Bartın İnfo’nun bana ayırdığı bu köşe de yazmayalı uzun zaman oldu.
Yazma sevdamdan mı vazgeçtim, yazmaktan mı yoruldum? Asla. Kalem benim bir parçam gibi ve öğrendiklerimi yazıp paylaşmaksa büyük bir eğlence. Bu süreçte hep yazdım, her yazdığımı dosyaladım. Aklımda ki kâğıtta ki her cümle benim hatıralarım, açıkçası öğrenme içgüdülerimle verdiğim bir refleks oldu yazı yazmak, paylaşmaksa dost sohbeti gibi. Annelik vazifelerim, ailenin kadına getirdiği sorumluluklar, büyüyen çocuklarımızla birlikte yaşınızı da eklerseniz artıyor. Hayat planladığınız gibi olmuyor bazen. Ve yaş daha da ilerlemeden diğer hayallerinizi de bu zamana sıkıştırmak istiyorsunuz.
Ezelden beri ülkemi bugünlere getiren süreçteki yaşanmışlıkları ve mekânları görmek isterdim. Çanakkale, Kapadokya, Ege kıyılarında ki geçmişimizi, Konya, Karadeniz kıyıları, Akdeniz kıyıları, değerlerimizi okuyarak değil bu kez gezerek görmek istedim. Doğu ve güney doğuya gidemedim, son zamanlarda ruhumuzu ve bedenimizi zorlayan küresel illet yüzünden. Evliya Çelebi gibi olmasa da gezdim. Maddi tarafını da el becerilerimi kazanca çevirerek çözdüm. Okuduklarımı gezerek pekiştirdim. Kendi tarihimizi ve günümüze getirdiklerini, neleri kazanıp neleri kaybettiğimizi daha net görebiliyordum artık.
Ellerimizin altındaki robot akıllı bilgi kutuları sayesinde bu zor değil, ama girdiğiniz dünya o kadar büyük ki bu kocaman dünya sizi arzın merkezine de uzayın derinliklerine de sürükleye bilir. Bu aşama da en büyük endişem ise taze beyinler, yani gençler. Doğal olarak gençliklerinin getirdiği heyecanın rüzgârına kapılıp, yönlerini kaybetmelerini de ebeveynleri olarak asla istemeyiz. İşte bu noktada kendi evlatlarımın dışındaki genç yüreklere de kayıtsız kalamıyorum. Gençlik heyecanlarını yaşamalarını ve onu bilerek hem de eğlenerek yaşamalarını çok arzu ediyorum. Planlı yaşamak şu yaşlarda onlar için çok zor. Biz neden varız sorusunu soruyorsunuz yetişkin olarak kendinize. Ve nereden başlasam da gençlerin hepsine aynı anda ulaşsam ve onlara yaşadıkları heyecanı eğlenceye, geleceklerini yönlendirici bilgiye dönüştürebileceklerini anlata bilsem. Bu konu da ben biraz daha şanslıyım galiba benim elimde ki araçta bu işte; yazmak. Bunun için mekân ve imkân sunan Bartın İnfo ve diğer blok sayfama minnettarım.
Büyük oğlum Türkçe öğretmeni oldu, şimdi askerde. Türk dilinin gramer kısmını da onunla çözüyorum. Sorularımla onu da bunaltarak eksiklerimi kapatmaya başladım. Bu geçen süreçte 45 yaşından sonra ön lisans diplomamı aldım, ikincisine başladım ve şimdi yaklaşık 2 yıldır dil öğreniyorum. Bunun hikâyesi de başka. Mesleki olarak öğrenci karakter analizi yapabilen babamın, benim gizli yönümü yıllar öncesi keşfedip, bana sürekli söylediği o söz hala kulaklarımdan gitmiyor. ”Sen; bırak dil öğrenmeyi, hiçbir şey öğrenemezsin, kapasiten bu kadar.” Rahmetli hep böyle söylerdi. Ve çok kızardım, bunun başka bir yolu yok mu diye de çok düşündüm. Hatta acaba bana benzeyen bütün öğrencilerine de bunu söylüyor muydu diye düşünmedim değil hani. O da sürekli yazardı. Notlarının içerisinde eğitime yönelik yazılarından birinde tabiri caizse, benim gazla çalıştığımı düşünen bir yazısı vardı. Hala gülüyorum kendime. Adam işinin ehliymiş. Sevgili babacım, şimdi ne demek istediğini ve gençleri çok iyi anlıyorum. Neden kitap ve gazete okumamda ısrar ettiğini de.
