Biri var içimize girdiğinden beri bizimle kalan.Ve bizimle kalmaktan mutluluk duyan.Yine mutluluğunu da bizimle paylaşan ve adeta bizimle yaşayan…

Bartın yangunu, İzmirli bir sanatçı. İzmir'de Milliyet Blogcu'da yazıyor eserlerini. Biliyorum ismini duymakla kalmadınız, Bartınlı olarak Bartın'ı defalarca onunla yaşadınız. Bartın üzerine yazdığı kalem harikası eserleriyle Bartın'ı bir kez daha, bir kez daha ondan dinleyip okudunuz. “Ört ki Ölem” “De ki Bartın” kitaplarıyla… Şimdi de “Kelebekler Ağlamaz” isimli şiir kitabı çıkmak üzere. Ve bana bu kitaptan sevdalısına özlem duyan bir kalemin dizelerini yollamış. Dolu dolu yaşadığı sevdasına, o kadar dolu yaşanmışken özlem duymak ve efsunlu bir şekilde sıralanmış bu dizelere hayranlık duymamak mümkün değil.

DÖN
 
Bir roman gibiyiz  ikimiz,
Ne başındayız,
Ne sonundayız bu sevginin
Ne de ortasındayız.
Hiç başlamamış gibi
Hep başındaymış gibi
Hiç tükenmeyecek bu sevgi.
Beni, şiirlerimdeki gibi,
Sevebilecek misin?
Geceleyin, bir bulut ağlasa,
Hisseder misin?
Her yağmurla gelsem pencerene,
‘Üşütmüşsün’ diye
Isıtır mısın kalbinle?
Ellerinin sıcaklığını,
Verebilir misin?
Geceleyin bir ses duysan,
Uykunu bölse ismim,
Beni çağırıyor diye,
Gelebilir misin?
Tut ki , bir gün, ölmüşüm,
Olur a!
Senede bir gün, taşır mısın çiçekler?
Başucumda,
Şarkımızı söyler misin?
Nerden nereye!
Hani,
Uzak denizlere fırlatıp attığım,
Senin de bildiğin, bir şişe vardı ya!
İçinde,
‘Seni okyanuslarca’ sevdiğimi söylediğim,
O bükülü kağıtta,
Senin ve benim ismim...
İşte, çalkantılı denizlerde
O gün, bu gün,
Yol alır, o şişe!
Bekliyorum bir gün, okyanusları aşacak, ,
Karaya vuracak,
Ve o şişe, sana ulaşacak.

İster misin, takılsın kalsın,
Mesela, İrlanda Kayalıklarında,
Bir balıkçının ağına,
O’nu bulan, tıpasını açmadan
Götürüp köy papazının önüne koysun!

Bir Pazar duasında bizim için, :
‘Ey sevenler, sevilenler,
Uzak ülkelerden bir mesaj aldık,
“Sevgi’ üzerine”
Tanrı onları korusun!
Ve de kavuştursun!

Ve devamla desin ki:
‘Seni Azize yaptık, kutsarım seni
Sen zaten azizdin, gel rahibemiz ol!
Kutsal aşkını, kalbine göm!
Ta ki bir gün kavuşuncaya kadar.
Yedi düvele haber salalım,
Sevdiğini arattıralım..
Şimdi sen, Sevdiğin için ağla,
Olanlar, malum olur o’na..
Bizse, bilmeyelim,
Arkanızdan dua edelim.”

Ve başında beyaz bir kep
Uzun siyah giysilerinle
Akşamlar bir roman gibi
Bir şiir gibi biterken
Ve odanda yalnız iken,
Beni düşler misin?
O şiirimde,
Bilirsin, kelebekler ağlamazdı,
Sen tatlı meleğim, benim için sen,
Ağlayabilir misin?
Dön!
Sana deniz kabukları topladım
Edgar Allan Poe’nun
“Annabel Le” si gibi
Bizi de yazmasınla, ola ki,
Bilhassa sen, üşüyüp gitme.
‘Sevgisizliğin’ kanadı,
Dokunmasın sana.

“Mezarı o deniz ülkesinde” demesinler
“Bir kız vardı,
Okyanusların derinliğince, okyanuslardan öte
Sevmişti, sevilmişti” desinler
Dön! Seni çok özledim,
Karaya vurduğun yerde,
Aşk ateşleri yakalım her gece
Dön o ülkelerden,
Sıyrıl rahibelikten
Ben daha ölmedim,
Sana yalan söyledim!,
Dön!
Sana deniz kabukları topladım,
Dön,
Seni çok özledim!..
Çocukluğu Bartın da geçmiş Muzaffer Cellek’in. Zamanın emniyet amiriymiş babası.Boğulma vakıalarının çok olduğu o zamanlar ırmakta yüzmek yasakmış,o yasakları delip yüzen, ama elbiselerini de polise kaptırıp güneş batınca çalılara gizlenerek eve dönen haylaz Bartın gençlerin denmiş meğer.Üstelik emniyet amirinin oğlu!

Aramızda kalsın;Ailesinden bir çok kişi emniyet mensubu onu da yazdırmışlar zamanında kolluk kuvvetlerinden olsun diye ama okula yazıldığı gün, özgürlüğüne çok düşkün öz güveni çok fazla bu çocuk, okuldan  da kaçmış.Onun deyimiyle tüymüş.

Sohbet ettim onunla kalem sohbeti,sanırım  yazarken daha iyiyim,konuşurken heyecanım kelimeleri koşuşturuyor.
 
Yıllar sonra gazeteci yazar Muzaffer CELLEK bakın neler söylüyor:

-Bartınlılar babamı çok severdi. Karakol kapılarını ardına kadar açmıştı Bartınlılara. Ve onun bir çok resmini, şimdiki emniyet binasının alt salon duvarlarında çerçeveli olarak asılı olduğunu görmek mümkün. O, bir Kutü'l-amâre savaşçısı, O, bir İstiklal Madalyası sahibi ve Bartın Medyunu. Ve O şimdi, sevdiği Bartınlıların memleketinde ve onun emniyet binasının salonlarında Bartın’a bakıyor. Bartınlılar'ın himayesi altında.

İki yıl boyunca Milliyet'teki sayfasından zamanın Bartın Valisi ve Belediye Başkanı ile ilgili yazılar yazmış, tenkitlerde de bulunmuş. Ve Bartın onu bize davet etmiş. O da gelmiş bize. Zamanın Bartın Valisi İsa KÜÇÜK Beyefendi davet etmiş bizatihi İzmir‘e telefon açarak Muzaffer Cellek’i.

Çok mütevazi biri; davete icabet etiğinde emniyet müdürlüğünce kendisine tahsis edilen aracın şoförüyle sohbet edip, onunla arkadaş,ileriye dönük dostluk kuracak kadar mütevazi. hatta Köksal Toptan Lisesinde piyano resitali vermiş, sevin öğretmenlerinizi diye. Çocukluğunu anlatmış gençlere.

Ve ben kızıyorum kendime bu muhteşem anı  nasıl da kaçırmışım diye.Galiba anneliğim o zamanlar baya zamanımı alıyormuş.

Bu yıl da gelmiş Bartın Belediyesinin Kitap Fuarına ve Belediye Başkanımız Cemal AKIN fahri hemşehrilik unvanı vermiş Sayın CELLEK’e…

Ve ben bu yılda devam ediyorum kendime kızmaya..Ama;sanırım ben onunla kalemleşme de daha cesurum.Karşısına çıksaydım eğer bu kadar cesur olamayabilirdim.

Ne iyi düşünmüşler bürokratik isimler.Bu değerli sanatçıyı kültür elçisi atamışlar ve ona Bartın'ın fahri hemşehrilik unvanını vermişler ve biz Bartınlıları da böylesine değerli bir kalemle onore etmişler.Şöyle böyle bir hayran değil Sn.Muzaffer CELLEK Bartınımıza. Adına.Adına kitaplar yazacak kadar sevdalı.Her yıl bize misafir gelecek kadar hem de.Belli ki yüreğinin bir kısmı hala bizimle.