Termik santral tartışmaların gizliden devam ettiği bugünlerde kentimizi bekleyen önemli bir tehlikeden bahsetme zamanı geldi de geçiyor bile.

26 Mayıs 2011 tarihinde DSİ Bilgi Edinme Portalından “bilgi edinme kanunu gereği, Bartın İli sınırları içerisinde planlanan ve kurumunuza izinler için başvuru yapmış kaç adet HES(Hidroelektrik) projesi vardır? Bu projelerin isimleri, başvuran firma adları ile ÇED ilerleme süreçleri hakkında bilgi almak istiyorum” talebime 9 Haziran 2011 tarihinde gelen Yanıt ve ekinde yer alan tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum.



Tablodan da görüleceği üzere ÇED sürecinin Bakanlık web sayfasından da devam ettiğini bildiğimiz Karataş HES (Kumluca-Zafer köyü civarında) listede yer alıyor. Fakat yakın geçmişte Bartın ve Karabük illeri sınırlarında Bahçecik-Ulupınar mevkiindeki ORSA-1 HES yer almıyor. Bu projeleri yakından takip etmek gerekir. Zaten gelen yanıtta ÇED durumları ile bilgilerin İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden alınabileceği bildirilmiş, takip edeceğiz.

Son zamanlarda Hidroelektrik Santraller üzerinden yaşanan tartışmalar şiddetini artırdı. Hopa’da yaşananlar ortada. “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” sloganı ile yola çıkan kervanlar direnişlerini devam ettiriyorlar. Vatandaş başka, yetkililer bambaşka şeyler söylüyor. Su konusunun ne denli önemli bir konu olduğunu sanırım Bartın’da Bartın’lılara anlatmaya gerek yok. Bu yaz bizi ne gibi sıkıntılar bekliyor göreceğiz.

Yaşam alanlarına sahip çıkma konusunun salt termik santral üzerinden olduğunu düşünen çevrelere hatırlatmakta yarar görüyorum. Asıl sorun temiz enerji diye adlandırılan fakat Türkiye’nin dört yanını saran, derelere, nehirlere vurulan kilitler, suyun borulara, kanallara hapsedilmesi, yani suyun ticarileştirilmesi.

ORSA-1 Hidroelektrik Santrali başvurusu yapanların şaka yaptığını düşünüyorum. Bartın’ın kavşak suyu ile birlikte en önemli içme suyu kaynaklarından birinin besleme alanında suyun kanal ve borular içine alınarak enerji üretimi için kullanılması akla sığacak bir durum değil. Başvuru dosyasındaki çelişkileri yazma gereği bile duymuyorum, Ulupınar adının nereden geldiğini, Bahçecik adının nereden geldiğini Kavlakdibi adının ne almam ifade ettiğini, koruma kurulu diye bir kurumsal yapı olduğunu araştırmalarını öneriyorum.

Anladım ki birileri şaka yapıyor.  Bizlerle dalga geçiyor. Nereden kimin çanak tuttuğu bilinmez ama vatandaş karşı, belediye karşı, yerel yöneticiler karşı ama birileri ısrarla dereler üzerinde hâkimiyet kurmak istiyor.

Buna dur demek lazım. Buna sessiz kalmamak lazım.

Sonsöz;

Siz SUsarsanız, ben SUsarsam, bizler SUsarsak ve o günler geldiğinde sesimizi çıkarmamış olursak, içecek bir yudum SUyumuz kalmaz, bugünleri ararız.

Mustafa Artar
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
MYK Üyesi