Cam gibidir yürekler…
Çok az kimse bilir hemen kırıldığını, sanıldığı üzere öyle büyük şangırtılar da koparmaz asla. Kendi yuvasında, kimseleri rahatsız etmeden dağılır parçalarına. Harflerin sesi kısılır aniden, buruk gülümsemeler pazar tezgâhını süsleyen soluk, sevimsiz, eskimiş son kalan “artık” mallar gibidir…
***
Cam gibidir yürekler…
Cam gibidir yürekler…
İstenmeyen evlat gibidir “gün” kendi nazarında. Mutluluğa gebe zamanların kayıp doğum günlerine duyulan özlemlere bir bilinmezlik daha eklenir tartışma sonrasında…
Ve cam gibi kırılır yürek…
Kırıldığında, hemen düşüp toprakla buluşmak ister. Sevimsiz sohbetlerin teslimiyetinde hissedilen kopukluk, varsıl sevgilerin bağında kuru bir çiçeğin suretine bürünür aniden. Büyük kavgaların arasında kalan sevimli çocuk harcanır umarsızca. Ağlayışları şarkıların nakaratı gibidir, hayat bahçesinin salıncakları hep tozlu, hep boş kalır sebepsizce…
***
Cam gibidir yürekler…
Kırıldığında sessiz ama büyük savaşlar başlar. Ve sessiz silahlarını kuşanır bakışlar. İlk darbe, ilk vuruş, ilk çatlayış sevilen tarafından unutmalarla başlar. Can evini hedef alır şivesi bozuk, kötü kokan söylemler. Akıl; boncuk gibi dizilen harf sürüsünü, küfür kurtlarına kaptırdığı anda göçebeleşir duygular…
***
Cam gibidir yürekler…
Tatlı birlikteliğin talihsiz mahkûmu mantık; bir bir atar çentiklerini kırılmalarda. Vurup, sendeleten gönül “seni seviyorum bayraklarını” dikmek ister anılarına ama nafile. Uçmuştur akıl damının sevgi notaları, boran haykırışlardan kaçmıştır duygular…
***
Cam gibidir yürekler…
Kimseleri rahatsız etmeden kırılır yerinde. Adresine düşen onlarca soğuk kelimeyle donar, gözyaşlarına buz dağının selleri karışırda üşür ya işte o an gitmek düşer yâdına. Saatler “aşk bitti’yi” gösterdiğinde “ hoşça kal” bayramları gecikmez gelmekte...
***
Cam gibidir yürekler…
Kendi yuvasında, kimseleri rahatsız etmeden dağılır parçalarına. Öksüz sevda tarlasında, ihanet mayınlarını ayıklarken bedeninden, kanı sevda, bakışı hayat olan özrü ağzında rüzgârlar uğrar yanına.
Dağılmaktan bıkan yüreğin,
Üzgün parçalarını yeni adresine taşır usulca.
***
Cam gibidir yürekler…
Kırıldığında sessiz ama büyük savaşlar başlar. Ve sessiz silahlarını kuşanır bakışlar. İlk darbe, ilk vuruş, ilk çatlayış sevilen tarafından unutmalarla başlar. Can evini hedef alır şivesi bozuk, kötü kokan söylemler. Akıl; boncuk gibi dizilen harf sürüsünü, küfür kurtlarına kaptırdığı anda göçebeleşir duygular…
***
Cam gibidir yürekler…
Tatlı birlikteliğin talihsiz mahkûmu mantık; bir bir atar çentiklerini kırılmalarda. Vurup, sendeleten gönül “seni seviyorum bayraklarını” dikmek ister anılarına ama nafile. Uçmuştur akıl damının sevgi notaları, boran haykırışlardan kaçmıştır duygular…
***
Cam gibidir yürekler…
Kimseleri rahatsız etmeden kırılır yerinde. Adresine düşen onlarca soğuk kelimeyle donar, gözyaşlarına buz dağının selleri karışırda üşür ya işte o an gitmek düşer yâdına. Saatler “aşk bitti’yi” gösterdiğinde “ hoşça kal” bayramları gecikmez gelmekte...
***
Cam gibidir yürekler…
Kendi yuvasında, kimseleri rahatsız etmeden dağılır parçalarına. Öksüz sevda tarlasında, ihanet mayınlarını ayıklarken bedeninden, kanı sevda, bakışı hayat olan özrü ağzında rüzgârlar uğrar yanına.
Dağılmaktan bıkan yüreğin,
Üzgün parçalarını yeni adresine taşır usulca.