 yaşından yukarı çağ nüfusa oranı % 5-6 olan ve her alanda geri kalmış bir ülkede, Mustafa Kemal Atatürk engin bir uzak görüşlülükle bilim toplumunun, gerektirdiği insan tipini çizmiş ve bunu gerçekleştirecek eğitim ilkelerini ortaya koymuştur.

Atatürk’ün eğitimi ne denli önem verdiğinin bir kanıtı olarak Kurtuluş Savaşı sırasında Sakarya Savaşı öncesinde, zor koşulların yaşandığı 1921 Temmuzunda bir ara cepheden Ankara’ya dönerek 16-21 Temmuzunda 1. Maarif Kongresini toplamıştır. Türk öğretmen temsilcilerini bir araya getirerek Türk Milletinin gelişimini sağlayacak milli eğitim politikaları ve programı geliştirmek gereğini vurgulamıştır.

Atatürk 1923’te Eskişehir’de yaptığı bir toplantıda da eğitimle ilgili şu saptamayı yapmıştır.

     ​1- İstikrarlı bir eğitim politikamız yoktur.

     ​"Bundan önce her maarif nazırının birer programı vardı. Memleketin maarifinde çeşitli programların tatbiki yüzünden öğretim berbat hale geldi. Efendiler! Bu seyahatim sırasında görüştüğüm 25 Yıllık bir Milli Eğitim Müdürü memleketin çeşitli yerlerini dolaşmış; dediğine göre birbirine zıt birçok programlar almış, uygulamış ve uygulattırmıştır. Çünkü, hükümete gelen her nazır kendine göre bir program yapıyor, onu uygulatıyor, bir müddet sonra başka bir nazır geliyor, onu beğenmiyor, başka bir program uygulatıyordu."

     ​2- Eğitimimizin amacı kendini, hayatı bilmeyen, her konuda yüzeysel bilgi sahibi, tüketici insan yetiştirmek olmuştur.

     ​Atatürk, Eskişehir’deki konuşmasını şöyle sürdürür: "Bundan sonra eğitimde izlenecek yol, her an değişmeyen belirli çizgisi olan eğitimdir. Bu eğitimden amaç, bilgiyi insan için bir süs, uygar bir zevk olmaktan çok, maddi hayatta başarı sağlayan pratik ve işe yarar bir araç haline getirmektir. İlk ve orta öğretim, mutlaka insanlığa, medeniyetin gerektirdiği bilim ve tekniği versin, fakat o kadar pratik ve zevkli versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun. Çünkü eğitimin gayesi sadece hükümete memur yetiştirmek değildir."

     ​Eğitim milli dil, milli tarih, milli sanat yani top yekün milli kültürün gelişmesine katkı sunmalıdır. Bu şekilde olmazsa milli benlik duygusunun zayıflamasına yol açar.

     ​Eğitim bütünüyle bilimsel zihniyete açık olmalıdır.

     ​Geleneksel eğitim yöntemleri yaratıcılığı engelleyici niteliktedir. Yalnızca ezberciliğe dayanmaktadır. Bu ise yapıcı ve yaratıcı yeni nesillerin yetişmesini sağlamaktan uzak bulunmaktadır.

     ​Atatürk, eğitim politikasında iki temel hedef göstermiştir.

     ​1. Cehaletin yenilmesi

     ​2. Türk milletinin çağdaş uygarlık düzeyine ve hatta üstüne çıkartılması.

Atatürk;

     ​"Türk eğitimi; dilde milli olacak, yöntemde milli olacak, araç ve gereçte milli olacaktır. Bu şekilde yetişen gençler, bağımsızlığın güvencesi olacaktır. Vatan ve millet çıkarlarını her şeyin üstünde tutacak insanlar olarak yetiştirilecektir.

     ​"Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize öğrenim sınırı ne olursa olsun önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur"

     ​"Kültür tamamen milli bir konudur ve programlarımız milli olacaktır." Ancak "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve milletin kafasına sokacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur. Eğitimin çağdaş kültüre dayanması; eğitimdeki millilik esasını bozmaz."der.

​Atatürk’ün eğitime dair görüşlerinin bir kısmını burada görüyoruz. Atatürk eğitime ve öğretmene önem veren bir anlayışa sahiptir. Buradaki dile getirdiğimiz konular, başta millilik ve devamlılık olmak üzere halen konuşulan ve çözüm üretilmeye çalışılan konulardır. Günümüzde hala iktidarlara hatta aynı iktidardaki bakanlara göre uygulamalar ve çözümler değişmektedir.