Yeni bir eğitim-öğretim yılına daha başlıyoruz. 10 Eylül’de Anasınıfları ve birinci sınıflar uyum eğitimine başladılar, 17 Eylül itibariyle de tamamıyla başlıyoruz. Temennimiz öğrenci-öğretmen ve velilerimiz açısından başarılı ve huzurlu bir yıl geçirmek, Bartın adına yaşanan geçen yılki başarının artarak devam etmesidir. Ancak bu eğitim-öğretim yılına yoğun tartışmalarla ve sıkıntılarla başlıyoruz. Bunların başında 4+4+4 uygulamasıyla ortaya çıkan sıkıntılar gelmektedir. Bu yazımda bu konuyu biraz aydınlatmak istiyorum.



72 ay yaş grubunda 1 milyon 250 bin öğrencimiz var. 60 ayı da dahil ettiğimizde e-kayıt sistemiyle kayıt edilen öğrenci sayısı 2 milyon 350 bin. Neredeyse iki misli. Geçen yıl bile ilköğretimde çok ciddi bir derslik ihtiyacı vardı. Yetkililer hiçbir problem yok diyor. Bazı okullarımız ilkokul, ortaokul diye ayrıldı. Bazı illerimizde okullarımız ilkokul, ortaokul şeklinde ayrılamadılar. Çünkü ilkokula kaç öğrencinin kaydolacağını, imam hatip okullarına, bağımsız ortaokullara kaç öğrencinin kaydolacağını bilmiyorlar. Biz böyle bir bilinmezlikle yeni eğitim-öğretim yılına başlıyoruz.”



Okula başlama yaşı bir yaş öne çekildi, önce 60 aylık çocuklarımız okula başlayacak dendi sonra 66 aya çekildi. Geçen yıl ülke genelinde, 72 ay olmalarına rağmen 36 bin çocuk okula başlatılmadı. Fiziki gelişmelerini tamamlayamamış öğrenciler varken, bu oran 60-66 aylık öğrenciler içinde çok daha fazla olacaktır. Burada esasında Bakanlık, Hükümetin çıkardığı kanunun ne kadar hatalı olduğunu ispat etti. Biliyorsunuz kanun 60 aylık çocukların okula başlamasını zorunlu kıldı. Ama Bakanlık 60 ay olarak uygulayamadı, buna cesaret edemedi ve okula başlama yaşını 66 aya çıkardı. Bakanlık bu kanunun yanlış çıkarıldığını, genelgesiyle ortaya koydu. Kaldı ki şu anda aynı derslikte 60 aylık, 66 aylık, 84 aylık çocuklar olabilecek. 60 aylık, 66 aylık, 84 aylık öğrencilerin bulunduğu derslikte öğretmenin hangi seviyeden ders anlatacağını bilemeyiz, bunu öğretmen de bilemez. Mesela 60 aylık, 66 aylık, 84 aylık çocukların farklı dersliklerde okumaları temin edilebilirdi. Şu ana kadar böyle bir düzenlemede yapılmadı. Eğitim-öğretimle alakası olmayan bir insan bile 66 aylık çocuk ile 84 aylık çocuk arasında fiziki farklılıklar olduğunu bilir, algı farklılıklarının oluşacağını bilir. Ama Bakanlık bunu reddediyor. Emin olun bir anne-baba, çocuğunu, ona rapor vermesi gereken doktordan daha iyi tanır. Bir anne tuvalet ihtiyacını karşılayamayan çocuğunu hangi cesaretle okula gönderecek? Ama eleştiri yapan insanları PKK’lı olmakla bir tutan bir Milli Eğitim Bakanını biz nereye koyacağız? Farklı yaş gruplarında, farklı zihni ve bedensel yapıdaki çocukları aynı dersliğe koymaya, öğretmenlere ‘bu çocuklara aynı metodoloji ile öğretin’ demeye kimsenin hakkı yoktur.



Alt yapısı henüz hazır olmadan yürürlüğe konan ve milletin değerleri ile çatışan sekiz yıllık kesintisiz-zorunlu eğitim 28 Şubat kararlarının bir dayatmasıydı. Bu anlayışla, maalesef, yılları kaybettik. Sekiz yıllık zorunlu eğitim 16 Ağustos 1997’de büyük tartışmalarla kabul edildi. İmam-Hatip Liseleri ve tüm meslek Liselerinin orta kısımları kapatıldı. Bu uygulama, çocuklarımıza ve onların geleceklerine karşı yapılmış bir zulümdü. Dayatma bununla da kalmadı: 1998 yılında Meslek Liselerine katsayı uygulaması getirilerek gençlerin gelecekleri ellerinden alındı. Hayatları alt üst edildi. Eğitimi çağdaş medeniyet seviyesine getirmek yerine; kendi insanını defolu gören, özürlü gören bir anlayış iş başındaydı. İmam-Hatip Liselerinin orta kısmının kapatılması ile birlikte İmam-Hatip Liseleri fonksiyonunu kaybetti. Katsayı zulmünden dolayı tüm meslek liselerinin kapısına kilit vuruldu. Devasa binalara, alet ve edevata sahip olan Endüstri Meslek Liseleri boşaldı. Kendi kaderine terk edildi. İçindeki malzemeler çürümeye terk edildi. Üniversiteye gidişinde önü kapatıldığından, öğrenciler meslek liselerini tercih etmiyor dolayısıyla Meslek Liselerinin başarısı da düşüyordu.



