Din ve dindarlık üzerine bir kaç kelimede biz edelim. Din: genel anlamda insanın sevdiği ve korktuğu şeylere boyun eğmesidir. Yani teslimiyettir. Teslim olunan şeye, tanrı denir. Tanrı, görünen veya görünmeyen varlıklardan olabilir. Teslim olan, artık teslim olduğu tanrısının emrindedir. Şayet emre uymamışsa, teslim olmamış demektir. İnek eti yiyen Brahman, vaftiz olmayan Hıristiyan düşünülemez. Her dinin uyulması gereken kuralları vardır. Kuralsız din olmaz. Kimsede kalkıp benim inandığım din kuralsızdır veya kuralsız bir dine inanıyorum deme durumunda değildir. İnanıyorsan o dinin kurallarına da uyacaksın. Bu din ister ilahi (hak), ister batıl (hak olmayan) din olsun fark etmez. Bu kadar genelden sonra biraz da özele İslam’a bakalım. İslam, Hz. Âdem’den, Hz. Muhammed’e (s.a.v) kadar bütün peygamberlerin insanlara anlattığı dinin adıdır. “Allah katında din İslam’dır.” (Âl-i İmran: 19)

İslam bilginlerine göre din; Allah tarafından vahiy yoluyla peygamberler aracılığı ile akıl ve irade sahibi insanların uydukları takdirde dünyada ve ahirette mutlu olmaları için gönderilen ilahi kuralların tamamıdır.

Allah insanı yeryüzünde başıboş bırakmamıştır. Ona neyi yapıp - yapmaması gerektiğini peygamberleri aracılığı ile bildirmiştir. İnsanlar peygamberlerin anlattıklarından uzaklaşınca kendi yaşantılarını din sanmışlardır. Batıl dediğimiz dinlerde bu şekilde ortaya çıkmıştır. Batıl din; insanların kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda ortaya attıkları inanç biçimleridir. “İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanır.” Tarihte dinsiz olarak yaşayan topluluklara pek rastlanmaz. Bir şekilde bir şeylere inanmışlardır. İnançlar insanlar üzerinde etkilidir. “Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.” (Atatürk)

Nasıl ki okula kayıt olan bir öğrenci, o okulun kurallarına uymak zorundadır. İnanan bir insanda, inandığı dinin kurallarına uymak zorundadır. Öğrenci; okula kayıt yaptırıp “ben okula gelmem, nasıl olsa kayıtlıyım, derslere girmem, okulun özel kurallarına uymam” diyemediği gibi, bir dine inanan insanda “ben inandım, ibadetleri yapmam” diyemez. İbadetsiz, ahlaksız din olmaz.

İnsan akıllı varlık olduğu için iman etmekte serbest bırakılmıştır. Dilerse cüz’i iradesi ile inançsızlığı seçer, sonucuna razı olur. İsterse İslam’ı seçip, hayatını ona göre dizayn eder sonucunu da iman ettiği Rabbinden alır.

İnsan inançlarını bir bilenden öğrenmek zorundadır. Kulaktan dolma bilgilerle doğru sonuca varılmaz. Doğru bilgi, doğru kaynaklardan ve doğru yerde öğrenilir. Günümüzde bilginin verildiği yerler genel anlamda okullardır. Devletinde gözetim ve denetiminde dini bilgiler asıl kaynaklarına uygun olarak verilmelidir. İslam’da kaynaklar; Kuran, sünnet, icma, kıyas olarak bilinmektedir.

“Herkes dinini diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır, orası da mekteptir.” “Türk milleti daha da dindar olmalıdır…” “Bütün dünya Müslümanları, Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak takip etmeli… Tüm Müslümanlar Hz Muhammed’i (s.a.v) örnek almalı ve ona göre hareket etmeli, İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli… Zira ancak insanlar bu şekilde kurtulabilir ve kalkınabilirler.” diyen Atatürk’ün gösterdiği bu yolda gidebilmek için gençlerimizin, dinini öğrenmek zorunluluğu vardır. Bu toprakları vatan yapan atalarımızın inancıdır, üstün ahlakıdır. Malazgirt’te Cuma namazını kılıp ordusuna konuştuktan sonra atının üzerine çıkıp, dönüp arkasına bakmadan er meydanına tek başına giden Alpaslan gibi; İstanbul’un fethinin uzamasından dolayı atını denize sürüp “ey İstanbul, ya sen beni alacaksın, ya da ben seni” diyen Sultan Mehmet gibi; Çanakkale’de savaşmak için koşan “çocuksun, sakalın bile yok” diyenlere kendisini yaşlı göstermek için sakal -bıyık takan bir neslin evlatlarıyız.

Askerden kaçmak için cam yiyen, çürük raporu alan, ya da torpille batık gemilerde askerlik yapıyormuş gibi görünen bir gençlik istemiyorum. Annesine koca karı, babasına moruk diyen bir gençlik istemiyorum. “Haram helal ver Allah’ım kulun yer Allah’ım” diyen bir gençlik istemiyorum. Üç kuruşluk menfaati için maddi ve manevi değerlerini ayaklar altına alan bir gençlik istemiyorum. Çalışmadan yan gelip yatarak, asalak olarak geçinen bir gençlik istemiyorum.

Öğle bir gençlik ki; söz vatan olduğunda, yanında kimsede olmasa “ben yeterim” diyen bir gençlik istiyorum. Alın teri olmayan bir şey teklif edildiğinde “Allah’tan korkarım” diyen bir gençlik istiyorum. “İki günü eşit olan zarardadır” prensibini düstur edinmiş, gece gündüz kendisini yenileyen, aydınlanmış, çevresini aydınlatan bir gençlik istiyorum. “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” diyen bir gençlik istiyorum. Allah sevgisini kalbine yerleştirmiş, anne babasına “öf” bile demeyen, “onlar bana Rabbimin emanetidir” diyen bir gençlik istiyorum. Kula kul olmayan, Allahtan başkasına boyun eğmeyen, imanı sağlam, ibadeti tam, davranışları adam gibi adam olan bir gençlik istiyorum. Allah’ın selamı üzerinize olsun.