…çırılçıplak vücudunuza baktığınızda ufak tefek çıkıntılarınızı, yılların bedeniniz üzerinizde ki etkilerini görürsünüz. Zaman, siz istemediğiniz halde size her yıl bir hediye bırakır. Doğanın yasası, ilahi düzen veya sizin lügatinizde adı her neyse bedeninizin bir tarafına çörekleniverir izinsizce. Sahiplenir. Onu oradan atmak, kovmak, yok saymak gibi bir lüksünüz yoktur artık. Çaresizce kabullenirsiniz. Bazılarımız olaya olumlu yaklaşır. Düzeni kabul eder, ona bırakılan veya hediye edilen her ne ise ona sahip çıkar. Bazılarımız ise hediyeden sonra bedbaht bir durumdadır. Kırılgandır, hayatında ki her şey etkiler onu. Kabullenmesi gerektiğini bildiği halde durum böyledir. Çıplaklık böyle bir şeydir işte, güzelliklerden çok kusurların açığa çıkması ya da yıllarla olan kavgamızın galibinin kim olduğunun yüze çarpılması…



Vücut görülebilendir. Bakış açınızın doğrultusunda güzeli, çirkini, kusurluyu, kusursuzu görebilirsiniz kolaylıkla…



Peki ya akıl? ya ruhi durumunuz? Hisleriniz?



Bunlar görünmezdir. Elinizle tutamazsınız da. Duygular, akıl, ruh çıplaktır. Tıpkı bedeniniz gibi onları da giydirirsiniz. Gün içinde defalarca giydirir, soyarsınız. Üstelik bu işlemi her yerde yapabilirsiniz. Sokakta, çalışırken, araba kullanırken, yemek yaparken vs… listeyi istediğiniz kadar uzatabiliriz. Evet aklımızı, duygularımızı gün içinde defalarca giydirip, soyuyoruz ama yeniden giydirmek için seçtiğimiz renk, model ve ana hatlar hep aynı kalıyor;



Gülümseyerek  güne başlamak,  kumaşı “sevgi” olan bir kıyafetinizi seçtiğinizi gösteriyor. Gözlerinizi kimseden kaçırmadan içten bir selamlaşma, neşeli ve olumlu davranışlarınızın insanlara yansıması neticesinde güzel olmanın, güvenilir ve sevilen olmanın hazzıyla da tanışmış oluyorsunuz. Çıplak hislerinizin sevgiyi tercih etmesi, zamanın size hoş gelmeyen hediyelerini de göz ardı etmenize neden oluyor. Olumsuzluk adına her ne varsa, sevgi ile kolaylıkla alt edebiliyorsunuz onları…



Karamsarlık; bulutların elbisesi değil miydi o? Hangi zamana kadar üzerinizde taşıyabileceğinizi sanıyorsunuz ki onu? Gözünüzün görüş mesafesi dahi yok. Üzerinizde öyle eğreti duracak ki, yumuşak bakışlar kaskatı çarpacak yüzünüze. Solmaya ve soldurmaya bu kadar hevesli olamazsınız. Mücadeleci ruhunuzu bir yerlerde mi unuttunuz? Hemen geri dönüp almaya ne dersiniz?



Heyecan; göğsünüzde tatlı bir çırpınış… Düğmeye basılınca dokunuşu, kesimi, dikimi en hızlı olan kıyafet. Dokusu adrenalin, çiçekleri; idealleriniz, yaşama olan bağlılığınız, başarma içgüdüsü ve bedeninizi santim santim saran olağanüstü bir dalga. Giydiğiniz bu elbisenin aynada ki yansımasını görmek isterseniz sizi sevenlerin yüzüne bakmanız yeterli, desteği tebessüm, telkini güven olan muhteşem geri dönüş… Sizce de çok hoş değil mi?



Sağduyu; hayran bakışların odağında olmak istemez misiniz? Elbisenizin detaylarını inceleyerek kusur arayanların ayarlarını bozacak kadar cesur, değerler çerçevesinde alışkanlıkların kolaylıkla şekil aldığı kanaat rüzgârlarında, zekânızın buram buram zihinlerde hissedilmesine ne dersiniz? Duruşu mağrur, sözleri mert, kalkanı iffet olan asil ve karşı koyulmaz duruşunuza maddiyatla değer biçilemeyeceğinin ve her insanın sahip olmak istediği ama sadece istemekle kalıp mazhar olamadığı özel kıyafetinizin asla kir tutmayacağını biliyor muydunuz?



Sükût; her mizaca, her bedene, her hissiyata ayrımsız yakıştırılan,  giyildiğinde gıpta edilen, hitabı vesilesiyle insanı yormayan, isyansız gayretlerin kumaşı, sevgi telkinlerinin ipliği, sahip olanın ve elinde tutmaya devam edenin en büyük zenginliği sükût kıyafetine malik olabilmektir. Giyenin giydiğine layık olabilmesi açısından tıpkı bilgelerin, âlimlerin, çok büyüklerin sığındığı istirahatgahı gibidir. Günahtan, kötülükten,  dilin israfından koruyan, inanç ve bilgelik tezgâhında dokunan zırh, savaş meydanındayken gül bahçesinde dolanıyor hissini veren tek elbise olma özelliğine de sahip ayrıca.



Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabiliriz. Görüldüğü üzere insanları fiziksel giyimlerinden tanımak mümkün değildir. Asıl olan görülmeyenlere ne giydirildiğidir. Dermansız, bitik, baygın bir insanın hissiyatına yakıştırdığı renk seçimi siyahtır. Siyah bedeni örtmede kullanıldığında göze oldukça hoş gelen asil bir renktir ama duyularınıza giydirdiğinizde hastalık sebebidir.



Peki siz, aydınlık bir ortamda kapkara, mat ve zifiri karanlıklarından kurtulamayan insanların münzevi yaşamlarına ışık ve ses olabilmek için bugün hangi elbisenizi giydiniz?

- - - - -