Bazen söz döner dolaşır ve yeri gelir “Biz Osmanlı’nın Torunlarıyız” diyerek böbürlendiğimiz anlar olur. Eminim Osmanlıyı, Osmanlı tarihini iyi bilenlerimiz vardır. Ama bir araştırma yapsak sayıları kaçtır merak ediyorum.
Son dönemlerde televizyonlarda Osmanlı dizilerini pek sık görür olduk. Bu dizilerde kafama takılan bir hitap şekline takıldım. Padişahlar, halkına “kullarım” diyor.
Dedim, bu nasıl olur. Osmanlı padişahlarının hepsi İslam’ı iyi bilen dindar kişilerdi. Çoğunluğu yaymaya muhafaza etmek için çalıştılar. Dinin direği idiler. Hatta, Allah-u Teala nın Resulü Muhammed’in halifesi unvanını almışlardı.
Müslüman inancına göre tüm insanlar “Allah’ın kulu” değil mi? Öğle ise Kul’a kulluk olur mu? Peygamberlerimiz dahi kendi zamanında halkına “Kullarım” dedirtmediğini, biliyoruz. O halde; Devletlü, Şevketlü, Kudretlü, Azametlü, Celaletlü, Kerametlü, Muhabbetlü, Fehametlü, Zat-ı Şahaneleri,zat-ı Hümayumları, Şevketpenahımız, Velinimetimiz, Sultanlarımız bunu bilmiyor olamazlardı.
Kafama bir şey takıldığı zaman sürekli olarak zihnimi meşgul ediyor, TV izlemek, müzik dinlemek bir yana sofraya oturup huzurlu bir yemek yiyemiyor, vakit geç olduğu halde keyifli bir uyku çekemiyorum.
Neyse ki elimizin altında bir velinimetimiz var. Bu merakımı gidermek için oturdum önüne “kul ve kulluğu” araştırmak için. Sordum google üstadımıza. Bıkmadan, yorulmadan, şikayet etmeden, ukalalık yapmadan ne sorarsan hemen cevap veriyor köftehor.
Arapçam yok tabi ki, Türkçeye çevrilmiş belgeler üzerinden yaptım araştırmamı…! Uzun sözün kısası insanlara “Allah’tan başkasına itaat etmek şirktir, kula kulluktur” diyor kitap.
Birkaç gün sürdü bu sorunun cevabını bulmak. Sabahın erken saatlerinden geç vakitlere kadar bilgisayar başında kaldım. Bazen kafamda her şeyin birbirine girdiği oldu. Nihayetinde netleşti sorumun cevabı.
Nasıl mı? Anlatayım.
1- Bakara, Al-i İmran, Nisa, Maide, En’am, Araf, Tevbe gibi bir çok surede kulluk sözcüğü geçiyor. Örneğin Hud Suresi 26. ayetinde “Allah'tan başkasına sakın ibad /kulluk etmeyin. ... Hiç kuşkun olmasın ki Biz, bu Kur'an'ı Sana gerçek olarak /hak üzere indirdik ve Sen sadece bu Din'e /Kur'an'daki İslam'a göre kendini arındır /muhlis kıl ve Allah'a kulluk et /ibad etmeni sadece O'na yap” diyor.
2- Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) “Kul kelimesini kullanmayın” Ben Allah’ın peygamberiyim, sizler de benim ümmetimsiniz. Kulluk, sadece ve sadece Allah’a yapılır.” demiş.
Kul nedir, ne anlama geliyor?
Din alimleri "Kul" kelimesini mealen “Emir dinleyen hizmetkâr, Allah'ın mahlûku, Allah'a itaat ve ibadet eden veya köle manasında” açıklıyor.
Sözlükte:
1- (Tanrı’ya göre) insan.
2-Köle ya da karavaş. (Satın alınan ya da savaşta tutsak edilen ve üzerinde sahibinin tam bir kullanma hakkı bulunan kadın) Cariye, Odalık. Gibi anlamları var.
Kul kelimesinin; mahluk, insan, köle, bende, emir altında bulunan, tâbi, mensup gibi anlamları olduğu gibi, bezen cümledeki yerlerine göre manaları değişik olabiliyor.
Örneğin : “Bende” kelimesi de kul anlamında kullanılabiliyor. Bendeniz, kulunuz demek oluyor. Bu tabir bugün bile tevazu ifadesi olarak kullanılmaktadır.
Kulluk kavramı Osmanlı döneminde özellikle Fâtih Sultan Mehmed’den itibaren ortaya çıkmıştır.
