‘Sonuna Kadar Git ‘ Kitabının Okurlarının Merak ettikleri : 

SORU:  Türkiye’yi terk edip Almanya’da hem çalışmak hem de okumak henüz 14 yaşında bu kadar radikal bir kararı nasıl alabildiniz? Diğer taraftan annenizin gitmenize izin vermesi günümüz şartlarında bile çok zorken nasıl gerçekleşti? 

     -Bu aslında alınan anlık bir karar değildi. Babam öldükten sonra ortaokul süreci başlamış ve ben de kasabada lise olmadığı için gelecek endişesiyle içime kapanmıştım. Üç yıl boyunca tüm arayışlar hiçbir netice vermeyince en uzak ihtimal olan Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’ne gitmeye karar vermiştim. Bu zorunlu bir tercihti. Zordu çünkü her gün 4 saatlik tren yolculuğunu ve 9 kilometrelik bir yürüyüşü yaz kış demeden göze almalıydım. Kaldı ki liseyi bitirsem bile arkası gelmeyebilirdi. Sürekli bir arayış içinde olduğumdan her türlü fırsatı değerlendirmek durumundaydım. Yıllardır okuduğum kitaplar nedeniyle mutlaka iyi bir eğitim almak zorunda olduğuma inanmıştım. Okulların beraberinde getireceği yükümlülükleri peşinen kabul etmiştim zaten. Annem de üç yıl süren bu tartışmalar sonucu benim kararlılığımı görmüş ve engel olmayı hiç düşünmemişti. 

SORU: Almanya fikri kafanıza yerleştikten sonra bir dizi kararlar aldınız ve ilk önce yabancı dile ağırlık verdiniz. O yıllarda taşralı bir çocuk olarak kimsenin telkinde bulunmadığı bir dönemde böylesine hızlı ve isabetli karar almanızı sağlayan neydi? 

     -Başlangıçta o güne kadar düşündüklerimi, algıladıklarımı, kurgularımı tamamen kendiliğinden gelişen durumlarmış gibi algılamıştım. Bu davranışların bilimsel bir alt yapısı yoktu. İlk farklılıklar lise döneminde rehber öğretmenin takibi sonrasında ortaya çıkmaya başladı. Ana hatlarıyla şöyle sıralayabilirim. Küçük yaşta kütüphane ortamına soktuğunuz çocuğa konuşmayı ve gereksiz karalamayı yasaklarsanız onu öncelikle iyi bir gözlemci yaparsınız. Kâğıt israfını önlemek için de onu düşünmeye sevk eder analitik düşünme becerilerini geliştirirsiniz. Her gün okuyan bir çocuğun da beynindeki gri hücreleri aktif hale getirir ve onun algılamasını diğer taraftan da sorgulamasını sağlarsınız. İşte, zincirleme reaksiyonun başlangıç noktası kitaplar ve kütüphane ortamında uygulanan süreklilik oluyor. 

 SORU: Siz yüksek maden mühendisi olmanız sıfatıyla günümüzde sayısalcı denilen gruba dahil ediliyorsunuz. Diğer taraftan yeminli devlet tercümanı ve mütercimi kimliğiniz var. Bu ve yazarlık sizin aynı zamanda sözelci olduğunuza işaret ediyor. Buna göre hem sağ ve hem de sol beyniniz aktif demektir. Bu konu ile ilgili herhangi bir çalışmanız oldu mu? 

     -Sağ beyin gelişmesi tamamen kitap okumak ve hayal kurmaya bağlı diyebilirim. Beş yaşında başlayan ve 14 yaşına kadar sürekli gelişen güçlü bir okuma alışkanlığı var. Bu alışkanlık öylesine bir gelişim göstermişti ki Almanya’ya gittikten sonra beni bir hayli sıkıntılı duruma soktu. Sürekli bir şeyler okumak istiyor ama başlangıçta yeteri kadar hızlı Almanca öğrenemediğim için Alman Edebiyatı biraz ağır geliyordu. Bu nedenle her izine gidene Türkiye’den kitap getirmesini rica ediyordum. Annem ve ablam da her fırsatta kolilerle kitap gönderiyorlardı. Diğer taraftan benden beklenen mühendislik yolunda alacağım eğitim için iyi bir sayısalcı olmamdı. Almanların bana felsefe, mantık, disiplin ve devamlılık olarak çok büyük katkıları oldu. Önemli bir hususta duygusal zekânın Türkiye’de aşırı dozda kullanılması! Önce onu makul seviyeye indirgedik sonrasında da rasyonel zekâyı biraz daha fazla ön planda tuttuk. 

SORU:  Almanya’da eğitim oldukça sıkı olmalı. Bir yabancı olarak artılarınız ve eksileriniz neler oldu? 

