3 Gün sonra 24 Kasım yani Öğretmenler Günü. Her yıl değişik duygu ve düşüncelerle bu günü kutlarız. Her 24 Kasım öncesi büyük vaatler tüm yayın organlarında boy boy arz-ı endam eder. Ertesi gün ise her şey unutulur aynen yola devam edilir.

Ben ekonomik konuları, gündelik sorunları yazmayacağım bugün, onları başka bir yazıda anlatırım. Ben geçmişe gideceğim. Öğretmenlerimi yad edeceğim, böylelikle en güzel hediyeyi vermiş olurum onlara. Umarım bu yazıyı okuyanlarda birer birer öğretmenlerini hatırlar ve öğrencilik günlerini yad eder. Böylece yaşayan öğretmenlerimizi hatırlayarak, ölen öğretmenlerimize rahmet okuyarak 24 Kasımı en güzel şekilde geçirmiş oluruz.

Benim ilk öğretmenim Sami YAŞIN’dı. Sayfalar dolusu ödev vermesi ile meşhurdu, o zamanlar fotokopi yok son saatlerde özellikle matematikten çok sayıda problemi tahtaya yazar öğrencilerde bunları defterine geçirir ve ertesi güne yapıp getirirdi. Uzun yıllar çalıştı ve emekli oldu. Halen benimde doğduğum köy olan Yıldızeli Yavu’da yaşar ve her gittiğimde görürüm elini öperim. Allah uzun ömürler versin, sağlık sıhhat versin.

Sonraki öğretmenimin adı Kafiye İdi, kısa bir süre derslerimize girdi sonra tayini çıktı, nerede olduğunu bilemiyorum, nerede ise de Allah can sağlığı versin. Sonra öğretmenim Leman AKDEMİR oldu. 2,3,4 ve 5. Sınıfları Leman öğretmenimle okudum. Sınıf sayımız azdı 14 öğrenciydik. Bizi hayata hazırlayan, ilk temelleri atan çok sevip saydığım bir öğretmenimdi. Halen Sivas’ta yaşıyor. Kendisine sağlıklı günler dilerim.

Daha sonra ortaokul hayatına başladım, artık öğretmenlerimize Hocam demeye başladık. Bu ifade artık büyümenin bir göstergesiydi. Biz de artık büyüyoruz genç oluyoruz bu nedenle Hocam demeliydik. Kimler geldi kimler geçti; Nurettin Güneşdağ, Raif Erdem, Bünyamin Akdemir, Orhat Karataş, Ali Rıza ve Ayten Kavaklı.

Yıllar sonra üniversiteyi bitirip 1991 yılında Kırıkkale’de göreve başladım. İlk 24 Kasım’da ortaokul öğretmenim Ayten Kavaklı’yı gördüm. Koşa koşa yanına gittim ve elini öptüm. Beni gördüğünde çok şaşırdı ve ağladı. Bir öğretmen için sanıldığı gibi maddi konular değil manevi duygular daha önemlidir. Okuttuğu bir öğrencisin karşısına gelipte bende öğretmen oldum dediğinde dünyalar onun olur. Toplum hayatında kıyasıya bir rekabet vardır, insanlar birbirini geçmek için yarışırlar. Çekememezlik en üst düzeyde yaşanır. Ama bir öğretmen öğrencisinin yetişip kendisini geçtiğini görünce gurur duyar. Dünyaları verseniz de o kadar mutlu edemezsiniz. Düşünsenize biri arayıpta öğretmenim merhabalar, ben sizin öğrencinizdim, okudum şu anda Bartın Valisiyim, bir başkası merhabalar öğretmenim ben sizin öğrencinizdim, şu anda Belediye Başkanıyım dese bu öğretmenden daha mutlu biri olamaz. Sizce de öyle değil mi?

Bu 24 Kasımı böyle geçireyim dedim, umarım şu anda sizlerde öğretmenlerinizi düşünmeye başlamışsınızdır. Onları düşünüp hayırla yad etmek, yaşayanlarını arayıp halini hatırını sormak; en büyük 24 Kasım bu olsa gerek.