Bu yıl güzel yağdı kar, iyice birikti. Bana eski kışları hatırlattı. Görelim ne kadar yerde kalacak. “Gençler ümitleriyle, yaşlılar anılarıyla yaşarlar.” diye bir Fransız deyişi vardır. Benimde anılarım depreşti.
Yağardı eskiden kar günlerce. Hava ayaza çeker donar, saçaklarda uzun uzun, kalın kalın, buz sarkıtları oluşurdu. Kızağını kapan kızak kaymaya giderdi. Bazen tavana çıkma merdivenlerini alıp gelen yetişkinlerde kızak kayardı çocuklarla birlikte. Donmuş karın üzerine tekrar yağar adam boyu yükselirdi kar. Korkardı büyüklerimiz ev ağırlığına dayanamaz çöker diye, küreğini alan çıkardı çatıya kar küremeye. Hem çalışılır hem eğlenilirdi büyük küçük herkes.
Güne, dedelerin, ninelerin sabahın erken saatlerinde ya da kümesin efendisi çil horozun ötüşü ile kalkıp namazlarını kıldıktan sonra ev halkına seslenerek uyandırması ile başlanırdı. Karyolada yatılmışsa düzeltilir, yorganlar katlanır, yataklar dürülerek yüklük dolabına ya da sandık üzerindeki yığına konularak kaldırılırdı. Ev baştan aşağı bir güzel süpürülüp silinirdi.
Rutin işler olurdu her gün tekrarlanan. Sabah kalkılır hemen iş bölümü yapılırdı aile bireyleri arasında. Aslında herkesin işi belliydi. İlk iş ahıra inilirdi. Hemen hemen her evin bir ahırı, ahırında büyük-küçük birkaç baş hayvanı vardı çünkü. Ev halkının her biri ayrı işe koyulur. Kovalarda su kalmamışsa ya da donmuşsa çeşmeden-pınardan su kovaları doldurulur. Ocağın kenarında kalmamışsa odunluktan odun getirilerek soba tutuşturulur, ocağa ateş yakılır, bir taraftan sobanın üzerinde ıhlamur demlenirken ocakta kahvaltılıklar hazırlanacaktır. Hayvanlara kepekli sıcak çorbaları-yalları pişirilecek. Hepsinden önemlisi evde bebe varsa öncelik daima onundur. Onun altı temizlenecek, karnı doyurulacaktır.
Genelde evdeki erkekler ahır işini üstlenirlerdi. Öncelikle ahırın tabanı hayvanların altları temizlenir, tımarları yapılır, pişen çorbaları, yalları içirilir, yemleri verilir, yiyecek sap, saman, ot vb. kalmamışsa samanlıktan getirir, akşamdan kalmışsa önlerindeki bölmeye dökülür. Ahırın duvarları kontrol edilerek soğuk girecek delik varsa çamur ya da taze tezekle oralara sıva yapılır. Bu arada görevi üstlenen hane halkı kim ise iner sütleri sağar, buzağıyı-kuzuların analarını emmeleri sağlanır,. Tavuklar kümesten çıkarılıp yemlenir. Köpek yalları veya yiyeceği verilir. Ayakaltında dolaşmasınlar diye kediler doyurulur.
Yoğun bir sabah hareketliliğinden sonra, ıhlamur demlenmiş, çorba pişmiş, ekmekler maşa üzerinde kızartılmış, zeytin, peynir, bal, tereyağı Allah ne verdi ise, boruları dirseğine kadar kızarmış sobanın yanına kurulmuş yer sofrasının üzerinde ki yerini almış beklemektedir. Sobanın üzerinde kaynamış güğüm veya su kazanından ibriğe ılıştırılan su ile herkes sıra ile elini yüzünü yıkayıp sofra başına oturup yerini aldıktan sonra: Euzu besmele
çekilip kısa bir duadan sonra kahvaltıya başlanırdı.
