İstanbul bir köy; Anadolu’dan, Karadeniz’den, Doğu’dan gelen köylülerin bir araya gelmesinden müteşekkil koca bir köy.

Buraları daha iyi anlamak için, bazen kaynağa inmeli.

İstanbul’da ürettiğimiz haberlerin Kars’ta Edirne’de, Adana’da, Trabzon’da nasıl yankılandığını anlamak için ara ara İstanbul fanusundan çıkmak lazım.

Veya…

Ajanslar üzerinden devşirdiğimiz İstanbul dışındaki haberlerin aslında nasıl oluştuğunu, o haberlerin hangi sebep-sonuç ilişkisine dayandığını yerinde görüp anlamak için de “haberin merkezine” gitmek gerek.

Bartın Valisi Sayın İsa Küçük’ün, Bartın’ın vilayet oluşunun yirminci yılı kapsamında düzenlenen etkinliklere yaptığı daveti fırsat bilip hafta sonu Bartın’a gittim.

1991’de dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın “Yerel seçimlerde ANAP’ı seçin, sizi il yapayım” vaadine uyan Bartınlılar aradan geçen yirmi yıla rağmen, bu tercihlerinden pek de memnun görünmüyorlar.

“Türkiye’nin en güzel ilçesiyken en kötü ili olduk” diyenlerin sayısı hayli fazla.

Mesut Yılmaz’ın yaptığının aynını Tansu Çiller’in Karabük’e yapması Bartın’ı sıkıştırmış.

Kuzeydoğusu Kastamonu, Güneydoğusu Karabük, Batısı Zonguldak tarafından “kapatılan” Bartın, Karadeniz sahiline sıkışıp kalmış bir kent görünümünde.

Bartın’ın il yapılmasının sendikal hareketlerin bölünmesini kolaylaştırdığı da, meseleye siyasal yaklaşanlar için bir başka gerekçe.

Bütün bunlar bir yana, Bartın bir yana.

Bartın ilginç bir il.

İki vekilden biri AK Partili biri CHP’li; belediye başkanı ise MHP’li.

Tam bir Türkiye kompozisyonu.

1919’da Adana, 1922’de Antalya’nın ardından 1924’de Türkiye’nin ilk yerel gazetesini çıkaran il Bartın.

Bartın Gazetesi 88 yaşında.

Gazetenin öyküsü de hayli ilginç.

Kendi aralarında eğlenmek için kâğıt karalayan “müttehit” gençlere “Bunu bizlerle de paylaşın” diyen Bartınlıların talebiyle başlayan karalamalar, bugün 88 yaşına ayak basan bir gazeteye dönüşmüş.

 Eskiden şehre inen köylülerin köylerine döndüklerinde ilk karşılaştıkları soru “Bartın Gazetesi aldın mı?” sorusu olurmuş.

Bunun dışında on gazete,  iki televizyon kanalı, iki radyo ve iki dergi, Bartın halkını gelişmelerden haberdar ediyor.

Merkez medyada haber yapan gazeteciler için “İstanbul’a kar yağdı mı tüm Türkiye’ye kar yağdı sanırlar” eleştirisi yapılır ki, haklı bir eleştiridir.

Oysa buraların insanı, "en önemli gündem maddesi" saydığımız gelişmeleri en fazla kentlerinin sorunları kadar dikkate alıyorlar.

Taşrada halk, kendi yerel gündemlerini bu tür yayınlar aracılığıyla takip ediyor.

Bunlardan başka…

Aralarında binlerce kilometre olmasına rağmen Bartın’da “Kerkük’ün Sesi” adlı aylık bir gazete daha yayınlanıyor.

Bartın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Güngör Yavuzarslan, ufkunu Bartın ve Türkiye ile sınırlandırmayıp, Irak’taki Türkmenler için de bir şeyler yapabilmenin derdinde.

Onu, Diyarbakır Silvan’da bir okula kardeş kütüphane kurarken, Kayseri’de Cumhurbaşkanı’na Bartın’ın geleneksel tel kırmasından yapılmış Türkiye haritası hediye ederken de görebilirsiniz.

Büyükşehirlerde yaşayan pek çok insan Bartın’ın haritadaki yerini bulamaz belki ama “Karadeniz’in Bodrum’u neresi?” sorusu yöneltildiğinde Amasra ismini sanırım duymuştur.

Sadece Amasra’yı görmek için bile Bartın’a gelinir.

Doğası, denizi, günbatımı, balığı, salatası muhteşem.

Balığı heryerde yemeyin.

Herhangi birine “Buranın en ünlü salatası nerede?” diye sorarsanız, hem en iyi salatayı hem de en iyi balığı yersiniz.

Fazlası reklama girer!

Hülasa…

Bartın İstanbul’a beş, Anakara’ya üç saatlik mesafede.

Bir hafta sonu yapacağınız Bartın kaçamağından pişman olmazsınız; garanti!
 
Veyis Ateş

https://twitter.com/veyisates

https://facebook.com/veyisates

Kaynak :
http://www.internethaber.com/bartindaydim-12085y.htm