Görünen o ki ister genç ister yaşlı olun ne yaparsanız yapın bilerek yapın. Öğrenin, hedefiniz olsun, hatta hedefinize ilk önce kendinizi keşfetmekle başlayın. Yeteneklerinizi keşfedin. Gelecek kaygısı için ben ne olmalıyım sorusunu değil, ben ne yaparsam mutlu olurum, hangi becerilerim beni mutlu ediyor ve ben bu yeteneğimi icra ederken eğleniyor muyum, bunu iyi analiz edin. Mesleğiniz kendiliğinden oluştuğu için hem eğleneceksiniz ve mutlu olduğunuz bu meslekte en iyi olacaksınız. Neden mi? Kim mutlu olduğu, eğlenceli bir şeyden vazgeçer ki? Hatta bu büyük keşfin içerisinde kendiliğinden oluşan keşiflere şahit olacaksınız. Alanınız dar gelecek, dünyaya açılacaksınız ve başka dünyaları arayacaksınız. Bu sadece bir deneyim.
Ben şu an; en iyi hangi kelimelerle daha anlaşılır, daha eğlenceli, hatta duygu yüklü cümle yazabilirim diye düşünüyorum her yeni yazdığım cümleden sonra. Diğer yabancı dillerin duygu ve düşüncelerini hangi harflerle ne düşünerek yazdıklarını bunu merak etmeye başladım. Matematiğin bile bir dili olduğunu öğrendim. Öğrendiğiniz her dilin bir düşünce tarzı olduğunu. Bedenin, aklın doğanın bile yazılabildiğini, onlarında düşündüğünü bilmiyor muşum. Ne kadar çok şey var bilmediğimiz.
Farklı kültürlere ulaştığınızda onların sizler hakkında neler düşündüğünü merak etmeye başlıyorsunuz. Çince, Japonca, Korece hatta Mısır hiyeroglif yazı karakterlerini bile merak eder oldum. İşin ilginci öğrendikçe de çok cezbedici hikâyelerle karşılaştım. Yazı karakterlerinin bile bilimsel formülleri var. Kafanızda milyonlarca soru ve onlara cevap aramak çok eğlenceli. İşte böyle eğlenerek öğreniyor ve mutlu oluyorsunuz. Karşılaşacağınız eleştiri gibi risklerse sizi hedefinizin daha ötesi olduğunu öğretiyor. Nerdeyse kurallara uyarak evde kaldığım şu Korona sürecine teşekkür aşamasına geldim. Yaşadığınız zor anlardan iyi anlar çıkartmak diye buna deniyor olsa gerek. Sıkılmak kelimesi anlamını yitirir oldu benim için.
Ben bundan sonra olabilirsem eğer gençlere bu şekilde yardımcı olmak istiyorum. Yazılarım sohbet gibi olursa sıkılmayacaklarını düşünüyorum ve ilk olarak popüler kültürün içerisinde bilinçsizce sürüklenen gençlere yol gösterici olmaya çalışacağım. Moda, sanat, tarih, teknoloji aklınıza ne geliyorsa bir sonra ki yazılarımda hepsini barındıran bir şeyler olacak. Tabi uzmanlık seviyesinde makale benzeri yazılar beni aşar. Onu işin ehli olanlara bırakalım. Hatta yorumlarını görmek isterim.
Günün popüler kültürünün magazinsel tarafıdır gençlere cazip gelen. Gençlerin hayalleri hedefe dönüşebilir. Ama hayaller gerçek dışı hayallere ve hedeflere de dönüşmemeli. Bu da popüler kültürler hakkında edineceğiniz gerçek bilgilerle olacaktır. Bir pop yıldızına hayranlık duyabilirsiniz ve anında pop yıldızı olduğunuzu hayal edersiniz ama onların o seviyeye nasıl geldiklerini öğrendiğiniz de sizin yetenek ve çabalarınızın uygun olup olmadığını sorgulamaya başlarsınız ki bu iyiye işarettir. Sorgulayın ama hayranlığınızdan vazgeçmeyin. Bu yaşlar hayranlık duyabileceğiniz en güzel yaşlar.
NOT: Bir sonraki yazımda hızla büyüyen, bir zamanların Amerikan rüyasının yerini almaya aday Kore Rüzgârından bahsedeceğim sizlere. K-pop, K-Drama Bilişim teknolojileri ve bunların doğduğu yeri Güney Kore’yi ne kadar tanıyorsunuz? Kültürleri, onları popüler kılan aşamalar hakkında neler biliyorsunuz? Ya bilmedikleriniz?