95’lerden sonra yapay zekânın icadıyla aynı anda binlerce, milyonlarca pencere açıldı daracık dünyamıza. Dünya’nın diğer ucunda hatta evrende olup bitenlerden bile anında haberdar oluyoruz. Bazen içeri sızan ışıktan gözlerimiz kamaşırken, bazen karanlık ve buzlu pencerelerin soğuk tehlikeli yüzlerinden ürperiyoruz. 

Gençlik ve çocukluk hayallerimiz gazete ve dergilerdeki boyalı karakterlerle sınırlıyken Şimdi ışıltılı camın anlık haberleriyle hayallerin karmaşasını yaşıyoruz. O zamanlar yaşamı bir düzene oturtmak daha kolaydı. Bu elimizde olan kitapların tozlarını alıp rafa dizmeye benzemiyor artık. Günümüzde, hayata dair her şeyi bir sisteme oturtmak zorunda kalıyoruz. 

Ama şunu unutmamak lazım gençler için iş daha da zor. Bizim rol modellerimiz yaşam alanlarımızla sınırlıyken, dışarı açılan sayılı pencerelerden görebildiğimiz kadar görebiliyorduk dünyayı. Onlar milyonlarca doğru- yanlış fikrin, bilginin paylaşıldığı internet aracılığı ile küçücük telefonlara dahi sığan akıl almaz büyüklükteki bir dünyayı danışman olarak kullanıyorlar. 

Moda artık sadece Paris’te değil, Sinema da Hollywood da değil. Fırça Vincent van Gogh’ta, Rembrand’da değil. Kalem Dostoyevski'de, Hemingway’da da değil. Modeller her gün değişiyor. Akabinde hayaller de rüyalarda değişiyor.  

Ve işin gerçeği, bu ucu bucağı olmayan engin denizin dalgalarına körü körüne çocuklarımızı atıp, hadi hayatla yüzleş ve onu öğren diyemiyoruz eskisi gibi. Öğrenciliklerinin arasında gençliklerini de yaşamak zorunda olan çocuklarımızı, bu engin denize salarken ona ne zaman güvenip ne zaman güvenemeyeceklerini anlatmamız lazım. Denizden çıkarmayacağız, yüzmesini öğreteceğiz. Şimdi imece zamanı. Artık senin benim çocuğum yok hepsi bizim. 

 Önce kendini tanıyacak, sınırlarını öğrenecek, sonra o sınırları zorlamaya başlayacaklar. Hayranı olduğu basketbolcudan, futbolcudan, müzisyenden, yazardan, ressamdan vazgeçiremezsiniz, vazgeçirmemelisiniz de. Bu, çocukluklarını, gençliklerini yaşamalarına izin vermemek gibi bir şeydir. Doyumsuzluk, bencillik, ukalalık gibi kötü meziyetlerin dopingidir adeta. Panzehir bilgidir, akabinde bilgiyle olgunlaşan özgüven. Sadece o bilgiyi aktarma şeklimizi değiştireceğiz.  Hayranlık duydukları meslekleri ve mensuplarını anlatacağız onlara, al burada yazıyor oku-anlat değil. Bu cesaretin ve bilginin- yeteneğin kendisinde olup olmadığını öğreteceğiz. Teraziyi kullanmasını, kazanıp kaybedebileceklerini tartmasını öğreteceğiz. Küçük kazalar yaşamalarına izin vereceğiz, gereksiz cesareti değil, çeken akıntıyla mücadele etmesini öğreteceğiz.  

Çocuklarım henüz ilkokul çağındayken okuma alışkanlığını kazandırabilmek için ailece okuma gün ve saatleri yapar o saatlere başka işler almaz hep birlikte elimizde ne varsa bırakıp kitap okurduk. Kitap almaya beraber gider, nasıl seçilir nelere dikkat edilir bizzat kitapçıda vakit geçirirdik. Seçim yaparken eline aldığı bir kitabı orada okuyup bitirdiğini hatırlıyorum çocuğumun. Fakat öğrenciliğinin yükü, sınıfı büyüdükçe arttı. Oysa öğrenci kitap okuyarak donanım sahibi oluyor ama okulların öğrencilere sunduğu temel okuma listesi onları kopyacılığa sevk ediyordu. İster istemez yoğun ders programları kitap okumak gibi zevkli bir eylemi zorlamaya dönüştürmüştü.  

