Birleşmiş Milletler 2009 yılında 22 Nisan'ı Uluslararası Tabiat Ana Günü olarak ilan etmiş. Bu yıl 22 Nisan'da Bolivya'nın önerisiyle, tıpkı insan hakları gibi bir konu olarak "Tabiat Ana'nın Hakları" da BM'in gündemine girmiş oluyor.
"Bartın'da Yaşıyorum, Yaşayacağım" mitingi ile aynı güne rastlayan böylesi önemli bir günde binlerce yurttaş "Termik Santrale Hayır" dedi. Teknik ayrıntıların defalarca tartışıldığı termik santral konusunda yaşamına sahip çıkmak isteyenlerin sıkıca sarıldığı miting herkesin kendini ifade edebileceği de bir biçimde gerçekleşmiş oldu. Katılanların yüreğine, emek verenlerin ellerine sağlık.
Bartın'da termik santral konusu, iki yılda bir seçim yapılan ülkemizde ya seçim arifelerine, ya da seçilmişlerin dahi koltuklarına ısınamadığı dönemlerde kızışıyor. Aslolan bir şey var ki, termik santral gündemi hiç mi hiç durulmuyor. Defalarca söylenilmesine, Bartın Platformu ve bileşenleri tarafından ısrarla dile getirilen "Bartın'da yapılacak onlarca önemli iş" varken, termik gündemi nedeniyle enerjimiz bilerek yok ediliyor. Bir keresinde hatırlıyorum eski İl Genel Meclisi üyelerinden birisi "termik santral ile uğraşacağınıza, siyah poşetin zararlarını anlatsanıza" demişti. Yine bir kamu görevlisi, "Bartın ırmağının kirliğine bakacağınıza, termik santral ile uğraşıyorsunuz" diyerek adeta bizleri suçlamıştı. O günlerin ardından çok zaman geçti, çokça da badireler atlatıldı. Çevre ve Orman Bakanlığının yapması gereken, memleketin çevresine ve doğasına sahip çıkma işini Bartın Platformu üstlenirken, kamu denetçileri daha termik santral ortada yok iken dahi görevlerini layıkı ile yerine getirmediler. Yerel yöneticiler karşı çıkmalarına rağmen mevcut hükümetin siyasi anlayışı nedeniyle karşı duruşlarını dahi söyleyemediler. Ne garip bir çelişkidir ki, eş-dost yakın akrabalarının kansere yenik düşmelerine üzülenler, termik santral denilince "siyaset yapılıyor" bile dediler.
Gündelik yaşamın bir parçası olarak her alanda siyasetin varlığı ve yaşam alanlarına sahip çıkma üzerinden politik duruş birilerini rahatsız etse de bizler mücadelemize devam etmek zorundayız.
Tabiat Ana'ya vefa borcumuzu onu birkaç kendisine atfedilmiş günlerde anmak yerine, gün be gün ona sahip çıkacağımız sözünü vererek hatırlatmak isterim.
Bildiğimiz tek gerçek var;
Biz olmasak dahi "ana" yaşamına devam edebilir, ama o yok olursa aslında bizler de yok olmuşuz demektir.
26 Nisan Çernobil faciasının yıldönümünde anaya birkez daha sarılmamız, memleketin havasına ve suyuna sahip çıkmak için sadece elimizden geleni yapmamız dileklerimle.
Dr. Mustafa Artar
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
MYK Üyesi