      -Oraya gittiğimde hiçbir konuda zorlandığımı düşünmüyorum ve her zaman aynı şeyi söylüyorum. Türk çocuklarının fabrika ayarlarında hiçbir sıkıntı yok. Yeter ki ona düzgün bir eğitim verilerek kendini ispatlama şansı tanınsın. Hedefiniz belliyse ve siz bu hedefe ulaşmak istiyorsanız karşılığında ödemeniz gereken bedeli elbette layıkıyla ödemeye hazır olacaksınız. Benim yaptığım da buydu. Kısaca önce oyunun tüm kurallarını ayrıntılarıyla öğreneceksiniz sonra da en iyi oynayan siz olacaksınız. Misyonunuz dışına çıkmadan, sürekli özeleştiri yaparak ve vicdan muhasebesini aksatmayarak hedefe kilitleneceksiniz. Ben kitabımda bunun için atılması gereken tüm adımları yazdım. Bir taraftan gülüp eğleneyim, diğer taraftan sıkı bir eğitim alayım diyemezsiniz. Başarılı olmak için gününüzün 24 saatini akılcı bir planlama ile gerçekleştirmek durumundasınız. Ben hiçbir zaman okulun ve öğretmenlerimin verdikleriyle yetinmedim. Onlar sizi hedefe yönlendirir ve ana hatlarıyla kılavuzluk yaparlar. Siz geri kalan kısmı, bilgiye ulaşmayı, pekiştirmeyi, tekrarı, geri dönüşleri ve detaylandırmayı kendiniz halledeceksiniz. Ezberciliği veya kısa dönem bilgilendirme işlerini bir kenara koyup öğrendiklerinizi kalıcı hafızaya almasını bileceksiniz. 

SORU: Almanya’da maden yüksek mühendisi olmakla kalmadınız ayrıca okulunuzdan erken mezun edilip dereceye girdiniz. Bu, bakıldığında çok sık rastlanan bir durum değil. Bunu neye yoruyorsunuz? Azim mi yoksa hırs mı? 

     -Benim hırs ile hiçbir işim olmadı. Henüz 15 yaşında iken Türkiye’den bana gönderilen kitaplar arasında Dale Carnegie tarafından yazılmış “Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak” isimli bir kitap vardı. İlk defa satırların altlarını kalın kalın çizdiğim bu kitap oldu. Kişisel gelişim kitaplarının belki de ilkiydi. Orada bir cümle gördüm. Şöyle yazıyordu: “Yol kenarında ot bile olsan en güzel ot sen olmalısın”. İşte, bunu okuduktan sonra hayatı farklı bir gözle görmeye başladım. Ne olursan ol, ister ayakkabı boyacısı ister sıvacı. Yaptığın işin en iyisi olmak için çabala. Ben de aynen bunu yaptım ve Almanya’da bitirdiğim dört okulun da birincisi oldum. 

SORU: Günümüz gençliğine neleri tavsiye edersiniz? Sizin yaptığınızı onlar da yapabilirler mi? 

     -Elbette yaparlar. Ben çok zeki olduğumu hiç düşünmedim. Olmadığımı biliyorum çünkü. Akıl ise zamanla gelişen, geliştirilebilen bir şeydir. Düşünmeyi öğrenen ve doğru uygulayan, hedefe ulaşmak için gereken bedeli ödemeye hazır olan her çocuk benim için Oxford’a adaydır. Ben tüm tavsiyelerimi “Sonuna Kadar Git” isimli kitabımda ayrıntılarıyla yazdım. Onu okuyanlar hiçbir şeyin düşündükleri gibi imkânsız olmadığını görecekler zaten. 

SORU: Bizim okulumuza söyleşi için geldiğiniz güne iyi bir hemşire olmak için hayal kuruyordum. Sizi dinledikten sonra biraz daha sıkı çalışıp doktor olmaya karar verdim. Önümde bir yılım kaldı. Bu kararı almakta geç mi kaldım? 

     -Aldığın karar için geç kalmış sayılmazsın. Bedel ödemeyi kabul ettikten sonra gerisi teferruattır. Sadece hedef koyma ile ilgili söylemek istediğim birkaç şey var. Benim gibi hedef koyma şansı olmayanlar hariç diğerleri öncelikle mutlu olacaklarını ve severek yapacaklarını düşündükleri mesleklere yönelsinler. Ayrıca o hedefe giden en sağlıklı rotayı belirlesinler. Böylece hangi lise ve hangi üniversite beni bu hedefe en ideal şekilde götürür sorusunun "cevabını bulmuş olurlar. Mümkünse hayallerindeki üniversiteden mezun olup arzu ettikleri mesleğe sahip insanlarla görüşüp edindikleri deneyimleri soruştursunlar. Böylece hedefe ulaştıktan sonra kendilerini nelerin beklediği konusunda fikir sahibi olabilirler. Aldıkları cevaplar tatmin ederse işte o zaman geriye sadece hedefe kilitlenip çalışmak kalır. Ve ne olursa olsun sonuna kadar gitmek için kararlı olsunlar.

Okurlardan Geri Dönüşler : 

Türkiye’den Almanya’ya ve Avrupa’ya uzanan ilham kaynağı olacak bu macerayı okurken kendime pay çıkarmak keyifliydi. 

Hayat başarıya uzanan bir merdivense geçen her saniye bu merdivenin bir basamağıdır. Her atılan adım ne kadar kendinden emin, ne kadar düzenli ve planlı olursa başarıya giden yollar o kadar sağlam ve parlak olur. Hiçbir zaman tereddüt etmeden özenle çalışmak ve inanarak devam etmek gerekir. 

Ancak merdivenin son basamağına gelip bir an dahi ayağının kayacağını düşünürsen kendini sıfırda bulman an meselesidir. 

Bu yüzden sadece düzenli adımlarla sonuna kadar gitmek başarıyı size götürmez. Planlı, düzenli bir şekilde azimle ve inançla “Sonuna Kadar” gitmek sizi başarıya götürür.

Bu kitabı şu an eğitimin ilk keskin virajlarıyla yeni tanışmaya başlayan kızım için iyi bir kılavuz kitap olacağı düşüncesiyle okuyorum. Bu kitabı okuduktan sonra onun da bu yaşananlardan ders alması, hedefini saptaması, geleceği adına doğru ve akılcı kararlar vermesi, tünelin ucunda görünen o ışığa kavuşuncaya dek sonuna kadar gitmesi için onu kendisine teslim edeceğim. 

Hepimiz biliyoruz ki çocuklarımız doğru ve kapsamlı bir eğitim alabilirlerse geleceğin gülen ve aydınlık yüzleri olarak bu ülkeye faydalı olabilirler. 

Amacımız da bu değil mi zaten?

1960’lı yıllarda çoğunluğu Zonguldak’tan olmak üzere 14 yaşındaki 2.500’e yakın çocuğun maden mühendisi yapılma vaadiyle ailelerinden koparılarak Almanya’ya götürüldüğünü ve orada maden mühendisi eğitimi verilmeden, daha alt düzey eğitimle yeraltı kömür madenlerinde ustabaşı olarak çalıştırıldıklarını biliyor muydunuz? 

Oral Yılmaz bu çocuklardan biri. O inat ederek ve azimle çalışarak maden mühendisi olmayı başardı. Daha önceki “Oğlum Nerede” adlı kitabında bu süreçte yaşadığı zorlukları anlatmıştı. ZOKEV (Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı) tarafından yeni yayımlanan “Sonuna Kadar Git” adlı kitabı önceki kitabının daha geliştirilmiş bir hali. 

Yeni kitabında hem bu süreçte yaşadığı zorlukları hem de disiplinli bir yapıya sahip Alman eğitim sistemi içinde, başarıya ulaşmak için uyguladığı yöntemleri anlatıyor. 

Günümüzde, milli eğitim sistemimizdeki bozukluklar nedeniyle henüz orta öğretim çağında hedefsiz kalan çocuklarımıza, önlerine çıkan her türlü zorluğu aşmak için güç verecek bir kitap bu. 

Ortaokul, lise ve üniversite çağındaki çocuklarımıza şiddetle öneririm. 

Tabi ki anne ve babalarına da…

Hayatta bir şeyi istemek, o şeye ulaşmak için hedef belirlemek, hedefe nasıl ulaşacağını bulmak için ne olursa olsun bedel ödemek gerekir. Hepsini yaşamak için kaybolmak, bu yola başlamak için kendini bulmak gerekir. Farkındalığı hissetmek yaşananları ve kendini sorgulamaktan geçer. Azim ile hırs, hayal ile gerçek arasındaki ince çizgide nasıl yürümek gerektiğini bilirsek hiçbir şey imkânsız değildir. 

Tek yapılmadı gereken, ne olursa olsun “Sonuna Kadar” gitmektir. 

Oral Yılmaz- “Sonuna Kadar Git” adlı kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Bu kitabın yazarıyla ilk karşılaşmamız 2018 Aralık ayında olmuştu. Lise son sınıfta “Hayatıma Dokun” isimli bir söyleşisine katılmış ve hikâyesini büyük bir merakla dinlemiştim. O güne kadar kendime hedef olarak koyduğum hemşire olma hayallerimi söyleşi sonrası bir daha gözden geçirip sonunda “bedeli neyse ödemek şartıyla” doktor olmaya karar vermiştim. 

Şimdi bu yolda emin adımlarla ilerliyorum. Benim için son ayların en büyük sürprizi ailemin bana aynı yazarın “Sonuna Kadar Git” isimli kitabını göndermesi oldu. Bir solukta okuduğum bu kitap eminim ki şu andan itibaren sınavlara karşı benim en büyük dayanağım olacaktır. 

Hedef büyütmek, azimle bu yolda yürümek, gerçeklerle olan bağı koparmadan özeleştiri yapabilmek ve her şeyden önemli metabilişsel düşünceyle tüm eğitim sürecini sorgulamak başarıya giden yolda tüm engelleri kolayca aşmama yardımcı oluyor. Metabilişin tıp eğitimindeki önemini şimdi çok daha iyi kavradığımı düşünüyorum ve tüm gençlere bu kitabı okumalarını şiddetle tavsiye ediyorum.