Uzunca bir tatil sonucu yeniden masanın başına oturma zamanı geldi. Gidip, gezip - görmekte fayda var. Bir de doğa ile iç içe bir hayat sürersen daha da iyi oluyor. Olaylar o kadar çok ki, neresinden işe başlasak bilmem. Her adımda farklı bir konu ile karşılaşıyoruz. Küre dağları eteklerinde tatilimi geçirirken zaman zaman sohbette ediyoruz, olup bitenden. Herkes bir şeyler anlatıyor. Ben dinlemeyi severim. Zaten söylenmeyen söz kalmadı memlekette. Herkes her konuda benden daha çok biliyor. “Kendisi garip bir dide kaldı ki başkasına himmet ide.” Zaman zaman yazdıklarımın da konuşulduğunu duymakta hoşuma gitmiyor desem doğruyu söylememiş olurum. İsmimi bilenler onbeş yıllık fotoğrafımdan beni tanıyamıyorlar. İyi de oluyor, tebdili kıyafetle toplumun içinde dolaşmak. Tabi ki olumsuz tarafı da var. Bir ziyafet sofrasında kenarda kalmak gibi… Olsun. Ben gene de seviyorum halk içinde olup, kapılarda beklemeyi. Zaman zamanda azarlanmayı! Zorlanırsam takarım boynuma kravatı, birde yazıp çizdiğimi söylerim karşımdakine. O zaman gösterirler, protokol sıralarını ve masalarını. İltifat bana değil, olur kürküme. Hoca Nasrettin’in dediği gibi “Ye kürküm ye.”

Eğitim öğretim yılının başındayız. Köklü değişiklikler olmuş. Okullar, yaş gruplarına ayrılmış. İlkokul (4), ortaokul (4) ve lise (4) yıl. Yaş dilimleri ise 6-10, 11-14, 15-18. Akran eğitimine en uygun olan da bu olsa gerek. 6 yaşındaki bir çocuk ile 14 yaşındaki, gençliğe adımını atmakta olan bir çocuğun aynı binanın içinde eğitim - öğretim görmesi, fiziki açıdan normal olmasa gerek. Büyükler küçükleri baskı altına alabilir, almıştır da. O halde, “bu kadar çıkartılan gürültü nedir?” sorusunun cevabı ise, “Benim yapmadığım her şey kötüdür” mantığı ile işe yaklaşmaktır Bu topraklar ve üzerinde yetişenler bizimdir. Topraklar atalarımızın, evlatlar da Allah’ın bize emanetidir. “Vatan sevgisi imandandır.” Dinin - imanın öğrenildiği yerler de okullardır.

Okullara seçmeli ders konmuş. Çocukları “dinci(!)” yetiştireceklermiş! Konuşmalar, aldı başını gidiyor. İllaki beni de işin içine katacaklar ya. Bende başladım besmele ile. Arkadaş, yazın çocuklarımızı, dinini - diyanetini öğrensin diye camiye, hocaya göndermiyor muyuz? Çoğunlukla gönderiyoruz. Bir de pedagojik formasyonu olmayan insanların da, kıyıda - köşede bu eğitimi verdiklerini mısırdaki sağır sultanda biliyor mu? Biliyor. O halde yapılacak en iyi ve hayırlı iş, okullarda devletin denetiminde isteyen öğrencilere dinin temel kaynakları olan Kuran’ı Kerim’in, son peygamber Hz. Muhammed (a.s.) hayatının, dini bilgilerin öğretilmesinden daha doğal ne olabilir ki? Bütün kötülüklerin anası cahilliktir. Cahilliği ortadan kaldırmak devletin görevidir. Cahilliğin ortadan kaldırılacağı yerlerde okullardır. Çocuklarımıza okullarda yeterince, işin erbabı tarafından verilen dini eğitim sonucu, çocuklarımız da yazın doyasıya tatil yapmış olurlar. Lise çağına gelenler ise, yazları isterlerse meslek sahibi olmak için bir yerlerde çalışır, geleceğe hazırlık yapmış olur. Kim kendi cenazesinde çocuğunun bulunmasını istemez. Bir anne - babanın başta gelen görevlerinden biri de çocuğunu, kendi cenazesini yıkayabilecek ve namazını kıldırabilecek kadar dini bilgilerle yetiştirmektir. Çocukta bu bilgilerle yetişmek zorundadır. Yoksa parayı verip başkasına, anasının- babasının arkasından son görevini yaptırmak, bana göre uygun bir iş değildir. Kendisi yapmalıdır.

Bir bayram arifesinde Karacaahmet mezarlığında, herkes yakının başında Kur’an okurken, bir genç mezarın başında saz çalar. Orada bulunanlardan biri yaklaşır yanına: delikanlı herkes mezarının başında Kur’an okurken sen neden saz çalıyorsun” diye sorar. Genç de “babam bana Kur’an okumayı değil, saz çalmayı öğretti, ben de onu öyle anıyorum” der. Seçmeli ders olarak hepsini koymuşlar, dileyen dilediğini seçiyor. Bana kalırsa siz dininizle ilgili olanı seçtirmeye gayret edin. Sonra pişman olmazsınız. Namaz kılıp sonunda, “Allah’ım! Beni, anamı- babamı, bütün müminleri hesap gününde koru” diyen birinden zarar gelmez.

Din eğitimi verilmelidir, elzemdir, şarttır. Bilenden zarar gelmez. Gazzali’den, Mimar Sinan’dan, Hacı Bektaşi Veli’den, Yunus Emre’den, Mevlana’dan, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’dan, Mehmet Akif Ersoy’dan, Kamil Miras’tan gelmediği gibi.

Rabbim soyumuzdan iyi insanlar halketsin!

2012–2013 Eğitim-Öğretim yılının hayırlısı olması dileğimle…