NEDİR BUNUN GEREKÇESİ SAYIN BAŞKAN?

Cennetim, deniz kokum, huzurum ve efsaneleriyle dolu tarihim Amasra.Yine sendeydim dün akşam. Baharın yeşilin en canlısıyla karıştığı çiçeklerle yine sende. “Bakacağa” gelip ya da Ahatlar'dan sapıp Amasra’ya doğru ya da tünelin çıkışında derin bir nefes alıp, iyotlu taze çiçek, çimen kokularını yerleştirdin miydi ciğerine, veresin gelmiyor gerisin geriye. Demiş ya üstat Cellek “Ört ki ölem” diye, işte tam zamanı şimdi seni görünce Amasra’m, “ Ört ki ölem”.

Eşim yıllık izninde sevgili Amasra’m. Ve senin sakin olduğun zamanlardan biri, öyle düşünüyorum. Henüz sen daha fazla şımarmadan ulaşmalıyız sana.
Nasıl olsa oğlan okulda, geç çıkacak, kursu var akşam. Aldık kayın valideyi kayın pederi koyulduk yola sana doğru. Yeni yoldan çıktık geliyoruz. Tünele girdik, çıkışını çocuklar gibi heyecanla beklediğimiz tünelin ardından seni görmek gibisi var mı? Şu zamanda, bahar henüz gelmişken, üstelik hafta ortasında bile şaşırttın bizi Amasra. Bu ne ilgi, bu ne kalabalık? Kıskanıyorum seni benden fazla sevecekler derken vazgeçilmez olmuşsun kız.

Park etmek mi, hak getire.

Dön dolaş caddelerinde bulduk bir arabalık yer tesadüfen, yine çektik kıyına kendimizi de arabamızı da. Ama duramam caddelerinde, mendireğinde, kale içinde, bedesten de dolaşmadan.Turla-malıyım “Çekiciler Çarşısını” bir tur da olsa. Mendireğin ucunda, çıkıp fenerin dibine, çıkında ne varsa keyifle, maviliklerine baka baka, keyifle atıştırmalıyım. Acıktırdın beni be Amasra. Midem de gönlüm de bayram etsin. Açıkta balıkçı tekneleri, etrafta dans eden yunuslar, balık peşinde martı ve karabataklar. Doydum mu? Hayır…

Doğru küçük limana, yol üstün de balıkçı pazarı. Ismarlanır bir kilo, iki kilo neyse en tazesinden, tazelerin tazesi balık. Dönüşte kalmazsa şayet attırılır buz dolabına, içimiz rahat. Caminin karşısından çörek neyim alınır, Sefa Parkta belediyenin halk tipi sahil kafesin de çay içmeye, sefa sürmeye. Sonra, keyifle stresler çoktan unutulmuş, içimize Amasra dolmuş bir şekilde hoşça kal deriz sana her geldiğimizde.

Uyku bindirir, yorgunluktan değil tatlı keyiften. Bir tatlı huzur almaya gelmişiz Amasra dan alır gideriz mutlu mutlu. Bir kez olsun hüzün ve ya stresle ayrılmamıştım senden bugüne kadar.

Meşhur Sefa Parkta denize nazır bir masada oturduk, çay söyledik kayın validenin aldığı taze üzümlü keklerin yanına. Amasra Belediyesi'nin işlettiği Sefa Cafe'de. Saat de oldu 16:30. İkinci çayları ısmarlayalım dedik. O da ne? Servis elamanı geldi yanımıza “üzgünüz, özür dileriz" seremonisinin ardından, saat 16.00 dan sonra servisimiz kapanıyor sipariş alamıyoruz”” dedi. 17.00’de de kapatıyoruz. Bir süre anlayamadım.Kavram sıkıntısı yaşadım.

Ey Amasra Amasra. Sonunda sana, bunu da yaptılar ya!
amasra sefa park
Bu ne Allah aşkına? Turistik bir belde de bu uygulama ne demek oluyor? Gayr-i ihtiyari kötü hissediyorsunuz ki; yanınız da misafiriniz var. Misafiriniz olmasa da sanayisi turizm olan bu cennete kilit vurmak gibi bir şey bu ki; tekrar söylüyorum, kendimi kovul muştan beter hissettim. Evinize misafir geliyor. Ve siz misafire, biz misafiri şu saate kadar ağırlıyoruz, bu saatten sonra misafirlik biter, kapı orada demeye benziyor bu.

Kim utansın, kim serzenişte bulunsun, kim olsun şimdi orada yanımda o an yaşadığım duyguları paylaşacak. Paylaşacak bir şey değil ki bu ayol. Direk hiç etmesem de 46 yaşıma kadar. Destek bekliyorsun, bir Allah'ın kulundan ses çıkmıyor. