EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ GENEL KONULARDAN

Toplumun temel konularından biri ve en başta geleni eğitim öğretimdir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz neslimizi yetiştirmek için her kes elinden gelen sorumluluğu yerine getirmelidir. Başkalarını sorumlu tutmak, sorumluluktan kaçmaktır.

Biz eğitimcilerin üzerindeki yük ağırdır. Sınıfa girdiğimizde, o sınıfta sınıf mevcudu kadar sorun olduğunu unutmamalıyız. Her yaşın kendine göre sorunu vardır. Kardeş kıskançlığından, arkadaş ihanetine kadar olan sorunlarla karşı karşıyayız.

Eğitim nereden başlar?

Peygamber (s.a.v.)Efendimizin kızı Hz. Fatıma annemiz; “Ey Allah’ın Resulü benden sonra gelen neslimin iyi birer insan olması için ne yapayım?” diye sorar. Kâinatın Efendisi der ki; “ canım kızım, izdivacından kırk gün önceden helal lokma yemeğe dikkat et.”

Eğitim anne karnında, hatta daha önce başlar. Vefa hz.lerinin yaramaz çocuğunun hikâyesini bilirsiniz. Beyazıt meydanında su satan sakaların tulumlarını deler, sakalar ise Vefa hz. lerinin hatırına bir şey diyemezler. İçlerinden birinin canına tak eder ve doğruca gider hoce efendiye durumu anlatır. O’da doğruca hanımına. Düşünüp taşınırlar hatayı bir limona batırılan şişte bulurlar. Hanım bahçe sahibinden helallik ister ve çocuk kendiliğinden bırakır bu yaramazlığını. “Göz hakkı var” deyip komşunun eriğini- kirazını-dudunu koparıp yiyen anne-baba- çocuğa neyi nasıl anlatacak? “Bir lokma haram yiyenin kırk gün duası kabul olmaz.” Yeme içmede bir sıkıntı var gibi… “Haram helal apaçık bellidir, siz şüpheli olanlardan kaçının.”

Yetişen neslimiz maalesef özellikle anne sevgisinden yoksun bir nesil. Çocuk daha kendisini bilmeden kreşlerde kendini buluyor. Kreşteki mi gerçek anne, yoksa akşam uyumadan yüzünü gördüğü kadın mı? Çocukta kimlik kaybı dünyaya gelmeden başlıyor. İlkokuldaki sınıf öğretmenine alışır ve onda görür dünyayı. Akşam eve geldiğinde ise annenin- babanın işi vardır! Çocuğun eline verilir oyuncak. Adı da bilgisayar. “ Aç ve oyna.” Neyi? sorusunu ne sen sor, ne de ben söyleyeyim. Orta ve lise hayatında ise, “ var arkadaşlarınla vakit geçir”… Vaktinde evine gelmeyen baba ve sabah kahvaltısını yaptırmayan anne… Aklı midesinde ve okul kantininde olan öğrenci…

Veli okula gelip sorduğu, çocuğunun notudur. Notu yüksekse öğretmeni iyi, öğrencisi de başarılıdır. Başka bir şey sormaya gerek yok. Ta ki çocuk ciddi bir sınavla karşılaşıncaya kadar. Girdiği sınavlarda başarılı değilse, okul kötü, öğretmenler ise başarısızdır! Öyle zaman olur ki öğretmen de, veli de şikayetçi öğrenciden. Öğrenci ise göz açıp kapayıncaya kadar yüzünü bakmadan, cebindeki telefondan mesajını, gerekirse kopyasını çeker. Velhasıl zamane gençleri zekidir! Bu zekalarını olumlu yönde kullanmalarını hep beraber sağlamalıyız. Kalabalıklar arasında yalnızlaştırdığımız gençlerimizin elinden tutup kurtarmak hepimizin görevi.

Ders müfredatları hazırlanırken konular detaylı titiz bir şekilde hazırlanmalıdır. “ Yaptım oldu” anlayışı uygulayıcıları maalesef sıkıntıya sokmakltadır. 2006 yılında lise D.K.A.B. müfredatını hazırlayıp gönderdiler. Eğitim –öğretim yılı 36 hafta, 36 saat ders işleyeceksin. Peki dört sınavı ne zaman yapacaksın? Yıllık planları yaparken sıkıntı çıkar. Neyse din eğitimi genel müdürlüne telefon ettim. Sınavları ortak yapmayı mı düşünüyorsunuz diye. “Hayır, öyle bir konu geçmedi” cevabını verdi. Peki hangi ünitelerden hangi konuları çıkarmamızı istiyorsunuz sorusuna “zaten 36 saat ders mi işleniyor ki, idare et” cevabını aldım. “Tamam efendim, derhal efendim, siz en doğrusunu bilir yaparsınız efendim” ile maalesef bu konular böyle geldi ve gidecek gibi görünüyor.

Din eğitimi gönül ve bilgi işidir. Yaklaşık yirmi yılını öğrenmekle geçiren biri kendisini yeterli görmeyip başkasının kuyruğuna takılıp onun emir ve direktifleri doğrultusunda bu mesleği yapıyorsa varsın yapmasın. Amaç para kazanmaksa kendisine başka işler bulsa daha iyi olur. Unutmayınki sizler herpiniz birer baş olacak güç ve kabiliyete sahipsiniz. Bırakın başkalarının başına kuyruk olmayı. Sizler önde olun, önder olun. Unutmayın ki saf akılla bir yere varamazsınız. Allah korusun dünyadayken cehennemi boylarsınız. Aklınızı vahiyle yönlendirin. İman teslimiyettir. Kocakarı gibi iman etmedikçe sıkıntıya girersiniz. Sadece akılla yola çıkmak yularsız merkebe binmeye benzer. Merkep seni istediği yere götürür, senin istediğin yere değil. Kültürümüzde bilginin kaynağı; akıl, vahiy ve duyular olarak nitelendirilir. Vahiy, Allah’ın seçkin kulları peygamberlere verilmiştir. Perdelenip görmeyen göz, duymayan kulak ve mühürlenen kalp ile azıcık bir şey verilen ilmi bulmak her babayiğidin kârı değildir.

Ders planını ve sınav sorularını interneten indirip okulunun adını ve sınıfını değiştirme zahmetinde bulunmayan, davası sadece midesi olup üçkuruşluk ücret için üçyüz takla atan, üç kişiyi buldu mu ahkam kesen, sizi bilmem ama benim gibi gariplerle bu dava zor yürür gibi geliyor bana!

Şu fermana uyup, aramızdaki kırgınlıkları bırakıp huzur ve mutluluğa ulaşalım.

“Ey iman edenler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu şaşırmazsınız. O emanetler Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.”