Adamın biri ata binmiş, bey oldum sanmış. Bindiği atın katır olduğunu, kapı önünde yük indirirken anlayacakmış ama Akıl olmayınca ne yapsın sakal?

Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olurmuş. At yedi günde, it yediği günde belli olur, az yiyen az uyur, çok yiyen de güç uyurmuş… Bu zalim Bey’in suyu, ısınmaya başlamış… Bey köylüyü kandırdığını sanır, oysa kendi kanarmış. Allah biliyor, kulda seziyormuş. Köylü, aklına geleni işlemez, her ağacı da taşlamazmış sözüm ona... Alacakla verecek ödenir mi hiç… Gün olur devran döner. Öfkeyle kalkarsak zararla otururuz derlermiş. Bostan gök iken pazarlık yapılır mı hiç, diye düşünür, zaman kollarlarmış. Eeee, deveye bindikten sonra, çalı ardına gizlenilmez. Bir kere yola koyuldu mu geri de dönülmez… Bu sebeptendir ki köylü, tez davranmaya karar vermiş.

Elti eltiden kaçamadan, görümceler bayrak açamadan, bu işi hiç uzatmadan, sonuca ulaştırma kararı almışlar. Bey’e atın sırtında değil, katırın sırtında oturduğunu söylemeye karar vermişler. Ve Bey’i köyün camisinin önüne çağırmışlar. Eskiden köylü bir araya gelmek istediğinde köyler de, ya cami de, ya köy odasında, ya da köy okulun da toplanılırmış.

Köylü:

-Bey, sen şu sırtında oturduğunun at olduğunu mu sanıyorsun? Katır olduğunun, caminin minaresinin de sırtında yüklü olduğunun farkında değil misin?

Bey, hiç istifini bozmamış kendinden emin…

Köylüler: - Boşaltınca anlarsın demişler.

Caminin minaresi yüklenmiş hayvan, yükü boşaltılınca, ne Bey inanmış gözüne, ne de köylü… Minareyi çalan kılıfını da hazırlar… Kimsenin aklına gelmemiş, Bey’in at sandığının katır, köylünün katır sandığının eşek olduğu…

Ne Bey ermiş, ne de köylü ermiş muradına. At diye, eşeksırtına, Bey diye oturtanlarda, sırra kadem basmış Fizan’da. Biz okuyanlarda kereveti arar dururuz çıkmak için huzura.

Köylü şaşkın, okuyan şaşkın toparlana dursun. Yavaş tükürüğün de zararı çıkıvermiş ortaya…

Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder ya, köylü, kaş yaparken göz çıkardığını fark edememiş yangından malı kaçırırken. Bizim Bey at bildiği katırın, eşek olduğunu görünce gittiği yerde daha çabuk toparlanmış. Gidişiyle dönüşü bir olmuş. Bu eşekle iş görülmez deyip, çaldığı minarenin kılıfını geçirivermiş köyün caminin minaresine.

Deyi vermiş: -Eğreti ata bindim tez indim. Ben bu köye Bey değil, bu köyün camiine imam olarak geliverdim demiş. Eşekten at,ciğerden et olur mu?Eşek çökünce çamura, sahibi gayretlenivermiş..

Utandırıp baştan atalım, idareyi de ele alalım. Dini, imanı kurtaralım derken. Köyün idaresi de imamlığı da Bey e kalmış.

Yanlış hesap Bağdat tan döner. Bağdat’ın yolunu bulabilirsen eğer…