Vakit artık çoktan kuşluk olmuştur. Biraz istirahattan sonra bir görev dağılımı daha yapılır günün geri kalan kısmında yapılacak işler konuşulurdu. Komşu yardımına gidilecek mi? Pazara-Bakkala (Kendi bakkalımız vardı) gidilecek mi? Ava gidilecek mi? Kar altında kalmış en küçük yeşil artığı bile hayvan yiyeceğine katılarak değerlendirilen lahanalardan, pırasalardan kürekle çıkarılacak mı? Tedarik edilmesi gereken yiyecek, içecek, yakacak var mı? Bozumu yapılarak samanlığa taşınacak otluk var mı? Odun kırılacak mı? Fırın yakılacak mı? Hayvanların gün boyu ve geceye yiyip içirilecekleri tamam mı? Kim, nereden, ne zaman, nasıl temin edecek, nasıl hazırlanıp kullanılacak, tek tek plânlanırdı.
Görev çıkmışsa ilgili kişi görevine gider. Kalanlardan; kış ayı olması nedeniyle, tarla, bağ ve bahçe işleri yapılamadığı için erkekler evde küçük bakım, onarım ve tamir işleri yaparken, kadınlar türlü marifetlerini göstermeye koyulurlar. Bir gün gözleme, bir gün baklava, bir gün pekmezli tatlılar… Haluçka çorba. Unlu, kıymalı, pirinçli, tarhanalı lahana dolmaları ve daha niceleri yapılıp, kısa kış gününün öğle öğünü bunlarla atlatılırdı. Tüm bunlar yapılırken evin başköşesine ki rafa oturtulmuş, yada masa üzerine kurulmuş altı adet kalın pille çalışan radyodan türküler şarkılar dinlenir. Oyun havası içerikli parça çıktığında herkes elindeki işi bırakıp bilenler her evde bolca bulunan tahta kaşıklarla, bilmeyenler parmak şakırdatarak oynardı. Şölen şeklinde geçen bu öğle üzeri eğlencelerinden bir nedenle vaz geçilebilirdi. Eğer kar uzun süre yerde kalmış, kış uzun sürmüş, saman, ot gibi stoklar azalmış ise . Yeterli stoku bulunan komşular varsa ödünç, hibe veya ücreti karşılığı onlardan temin edilir Çoğu zaman pazardan satın alınarak karşılanarak, bunların taşınması ile geçerdi gün.
Damak tadı ve neşesi bol gün ortasından sonra işlere kaldığı yerden devam edilirdi. Hanımlar çamaşır, bulaşık, gece yakılacak gaz lambalarının camlarının islerini yıkayıp gazlarını doldurmak, yenilenmesi gerekiyorsa fitillerini yenilemek, dikiş ve akşam yemeği hazırlanması gibi ev işlerine koyulurken, erkekler gece boyu yakılacak odunları kırıp hazırlanan çıralarla içeriye taşımak, hayvanların yiyeceklerini samanlıktan küfelere doldurup ahıra getirmek, evin ve hayvanların başka neye ihtiyacı varsa karşılamak üzere evden çıkarlardı.
Önce ahıra girilerek tüm yetişkin hayvanlar dışarı salınarak çeşmeye-pınara su içmeye bırakılır. Hayvanlar sularını içerken ahır tekrar kürelenip süpürülür ve önlerindeki özel bölmelerine saman, sap, ot ne verilecekse koyulur ve gelip yerlerine geçen hayvanlara yularları takıldıktan sonra, dışarı salınamayan kuzu, buzağı gibiler kovalarla sulanır. Tavuklar yemlenir, yerlerine girmeleri sağlandıktan sonra tilki çalmasın diye kümesin kapısı iyice kapatılır. Kar bazen o kadar birikir birde don tutar ki nadiren de olsa hayvanlar dışarı salınamaz. İşte o zaman kazanlarda karlar eritilerek su ihtiyaçlarının giderildiği de olur.
Akşam yemeğinden önce sağılacaklar sağılır, buzağılar-kuzular analarına tekrar katılır, hayvanların hepsine birden ne tür yemler verilecekse verilir sonra ev halkının tamamının toplanması ile akşam yemeğine oturulur.
Burada önemli bir detaydan söz etmeden geçmemem gerekiyor. Saat 19.00 da radyoda ajans (Haberler) var. Evin büyükleri her akşam, çoğu akşamlar da evinde radyosu olmayan komşu evlerden gelen büyüklerle beraber ajansı dinlerler. Ajans dinlenirken ev derin bir sessizliğe bürünür, kimsenin çıtı çıkmaz. Bebe dahi huysuzluk etse anası alır başka odaya geçer. O nedenle yemek; ya ajanstan önce bitirilir, ya da ajanstan sonra komşu büyükleriyle hep birlikte yenirdi.
