Ulus’ta ve Kurcaşile’de Fakülteler açılmış. Emeği geçenlere peşinen teşekkür ederim. Hakkınızda çok laf söyleyen olacaktır. Aldırmayın. “Meyvesi olan ağaç taşlanır” derler. Bir iş yaptınız ki konuşulursunuz. Yan gelip yatsaydınız unutulur giderdiniz. Geçmişte böyle olmuş, şimdi de böyledir. Gelecekte de böyle olacaktır. Yıllar geçtikten sonra birileri çıkıp Allah razı olsun diyeceklerdir. At ölür meydan kalır, yiğit ölür eseri kalır. Sizlerin eseri kalacaktır.
1974 Ulus ortaokulu mezunuyum. Köyden geldik. Nerde kalacaksın? Ulus 2500 nüfuslu küçük bir ilçe. Paran olsa bile kiralık ev yok. Zaten bizlerde de parada yok ya. Okulun bahçesinde bir pansiyon var. Köylerden gelen öğrenciler orada kalıyoruz. Hemen hemen Ulus’un bütün köylerinden öğrenci var. Üç yıl orada kaldım. O pansiyona geliş gidişte halen bakıyorum. Orada geçen günlerim bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor.
Biraz menüden bahsedeyim de, bulunduğu yeri beğenmeyenlere ibret olur. Yanlışım, yanıldığım varsa yaşayanlardan bu yazımı okuyup duyanlar düzeltsin, düzeltelim. Ben kırk yıllık hatırayı yazıyorum. İlçelerimize açılan Fakülteleri küçümseyenler ibret alsın diye.
Pansiyonumuzun alt katında çalışma salonu, yemekhanemiz vardı. Üst katta altlı üstlü ranzalarda yüz ile yüzon arasında öğrenciler, arkadaşlarımızla birlikte tek salonda yatardık. Yani yüzon kişilik bir odada.
Sabah kahvaltısında çay çıkardı. Masalara tencere ile konur. İçine bir kepçe, bizlerde oradan içi kızarmış bakır tabaklara birer kepçe çay, birkaç tane siyah zeytin (peyniri pek hatırlamıyorum) alır kahvaltımızı yapardık. Öğle ve akşam yemeğimizde biraz böceklenmiş, kuru fasülye ile nohut yer değiştirir, makarna da onlara arkadaşlık ederdi. . Arada helva çıkarsa bayram ederdik o gün. İki aşçı teyzemizden Allah binkere razı olsun. Bu dünya hayatını bitirdilerse Rabbim mekânlarını cennet etsin. Bir dediğimizi iki etmezlerdi. Ekmek istesek biraz kızarlar ama dayanamayıp verirlerdi. Çamaşırlarımızın yıkanmasına da yardım ederlerdi. Daha fazlasını yapacaklardı ama bekçi Yusuf, Nuri amcaya şikâyet eder diye korkarlardı.
Nuri amca okulumuzun kâtibi, benim gibi köylerden gelen çocukların hamisi, pansiyonun gönüllü sorumlusu idi. O yıllarda Ulus Ortaokulunda okuyan öğrenciler bilir onu. Allah ömrünü uzun dünyasını ve ahretini mutlu etsin.
Okul müdürümüz Sabahattin beyin lojmanı bizim pansiyonun bitişiğinde idi. Müdürümüzde akşam etütlerine gönüllü olarak gelir, bizim yetişmemize yardımcı olurdu. Biz bu günlere geldiysek onların eseriyiz.
Bunları niçin anlattım?
İlçelerimizdeki Fakültelerimizi tenkit edenler duysun diye anlattım. Bugün sıkıntılar olabilir. Unutmayın ki gelen öğrencilerimize yardımcı olacak müdürlerimiz, Nuri amcalarımız, hanım teyzelerimiz, bekçi Yusuflarımız çıkar.
Bu ilçelerde oturanlar, dışarıdan gönül verenler, elinizi taşın altına sokun. Yarın hayırla yâd edilmek istiyorsanız işte size hayırlı bir hizmet. Dışarıdan gelen öğrencilerimize, hocalarımıza sahip çıkalım.
Elli-yüz öğrenciyi bir ilçe barındırır. Farzedin ki bir tane çocuğunuz fazladan var. Kapı dışarı mı atacaksınız. Alın yanınıza birer çocuk. Merak etmeyin anne-babaları sizi mahcup etmez.
Barınacak yer meselesini halledinceye kadar buna katlanmak zorundayız. Fakültelerimize ve öğrencilerimize sahip çıkalım. “Bana ne” demeyelim.
Bildiğim kadarıyla yatacak yer sorunu var gibi, bunu da böyle halledelim.
İnsan öldüğü zam üç şey fayda verir kendisine;
a)Salih evlat; öldükten sonra kendisine hayırla anacak, çevresine faydası olan çocukları,
b)Bıraktığı ilmi; âlimdir, eser yazmış, yazdığı eserden insanlar faydalanmıştır,
c)Sadaka-i cariyesi; İnsanların ve diğer canlıların faydalanacağı bir iş yapmıştır, işte bunların faydası vardır insana. Yoksa hepsi boş.
Bir öğrenciyi yetiştirmek bunların üçünü de içine alır sanırım.