Kapılar vardır…



Çelik, tahta, altın…



Açılmak için heveslenende vardır, sıkı sıkıya kapalı olanda…



Bazı kapılar açılmamaktan iyice paslanmıştır...



Kimi kapılar da aralık bırakılmıştır, gelen geçene davet üzerine…



Kimisi pistir, leştir kirden pastan...



Kimisi miski amber saçar önünden geçerken bile…



Bazı kapıların önünde sıkıntı nöbetçileri vardır. Bırakın açmayı, bırakın dönüp bakmayı, önünden geçerken bile darlanır yüreğiniz…



Bazı kapılar heybetlidir olağanüstü. Bir ucu yerde bir ucu gökte… Ardında ne var merak edersiniz amma pır pır eder korkudan yüreğiniz. Açılıverse aniden, çok korkunç bir şeyler oluverecekmiş gibi sanırsınız…



Kimi kapıları görmezden gelirsiniz. Diğerlerine oranla daha küçüktür onlar. Dikkati bile çekmez.



Kimi kapıların menteşelerinden dahi kötülük fışkırır, isyanları haykırırcasına…



Kimi kapılar tınmaz hiçbir şeyi. Rüzgârda da açılır, yağmurda da. Önünden geçen her ses açılmasına bir sebeptir onun…



Kimi kapılar çok süslüdür bakınca, sanır ki süs olunca gizli kalır sırları, sızıları, ağıtları…



Kimi kapılar, kale kapısı  gibidir. Ser verir, sır vermez yapısıyla…



Kimi kapılar kederden,



Kimi kapılar dertten,



Kimi kapılar neşeden salınışa geçer bazen…



Velhasıl her yüreğin kapısı  farklıdır işte. Her yüreğin kapısında ki tokmak gibi...



Kimi güzel söz ister, kimi günah, kimi sevap…



Ama hepsi aynı yöne açılır…



Bir insana karşı… 

- - - -