Zamanının zalim hükümdarı Nemrut, Allah’ın dostu Hz. İbrahim (a.s)’ı yakmak için odun toplatır. Kaya güvercini de ağzında bir ot parçasıyla gelir. Görenler, nereye gittiğini sorarlar. Der ki, “İbrahim’in ateşine atmaya gidiyorum.” “Bununla mı yakacaksın” dediklerinde, kaya güvercini “bende biliyorum ki bundan bir şey olmaz, ama benim ne tarafta, ( İbrahim’e düşman) olduğum belli olur” der. Ateş göklere yükseldiğini gören Guguk Kuşu da ağzında bir damla su ile gelir. Nereye gittiğini soranlara, “İbrahim’in ateşinini söndürmeye gidiyorum” der. “Dağlar gibi ateşi bir damla su söndürür mü” dediklerinde “ben de biliyorum söndürmeyeceğini ama İbrahim (a.s.)’a dostluğum belli olsun” der.
Yetmişli yıllarda kışın okulda, yazın sırtımda ekmek küfesi, ya da bir katırın yularından tutup, Okmeydanı, Çağlayan, Şişli’nin kenar mahallelerinde bakkallara ekmek dağıttığım yıllardır. Yolları bir araba sığamayacak kadar dardı. Göklere yükselen tek bina vardı. SSK Okmeydanı Hastanesi. Zaman zaman gider onun yüksekliğini seyrederdik. Sonra Boğaziçi köprüsü ve çevre yolları açılmaya başladı. Mecidiyeköy- Okmeydanı istikametinde yapılan yollar için yapılan konuşmaları, söylenen sözleri o günün arşivlerinde bulmak mümkündür. O günün muhalefeti 1973 yılında Boğaz Köprüsü’nün açılışına gelmemiş, bunun bir Amerikan vahşi kapitalizminin uzantısı olduğunun, halkın parasının üç-beş Amerikan uşağına peşkeş çekildiğini, akla hayale gelmeyecek şekilde köprüyü yapanlara ve sebep olanlara sözler sarf etmişlerdi. Belki haklılardı. Yolun geçtiği yerlerde gece kondular yıkılmış, yol kenarlarındaki çınar ağaçları kesilmişti! Yetmişli yılların ikinci yarısından sonra kurtarılmış bölgeler, akan kanlar ve ihtilal!
İkinci köprü (Fatih) yapılırken de İstanbul’un nefesi kesiliyor, yeşili katlediliyor. Üçüncü köprünün (Yavuz) ihalesi yapılırken, ağaçlar kesiliyor, yeşil katlediliyor, barajlar yok oluyor… Yapanlar, sebep olanlar bazıları tarafından hain ilan ediliyor… bu ne biçim iş ya hu… 1973, 1983, 1993, 2003, 2013 tam kırk yıl. Değişen bir şey yok. Sadece söyleyenlerin bir kısmı değişmiş!
Genç arkadaşlarım! biz bu filmi çok gördük. İçinizde tutuklanan, hatta ceza alan da olabilir. Kendinize yazık etmeyin. Sevdiklerinizi ve ailenizi düşünün. Bu olayların geçmişte olduğu gibi bugünde rantını yiyen vardır. Sizi bağırtırlar, kolunuza kelepçe vurdururlar, sonra da uzaktan seyre bakarlar, ceplerini doldurup makamları kaparlar. Benim gibi kırk yıl sonra görürsünüz de aklınız başınıza o zaman gelir. Tabi ki iş işten geçmiştir.
Zaman zaman yaşadıklarımı anlatıyorum. Müsaade ederseniz bir tane daha anlatayım. Yanlış hatırlamıyorsam yetmiş yedi milletvekili seçimlerinin arifesinde, mahalle kahvesinde yıllardır milletvekilliği yapmış bir büyüğümüz anlatıyor. İktidara geldiklerinde “hakça düzen olacak, herkese eşit paylaşım, zenginde ne varsa fakirde de olacak, işsize iş, köylüye toprak dağıtılacak” diyor. Ben de, yaşımız büyüklerin işine, sohbetine karışacak kadar olmadığı için kenardan dinliyordum. Bir öğrenci terbiyesi ile elimi kaldırıp söz istedim. Sağolsun söyle delikanlı dedi. “Efendim şu karşı yamaçta öküzleri ile çift süren amcanın hayatında ne gibi değişiklikler olacak, buralarda toprağı nereden bulup dağıtacaksınız” dedim. Aldığım cevap “sen de nereden çıktın be” oldu. Çünkü o da biliyordu, devr-i iktidarlarında o amcanın hayatında bir şey değişmeyeceğini, Küre dağlarında dağıtılacak toprak olmadığını. Bu arada o kahveci Yusuf amcanın vefat ettiğini duydum, kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabırlar dilerim. Tabi ki o devlet büyüğümüzde bu dünyayı bitirenlerdendir. Rabbim af ve mağfiretini dârü’l bekaya göçenlerden esirgemesin.
Taksim meydanı denince benim aklıma gelen İETT 124 nolu Taksim-Kadıköy arasında çalışan, saatlerce sıra beklediğim otobüstür. Park mı? Yatacak yer bulamadığımızda bir bank üzerinde sabahladığımız mekân! Gençler ne demek istediğimi anladınız herhalde! “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” “Kula teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez.” Bu topraklar için, geleceğimiz için kim bir çivi çakarsa ona teşekkür ederiz. Bu milleti birbirine düşürmek isteyen dâhili ve harici bedhahlarında kalplerine insaf gelmesini temenni ederiz. Bu gemide arıza olursa hepimiz zarar görürüz. Yaratılanı seviyoruz, mimarından ötürü. Bazılarının kendilerini sevip, davranışlarını sevmiyoruz. Yarınınız bugünden daha mutlu olması dileğimle…