Bazen umutsuzluğa kapılıyorsunuz.

Üzülüyor ve üzüntünüzün kime yararı olduğunu bile bilmediğiniz oluyor. Tam da dokuz günlük bayram tatili- pardon bayram paylaşımı- ardından binlerce insanın akrabaları ile buluştuğuna seviniyoruz. Ne de güzel değil mi?

Bu yazı umutsuzluk yazısı değil bu arada. Halen içimizin bir yerlerinde kalmış ufacık kırıntıdır. Herkesin tatil dediği ama benim unutulmuş paylaşımlarımızı depreştirdiğimiz günler geride kaldı. Bakalım ne kaldı? Bu arada şanslı ya da değil rumi takvime göre geri gelen bayramların yaz aylarına geldiği zamanlar da geçecek ve belki de bunun neden olduğunu daileride anlamayan bir nesle anlatacağız. Olsun… Ülkemizin birden fazla takvimi var… Aslında bir programı olmayan ama tatillere göre programlı bir takvim bu. Hepimiz buna göre yaşıyoruz.

Sosyal medyanın vermiş olduğu avantajları kullanarak dün gece doktora babam Prof.Dr. Türker Altan ile yazıştık. Hocam gezip gördüğü yerlerden benimle fotoğraflarını paylaşıyor sağ olsun. Elbette her paylaşım öğretici ama bir yandan da umutsuzluğa da iten şeyler. Yani kötümser tablo çizmeye gerek yok ama İtalya’nın kuzeyinden sevgili hocamın paylaştıkları bana sadece “ahhh” çektiriyor.

Ülkemizin yüzlerce nadide güzelliklerini adına turizm diyerek elden çıkarıyoruz. Bir yandan tüm dünya görsün diye çaba harcarken bunların oluşu daha da vahim olanı. Örneğin bayramın o yoğun trafiğinde Mugada sahillerine gittik. 3 yaşındaki yeğenime deniz kıyısında bizden önce gelenlerin kuma gömdüğü çocuk bezinin nereden geldiğini ben anlatamadım. Varsa anlatacak buyursun…

Sonra o protesto edilen coca-cola yok mu, onun kocaman kocaman plastik şişeleri de sahildeydi… “Biz içtik ama kimse görmesin” der gibi kumula yarısı gömülmüş şişeleri de anlattık yeğenimize… Anlamadı ama ne diyelim.

En anlaşılmazı da cam kırıkları oldu. Bu arada iki hafta önce kamp için gittiğimiz Yenice Ormanları ve Şeker kanyonunda arkadaşımızın ayağını derede bir cam kırığının kesmesine anlam verememişken, aynı camların İnkumu kıyılarına nasıl geldiğini anlamaya çalıştık. Zorlandık elbet.

Uzun sözün kısası… Doğal ya da kültürel, insani ya da değil. Adına ne derseniz deyin, türkülerimize ilham olan doğamız ve doğal kaynaklarımız insan eli ile yok oluyor. Bozuluyor ve aslında biz yok oluyoruz.

5. Bartın Bisiklet Festivali organizasyonumuzun hemen arifesinde sevgili Türker hocam bana Kuzey İtalya’dan bir bisiklet fotoğrafı göndermiş. Sadece bisiklet değil, beraberinde o bisikletin yol aldığı peyzajı da paylaşmış. Gönlünüze sağlık hocam.

Bu hafta ortasında 30 Ağustos Zafer Bayramı ile başlatacağımız bisiklet festivalinde Bartın’ın kıyı yerleşimlerini dostlarla buluşturacağız. Umuyoruz bir gün dünyanın her bir yerinden gelen bisikletliler sizin ve bizim baktığımız yerden bu güzellikleri görür ve biz o zaman keyifle izleriz.

Yüreğinize sağlık…

Mustafa Artar / 27.08.2018 – Bartın

Fotoğraf : Prof.Dr. Türker Altan – Kuzey İtalya