 KORKULARIMIZ GERÇEĞE DÖNÜŞÜYOR: 

İnternetten kitap özetlerini aldıkları yetmiyormuş gibi anlaşılmasın diye küçük hilelerle özetleri yeniden hazırlayıp, sunum anına kadar da kendilerince ezberliyorlardı not alabilmek için. Masum görünen küçük hilelerin ileriki yaşlarında neye dönüşebileceğini tasavvur edebiliyorsunuz değil mi? İnşaat malzemesinden çalan müteahhit, öğrenci kayıran öğretmen, sesi ve yeteneği olmadığı halde pleybek yapan müzisyen,  sahte faturalar düzenleyen bir devlet memuru, dostluğu maddi kazanca dönüştüren arkadaşlar, fikrinde olmayanı mafya tarzı yollarla ikna eden siyasetçi gibi.  

NE YAPABİLİRİZ: 

Kısa bir zaman önce, öğretmenlerimiz ve biz bir ölçü bilinçli ebeveynler, alternatif çıkış yolları ararken, veli öğretmen öğrenci üçlüsü ile yeni fikirlerle projeler hazırladık.” Öğrenci -veli sınıfta kitap okuyor” gibi etkinliklerle kitap okuma ve değerlendirmeyi, okuduğunu anlama, yorumlama çalışmaları yaptık. Bunun gibi farklı alanlarda okullarda birçok veliyle gönüllü çalışmalar yaptık. 

 "K-Pop ve Kore hayranı gençler aileleriyle dil öğreniyorlar."

Çizgi roman ve karikatür, fıkra dergileriyle okumayı eğlenceye dönüştüren oğlum şimdiki yoğun programının arasında bu çok zevk aldığı alışkanlığından, üzülerek söylüyorum nefret etme aşamasına geldi. Ben de bir anne olarak kıymetli kazanımlarımızı, zevkle verdiğimiz emeklerimizi çöpe atmış gibi hissediyorum. Kısa nefes aralarını onları yormayacak eğlenceli öğrenim anlarına dönüştürebiliriz Ebeveynler şu zihniyetten kurtulmalıyız artık. “ Lütfen, şu hafta sonu bir an önce geçsin, şu çocuklar okula gitsin, ben de bir nefes alayım.” Tamam; nefes alalım, ama önce onlara bir gitar, ne bileyim; bir tuval, bir çizgi roman, bir futbol topu, hatta çok sevdikleri yemeklerin malzemelerini alıp, onları mutfağa sokalım.  Çıkardıkları bulaşıkları beraber yıkayalım. O çalarken biz söyleyelim, maç istatistikleri tutalım, İnternette şu kıvırcık saçlı ressamın videolarını izleyelim. K-POP yıldızlarının şarkılarını alt yazılı dinleyip dans edelim. Hatta beraber hayranı oldukları bu insanların dilini öğrenelim. Mutlu oldukları işin hem mutfağına hem de kazan dairesine beraber girelim. 

Bizim evdeki örnek bir süredir Amerikan futbolu maçlarını, NBA maçlarını izliyordu internetten. Basketbolu yıllardır oynuyor, her yıl top alıyoruz. Tamam. Şimdi Amerikan futbolu topu aldık. ( Aldıklarımızın ücretinin en az yarısını biriktirdiği harçlıklarını ekleyerek alıyoruz.) Apartmanın önünde beraber şut atıyoruz. Futbolcuların hayat hikâyelerini okurken yaşadıkları zorlu hayatı öğrenince kendi üniversite hazırlık derslerine daha bir dikkatle yaklaşır oldu. Küçük ve sağlam adımlarla ilerliyoruz hızlanmamız gerekiyor, ama heyecana kapılıp yanlış yapmadan. En büyük sıkıntımız her zaman olduğu gibi zaman. Ona da bir çözüm arayacağız