Temiz sudan yoksun, hatta kuraklıktan kırılan Dünya'nın birçok yerini görmek isterseniz eğer, anlarsınız suyun kıymetini.
Uğruna savaşlar yapılıp kanlar dökülen, bir avuç suyu bulup etrafında medeniyetleri kuran insanoğlu, canlıların varlığının en büyük sebebi suyu ne hale getirdi şimdi.
Bir de yaşadığımız, zamanında sular ilahının şehrine bir bakalım. Maskara ettik o büyük sıfata bürüdüğü, şehrin dört bir yanını çevreleyen berrak suyunu.
Çaputlar bağlamış gibi renkli atık poşetlerin sallandığı Bartın çayı boyuna bile yanaşamıyorsunuz kokudan.
İçerisinde yaşayan diğer canlıların izine rastlanamıyor artık.
Koyu rengi, ozon tabakasını delen ışınları yansıtıyor; ayna vazifesi görüyor adeta ırmak yüzeyi.
Allah'ın Bartın'a bahşettiği bu büyük mucize artık, belki de bizi, hepimizi yansıtıyor aslında, sınanıyoruz…
Sanırım bu sınavdan başarıyla çıkamayacağız.
Görünen o ki; insani değerler yitirilip, sosyal bir canlı olarak yaşamın ne demek olduğu unutuluyor.
Bahşedilen diğer kutsal emanet kavşak suyumuzun da, ne kadar bize ait olduğu düşündürücüdür.
Halk çeşmesine takmış hortumu taksisini yıkayan mı dersiniz… Bizzat şahit oldum bu olaya hem de birçok kez…
Alın bir tane daha; Caminin arkasında merdiven başında ki kavşak suyu çeşmesine takmış fosforlu sarı hortumu, merdivenlere dökülmüş yaprakları süpürgeyle süpürmek yerine amcam; Tazyikli kavşak suyuyla itiyor.
Eeee yaprak bu, ya biri takılıverip düşüverirse maazallah! Bir güzellik-iyilik yapalım, sevap işleyelim dercesine cami gölgesinde.
Üstelik demez mi:?
-Elhamdülillah Müslüman’ız, itiveren şu yaprakları dedim.
-Biliyoz belediye anons ediya demez mi pişkin pişkin…
Biz içmeye suyumuzu doldurduk o devam etti sokağı yıkamaya. Arkadaşının ellerini de yıkadı bir güzel. Aklını da yaşını da fareler yemiş, seneleri yaşamamış, harcamış aslında bu amcam. Saçlar kırlaşmış, çizgiler çoğalmış yüzünde, yaşadığı yıllara hürmet etmek istiyor insan ama… Ama sı var işte…
-“Kar gibi yapıya uşağım, beyaz tülleri!” deyip, almış leğeni önüne çeşme başında, perdelerini deterjanlı kavşak suyuna bastırıyor öte yanda teyzem... Keşke yanında bir çeşme daha olsa da oradan arapsabunu da akıtsanız, der gibi bakıyor gözlerimize. O teyze sağ mı şimdi bilmiyorum ama Sağsa Allah sağlık versin, akıl versin, vicdan versin, öldüyse Allah rahmet eylesin. Azalacağı yerde gitgide sıklaşan bu olaylara yıllardır şahit oluyoruz. İnanın yeni değil bunlar. İster istemez kayıtsız kalamıyorsunuz bu bencil insanların suyu mahvetmesine. İnceldiği yerden kopsun artık. Tefe koysunlar beni, umurumda değil.
Sokak boyunca biraz daha, şöyle 40-50 metre daha gidin, hemen bir çeşme daha göreceksiniz (Allah için yapmış Belediye… Halkı için, daha çok kişi sebeplensin diye sık sık koymuş çeşmeleri).Dekore etmiş tarihi dokunun o mistik havasına uydurmak için, güzelleştirmiş çeşmeleri keyifle alınıp içilsin diye.
Teyzem bostandan çıkmış, çamurlu lastiklerini almış eline, vanasını açtıkça coşkuyla göklere çıkan suyun altında hoşur hoşur yıkıyor. Yaşlı yüzü de pek bir güzel üstelik. Şükür diyor, elhamdülillah diyor. Diğer bir çeşmedeki hijyen vatandaş da su kaplarını yıkıyor hem de enine boyuna… O, içme gayesinin dışında bencilce harcanan temiz su, litrelerce atık suya dönüşüyor bu şükretmeyi bilen kendini çok seven güya temizlik hastası insanlar sayesinde.
Cenaba-ı Hak ne yapmaz adamı!Dinler ve mensubu peygamberler ve kitaplar da maalesef insan oğlunu doğruya,hakka,hukuka,egolardan,bencillikten uzak sosyal yaşama ,kısaca başkalarını da düşünerek yaşamaya ve doğru yola getirememiş görünüyor.Camilerde,okullarda hocalarımıza,öğretmenlerimize sesleniyorum.Lütfen; bu toplumsal bir ayıptır ve günahtır, anlatın eşikten beşiğe tüm insanlara.Bu vazife oldu artık diye düşünüyorum her birimize..
Geleceğimiz, çocuklarımız da Dünya’nın, memleketimin bu nimetlerinden yararlanmayı hak ediyor.Ve geleceğimizi bu şekilde yok etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Ne zaman ki sular kesilsin, bulaşıklar ve çamaşırlar biriksin, terden ve pisten arınılamasın, hatta temiz içmeye su bulunamasın, işte o zaman herkes ulema, herkes, usta, herkes muhalif.
Destanlar, şiirler, resimler, çeşitli etkinlikler yapılmış sanatsal alanda. Çevrecilerin eylemlerine konu olmuş Bartın caddelerinde, Sular İlâhının bu muhteşem efsanesinin günümüze kadar yansıyan yüzü.
Birileri şu meşhur kavşak suyunu yaşanmışlıklarıyla beraber taşımışlar memleketin bin bir köşesine hatta neredeyse Dünya da biliyor. Gelen içiyor kalıyor, efsane devam ediyor. Bu su sayesinde turizmi de patlamış Bartın’ın. Ekmek kapısı oluşmuş kadir kıymet bilmeyen bu insanlar için. Nimet işte, saygı duymak, paylaşmak bizim Türk toplumunun hamurunda var aslında. Ama görünen o ki unutulmaya, neredeyse yok edilmeye kadar gelmiş, bu hem manevi hem de toplumsal değerimiz. Kaybetmişiz misafirperverliğimizi. Çamurumuzu akıtmak, çamaşır yıkamak için kullandığımız, zamanında pırıl pırıl akan derelerimizi de, çayımızı da kirletmişiz. Sıra; içme suyumuzu yok etmeye gelmiş. Anlaşılan Bartınlı bunu hep yapıyormuş. Artık akıllanmanın zamanı gelmedi mi Bartınlı?
Düşünmeyi terk edip aklın menfaatlere hizmet etmeye başladığı günler insanoğlunun kıyameti olacaktır.