Bu köşe yazımda son yılların en önemli konularında biri olan EMPATİ üzerine bir şeyler karalamak istiyorum.
Empati, iletişim, beden dili, stres yönetimi, öfke yönetimi vs. konular son yıllarda üzerinde durulan başat konular arasında yer almaktadır. Bu konular insanların birbirini anlamasını kolaylaştıracak bilgileri içeren konulardır. İletişim çağındayız diyoruz, tv, radyo, telefon, gazete, bilgisayar en önemlisi cep telefonu gibi çok sayıda iletişim araçları olmasına rağmen demek ki bir birimizle yeterince iletişime geçemiyoruz, birbirimizi yeterince anlayamıyoruz. İletişim çağında olmamıza rağmen bireyselliğin ve bencilliğin en üst düzeye çıktığını görüyoruz. Bu konuda eksiklik olması nedeniyle de empati ve iletişim konuları sürekli hayatımızda yer almaktadır. Sürekli bu konularla ilgili seminerler, kurslar ve eğitim faaliyetleri düzenlenmekte ve yoğun talep görmektedir.
Böyle bir girişten sonra, tabi adettendir yazmaya başlarken ilk önce yazıya konu olan kelimenin sözlük anlamını yazarak başlamak gerekir. Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Empatinin zıt anlamlısı antipatidir. Zıt anlamlısı antipati olduğu zaman empati daha kolay anlaşılacaktır.
Bizler “benim yerimde sen olsaydın ne yapardın?”, “Kendine yapılmasını istemediğin bir davranışı sen de başkasına yapma.” diyerek eskiden beri empatiye vurgu yaparız.
Dün bildiğiniz gibi TBMM’nin açılışı vardı, burada Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL’de yaptığı konuşmasında empati çağrısında bulundu. Mealen; “ Daha geniş istişareye, çok yönlü diyaloğa ve her düzeyde daha yakın çalışmaya ihtiyacımız var. Birbirimizin düşünce ve kaygılarına empatiyle yaklaşalım. Doğrularımızı söylemeye devam edelim, ancak bunu yaparken dışlayıcı ve birbirimizden uzaklaşmayla sonuçlanacak bir üslup kullanmaktan da kaçınalım.” dedi.
Cumhurbaşkanının konuşmasına girdiğine göre toplumumuzda bu konuda bir eksiklik var ve sorunların çözümünde empatik yaklaşım gerekir demektir.
Empatinin içselleştirildiği bir toplumda, insanların bir birini anlaması daha kolaylaşacak ve sorunların çözümü daha basit olacaktır. Birbirinden hazzetmeyen insanlar yerine birbirine saygı ve sevgiyle bakabilen bireyler olacağımız muhakkaktır. Böyle olduğu kırmızı ışıkta sürücüler korna çalmayacak, yersiz tartışmalar olmayacak, insanlar birbirinin sevincini, üzüntüsünü daha iyi anlayacak ve paylaşacaktır.
Yazımızı empatiyi çok güzel açıklayan bir Nasrettin Hoca fıkrası ile bitirelim.
Nasrettin Hoca bir gün eşeğinden düşer ve acıyla kıvranır. Başına toplananlar “Hemen bir doktor çağırın…” diye bağrışırken, Hoca, “Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun...” diye bağırır. Hoca bu düşüncesiyle eşekten düşenin çektiği acıyı, en iyi anlayanın yine eşekten düşen olacağını anlatmak istemiştir.
Bartın Trafiği İçin Bir Öneri:
Bartın şehir trafiği olağanüstü artmaya başladı. Özellikle sabah saatlerinde mesai başlangıcında şehir merkezinde, kavşak noktalarında ve çatmacadan şehre giriş noktasında çok yoğun olmaktadır. Madem Bartın'da çevre yolu yok şu anda ve trafik çok yoğun, bu konuda benim naçizane bir önerim olacak; özellikle sabah saatlerinde diğer şehirlerde olduğu gibi mesela saat 08:00-09:00 saatleri arasında yük taşıyan kamyon tır ve ağır taşıtların şehir trafiğine girişleri engellenirse trafik yoğunluğu azalacaktır kanısındayım. İşe başlangıç saati ve okul servislerinin yoğun olduğu bu saatlerde bir kamyon veya bir tır kavşak noktasını olduğu gibi kapatmaktadır. Ağır taşıt trafiği geçici olarak bir saatliğine engellenirse insanların trafikte harcadığı zaman azalacaktır ve artı olarak yakıt tasarrufuda sağlanacaktır.