Ve eğlence başlıyor.
Akşam yemeğinden sonra komşulara oturmaya gidilir yada komşular gelir. Bazen koşu mahallelere bile oturmaya gidildiği olur. Bizim mahallede genellikle komşular bizde toplanırdı. Oturmaya gelen komşularla birlikte herkes soba ve radyonun başında toplanır. Dedeler, babalar, sobanın içinden önündeki mangalın içine çekilmiş közde pişirilen kahvelerini yudumlarken diğer yandan çaylar, ıhlamur ve değişik bitki çayları demlenir. Mısırlar patlatılır, kavutlar (Gavurga) yapılır (Kavut:Mısır, buğday, keten tohumu, kabak çekirdeği zevke göre yapılan karışım patlak tavasında kavrulup kahve değirmeninde un haline getirildikten sonra, tere yağı, pekmez, süt, şeker nasıl istenirse yapılan şerbet içinde öğütülüp yapılan bir çeşit tatlı. Değişik yapılanları var.Rahmetli anacığım bize böyle yapardı), tavalarda bezir yağları eritilir, kekler, kurabiyeler dökülür, Ambarda tahılların içine saklan kışlık armut, elma gibi meyveler fındık, ceviz hatta kuru hoşaf, kuru erik , kabak çekirdeği, ayçekirdeği gibi eğlencelikler öğlenden artan gözleme, baklava vb. ne varsa ikram edilir. İkramlıklar yenirken nineler, analar öreke ile yün eğirirler, lamba ışığına gözleri gören genç anne ve gelinler yün çorap, yün kazak gibi çocuklarına ev halkına örgü gibi işlerle uğraşır, kızlar ise kaş başına davullar gelmiş, yarın gelin olacaklarmış gibi harıl harıl etamin, kanaviçe, tel kırma gibi çeyiz işleri yaparlardı. Arada gözlerini dinlendirmek için ara verenler de vardı ama yine de boş oturmazlar. Üç taş, dokuz taş, ceviz kabuğuna mısır saklama gibi oyunlar oynarlardı.
Kocamış ihtiyarlar derin sohbete dalmış mazide kalmış anıları yad ederken daha genç erkekler ve gençler de üç taş, dokuz taş, ceviz kabuğuna mısır saklama gibi oyunların yanında, tavla, pişpirik, altmışaltı gibi çeşitli iskambil oyunları oynarlar, yenilenlere akla gelmedik komik cezalar verilir, şakalar yapılırdı.
Saat 11:00 gibi toparlanırdı herkes. Tabaklar, bardaklar kaldırılır, komşular uğurlanır, minder üzerlerinde uyuya kalmış çocuklar yatağına taşınır. Kadınlar karyolalar dışında, kah yere, kah sedir üstüne yünden-pamuktan doldurulmuş yatakları yayar, üzerlerine çoğu çeyizlerinden kalma saten yorganlarını, yün battaniyelerini birer ikişer yatakların üzerine sererlerken erkeklerin bazıları yatma hazırlıklarında kadınlara yardım eder, kimi de gemici fenerini yakıp ahıra inerek son kez ahırı küreyip süpürür. Hayvanları tımar eder ve gece yiyeceklerini servis edip rahatlaştırdıktan sonra hayvanlar tok ve rahatsa herkes rahat anlayışı ile gönül rahatlığı içerisinde eve girer. Çizgili pijamalarını giyen erkekler odalarına çekilirken, hanımlar da odalarına gelip renk renk pazen, divitin gibi pamuklu yünlü kumaşlardan dikilmiş pijamalarını giyerek, yanan soba söndürülüp küçük kapağı sıkıca kapatıldıktan sonra, gelecek yeni güne aynı tempoda başlamak üzere yatılır. Dedenin inginden delen öksürüğü, evimizin ve komşu evlerin önünden gelen köpek havlamaları arasında uykuya dalınırdı
Çocukluğumda karlı kış günlerinde yaşanmış bir günün hikayesi böyle sona ererdi.
Sağlıklı, mutlu, eğlenceli nice kışlara…
Hüseyin Ekmekçi
19.01.2021