Bir Ulus;
Kimileri, talihsizlik olarak yorumluyor olsalar da, aklın değil, düşüncesizce, zevkin ve şahsi menfaatlerin hakim olduğu idare şekli ile hiç tükenmeyecekmiş gibi yaşamını, geleceğini, akılsızca ganimetlere bağlayan bir ulustan bahsediyoruz. Çökmek üzereyken yeniden birleştirilip oluşturulan yeni bir ulustan… Türkiye Cumhuriyeti’nden…
Bu yeniden oluşum; yani aklın, ama eğitimli aklın hakim olduğu bu ulus, coğrafi konumu ve kaynakları açısından Hemen hemen tüm dünya uluslarının kıskanarak, asırlardır göz diktiği zenginliklere sahip topraklar üzerinde ki bu ulus; cephe de yürekli, ulusal değerlere sahip neferlerle geri kazanılırken, diğer taraftan, eş zamanlı, eğitim camiasının yapılandırılıp, ulusal bilinci, ulusal ahlakı aşılayacak eğitim neferlerini de yetiştirerek kazanıldı…
Manevi değerlerine saygılı ve kaliteli bireyleri yetiştirmekle mümkündür bir ulusun akılcı ama kalıcı olabilmesi… Bu da eğitim ve eğitim neferlerinin olağan üstü çabalarıyla mümkündür…
Bu kutsal vazife; başlı başına bir ideal, başlı başına bir misyon yüklenmiştir yapı olarak… Kişisel özellikleri de: Kendi çocuklarımıza dahi göstermekte zorlandığımız üstün özelliklerdir. Seçkin ve saygın bireylerden oluşur ki o toplum, o ulus, seçkin saygın bir ulus olsun…
İnsanoğlunu; tabiri caizse “yoğruluyor”, yaşamda ayakları üzerinde durabilmesi için… Gerekli kültür düzeyine eriştirmek, yaşamını sürdürüp, üstelik kaliteli birey haline getirmek yani vasfa bürümek, işte bu kutsal görevin bilincine sahip, eğitim neferlerinin ellerinde ve yüreğinde biriktirilmiş malzemelerle yoğruluyor…
Almanya’da yürürlülükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edemeyen; Çoğu; geniş tecrübe, bilgisiyle ve ilmiyle liyakat sahibi bulunan kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde, son derece faydalı olacaklarını ispat etmek isterler. Bu düşünceleri ile görülmemiş bir süratle, kurtuluşu gerçekleştirip, üstelikte hızla kalkınmaya geçerek, son sürat hayranlık bırakacak bir şekilde yapılanan yeni ülke Türkiye Cumhuriyeti’ni seçmelerinde ki en büyük nedenleri olmuştur. Bu yeni ülkenin eğitimcilerinin, nasıl yetiştirildiğini merak eden bu ilim ve bilim adamların hayranlıkları; 1927 de ki Köy Öğretmen Okullarının temellerini de oluşturan aynı zamanda da Mustafa Kemal’in hayallerinin de mayasına olan bu sistemedir hayranlıkları...Bu sistem, hal-i hazırda uygar Avrupa uluslarında ve Dünya’da bizde olmasa bile uygulanmaktadır...
Bu sebepten rastlantı değildir Kurtuluş mücadelesinden sonra Dr. Albert Einstein ‘ın “Ekselânslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyarım “ diyerek, Almanya’dan kırk profesörle, doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye de devam etmelerine izin verilmesi için başvuruda bulunmaları…
Evlâtlarımız, gözbebeklerimiz, canlarımız yani ulusumuzun TC’nin geleceğini sizlere hiç gözümüzü kırpmadan emanet edişimiz ve sonsuz güvenimiz, başka hiç bir meslekte olmayan, bu mesleği kutsal yapan özelliklerinden ve sizlerin de bütün bu özelliklere sahip, seçkin-saygın bireyler olarak yetişmenizden kaynaklıdır…
Hep aynı güven ve samimiyette devam edebilmesi adına ve unutulan, bir zamanlar dünyanın hayranlıkla izlediği o günlerin, bu günlere gelen gelecekleri adına ve sonsuza dek böyle olması ümidi ile ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN…