Çoğu zaman Bartın’dan bahsederken acaba megalomanlık yapıyor muyum diye düşünürüm. Yani acaba biz Bartınlılar dışarıdan bizim bizi tariflediğimiz gibi görünür müyüz? Bu değerlendirmeme siyasetçilerin yapmış olduğu “herşeyin normal olması” nı değerlendirme dışı tutarak soruyorum. Çünkü siyasetin her noktasında Bartın’da herşey yolunda ve ülkemizin en güzide kentlerinden birinde hayat güzel gibi. Belki de öyledir.

Unutmamak gerekir ki bu kenti güzelleştiren çok şey var. Eminim ki herkes akşam yastığa başını koyduğunda “iyi ki de ben varım ve Bartın için bugün iyi bir şey yaptım” demektedir. Öyle midir? Öyledir.

Yaşadığımız kentin iyi anılması için çaba gösteren her düzeydeki herkese şahsım adına teşekkür ederim. Aidiyet duygusu ile başta yaşadığı kent ve kamu ve özel sektörde işini layıkı ile yapan herkes ayakta alkışlanmayı hak ediyor.

Bana göre bu kentte kısa ya da uzun zaman geçiren herkesin bu kente karşı sorumluluğu vardır. Yani herşeyi devletten bekleyip kendi ideolojisine uygun yönetimden memnunmuş gibi davranmak olmaz. Her birey “ ben ne yaptım?” diye sormalıdır. Çoğu zaman bu ülkenin 74. İlinde herşey mücadele gibi görünse de aslında öyle değildir. Sürekli değişen merkezi yöneticiler ile seçimlerin sıklığında vaatlerini tam manasıyla gerçekleştiremeyenler olsa da Bartın ülkemizin güzide kentlerinden biridir.

İşte tüm yukarıda yazılanlardan yazı içinde benim çıkarımım şudur. Memlekete sahip çıkmak salt sorunları dile getirmek de değildir. Her birey Bartın ırmağının kirlenmesinden aynı şekilde olumsuz etkilenmektedir. Bartın’da sahip olduğumuz yaşam alanları sadece orayı kullananların değil tüm kentin değerleridir. Bugün millet bahçeleri kavramı ile gündeme gelen herkesin nitelikli çevrede yaşam hakkı üzerine tartışmalar belki de gecikmiştir. Yani özetle zaten var olması gereken kimsenin de vaat etmesi gerekenler de değildir.

Temiz çevre ve nitelikli yaşam alanları hepimizin hakkı.

Kentimizin başta bölge ve ülke olmak üzere, tüm dünyada sahip olduğu değerler ile anılması elimizde. Kent yerinde duruyor… Biz de durmayalım…