Aradan on beş yıl geçtikten sonra adeta bunun rövanşı alınırcasına yeni bir sistem değişikliğine gidildi. Fiziki alt yapı eksikliği düşünülmedi. Basamaklı kur sistemi, Yabancı Dil Ağırlıklı Liseler, Ders Geçme ve Kredi sistemi, SBS uygulamaları ve sonra tüm bunlardan vazgeçişler... Araştırmadan, uzman görüşlerine başvurulmadan, Türkiye ve dünya gerçekleri gözetilmeden eğitim sistemi bir kez daha vesayete ve siyasete kurban verildi. Dün yapılanlar da bugün yapılanlar da dayatma mahsulü ürünlerdir. Birbirlerinden farkları yoktur. Ben yaparım, ben bilirim; çünkü güçlüyüm anlayışları, çoğulcu demokrasiden nasibini almamış anlayışlardır.



4+4+4 sistemi yerine zorunlu eğitimin 13 yıl olması 1+5+3+4 şeklinde kesintili uygulanması sorunları en aza indirgeyecektir. Anaokulunun zorunlu olması şarttır. Çünkü anaokulu eğitimi alan çocukların ileriki eğitim hayatlarında başarılı oldukları bir gerçektir. Bu durumda bir soru akla geliyor; acaba bakanlık ve hükümet Anadolu insanının çocuklarının başarılı olmasını istemiyor mu? Garip gurabaya- fakir fukaraya sürekli vurgu yapan bir iktidar gariban vatandaşın çocuklarına bundan daha büyük bir kötülük yapamaz. Ancak şu anda inatçı bir anlayışla iş başında olan Milli Eğitim Bakanının bu sistemden vazgeçeceği mümkün gözükmüyor. Bu durumda sorunların büyüyeceğini gösteriyor. Ama eminim ki şu anda bir Bakan değişikliği olsa yeni gelen bakan bu sistemden geriye dönecektir.



Yeni eğitim sistemi ile ilgili olarak Bartın’da da kolektif akıl çalıştırılmadı. Dar kapsamlı bir ekiple çalışmalar yürütüldü ve okullar ilkokul ve ortaokul olarak ayrıldı. Hatta okullar kapanmadan önce belirlenen okul türleri yaz tatiline girdiğimizde aniden tekrar değiştirildi. Maksat göz önünden uzak kamuoyu tepkisiyle karşılaşmadan bir oldu bittiye getirmekti herhalde. Sivil toplumun katılımı sağlanamadı. Kamuoyunda; “İmam Hatipler açılacaksa açılsın ama tüm eğitim sistemi ile oynanmasın, 28 Şubat’tan intikam alınırken bizler yeni kurbanlar olmayalım” şeklinde bir düşünce hakim. Veliler hala çocuklarımız ne olacak diye düşünüyor.



Okullar belirlenirken de taşıma mesafelerini artıracak şekilde belirlemeler yapıldı. Örneğin, Akçamescit ortaokul oldu, çevresindeki okullar Sütlüce, Budakdüzü, Karahüseyinli ilkokul yapıldı, şimdi Karahüseyinli köyünden çocuklar 10-15 km mesafeden ortaokul okumak için Akçamescit’e taşınacaklar. Bir başka örnek, Kızılelma İlköğretim Okulu ortaokul oldu, Vali Yavuz ERKMEN ilkokul oldu, öğrenciler hemde ilkokul öğrencileri 6-10 yaşındaki öğrenciler 7-8 km mesafedeki okula her gün sabah akşam taşınacaklar. Köy okulları canlandırılacak derken küçük yaştaki öğrencilerin sabah akşam canı çıkacak.



Merkezde Lise ihtiyacı konusunda bir öngörü ve çalışma yok, şu anda acilen bir liseye, bir meslek lisesine ihtiyaç var. Anadolu Öğretmen Lisesinin, Cumhuriyet Anadolu Lisesinin bile binası yokken yeni ihtiyaçlar nasıl karşılanacak.



Sezai Hangişi

Türk Eğitim Sen Bartın Şube Başkanı



- - - - -