Osmanlı imparatorluğu bazı istisnalar dışında bir İslam ‘devleti, Sultanlık. Hukuk sistemi İslam Şeri üzerine idi. Dolayısıyla insan toplulukları dini inançlarına göre tasnif edilir, vatandaşlar Müslüman, gayri Müslimler olarak ayrı sınıflandırılırdı. Allah’ın kulları, Müslim, Gayri Müslim Osmanlı yönetimindeki milletlerin toplamıydı. Bu alanda her din mensubunun kendi ‘şer’i’ yasaları geçerliydi. Müslüman milletin işlerini Şeyhü’l İslamlık, Gayri Müslimlerin işlerini dini önderleri yürütür. Yahudi, Hıristiyan, Süryani, Ermeni gibi vatandaşlar inançlarına göre ayrılmış milletlerdi. Bunlar devlete zimmet akdiyle bağlanan, itaat eden, ödedikleri haraç yahut cizye vergisiyle güvenlikleri teminat altına alınmış topluluklardı. Statü olarak ikinci derecede sayılırlar, kendi içlerinde özerktiler. Dini cemaat olarak teşkilatlanır, eğitimlerini, hukuk düzenlerini, ailevi ve medeni tasarruflarını ve yaşam biçimlerini kendi dinlerine göre tanzim ederlerdi.
Osmanlıda Kul sistemi:
Beyni saray olan, temeli devşirmeye dayanan bir sistemdi. Temelinde padişaha sadakat ve devlet yönetimi ile ilgili bilgi sahibi olmak vardı. Devlete ve padişaha sadık devlet görevlileri (Günümüzdeki Devlet Memurları gibi) yetiştirme amacı güden bir sistem olmasına karşılık zamanla kapsamı açısından tüm Osmanlı idaresinde yaşayan insanları kapsar şekilde anlaşılır olmuş.
Bunun nedeninin, kulluk kavramı ile itaat kavramının birbirine karıştırılmış olmasına bağlıyorum. Kulluk ile itaat farklı kavramlar. Kulluk kavramı itaat kavramını içine almasına rağmen; itaat kavramı kulluğu içine almayan bir kavram. Başka bir anlatımla kullukta itaat olmasına rağmen, itaatte kulluk olmadığı apaçık ortada duruyor.
Kulluk: İlahi hükümlerin dikkate almasını gerektiriyor. Kullukta gönülden bağlılık, inanmışlık, kulluk edilene ibadet edilmesi var. Şu şekilde daha açık anlaşılacağını düşünüyorum: Birisine gönülden itaat eden bir insan, o kişi için İslam'ın emrettiği bazı dini vecibeleri yerine getirse ne düşünürsünüz.
İtaat : (Sözlükte) "baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek" şeklinde tarif ediliyor.
İtaat, Türkçemizde kullanılan anlamı ile Arapça ve Kur’an’daki anlamı aşağı yukarı aynı olduğu, itaat kelimesinin geçtiği ayetlerin mealine baktığınızda anlaşılıyor.
Kur’an’da Allah’a itaat emrinin hemen arkasından peygambere itaat gelmektedir. Ayrıca Allah ve resulü ile birlikte Müslüman toplumunun değerlerini paylaşan yöneticilere, İslâm Dininde ilim sahibi olan alimlere ve ana-babaya itaat edilmesi de emredilmektedir.
İnsanlar,Peygamberimiz devri de dahil toplumlarınınsosyal hayatlarını düzenlemek, huzur ve asayiş içerisinde yaşamak, haklarını koruyup kollamak, hâkimiyeti altında bulunanları sevk ve idare etmek, kamu malının korunması, hak ve hukukunu tesisi için otoriteler kurmuşlardır. Tüm toplumlarda liderleri, bilinçli veya bilinçsiz idareler oluşturmuşlar, idari karar ve yasalar çıkararak tasarruflarına itaat istemişlerdir.
Kur’an-ı Kerim, birçok ayetinde ‘’Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır. "Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.’’ ve "Babanın çocuğuna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir" gibi hadisler ve Kur'an-ı Kerim'de geçen bir çok ayet İslam'ın anne baba hakkında ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.
Bir başka açıdan, itaati, itaat edilecek kanun veya kuralın niteliği yönünden düşünelim. Allah'ın hükmüne rağmen bir idareci hükme ters düşen bir kural koyarsa ve buna itaat, isterse buna Müslüman uymak zorunda mıdır? Uymazsa günah işlemiş olur mu?
“Amire itaat, ancak mâkul ve meşrû olan emirler için söz konusudur”
Ben kafamdaki sorunun cevabını buldum. Padişahlar da insanların sadece Allah’ın kulu olduğunu biliyordu. Halkının kendine bağlılıklarından emin olduğunu anlatmak, konuda onlara güveninin tam olduğunu belirtmek için “Kullarım” diye hitap etmiş olabilirler diye düşünüyorum ya siz?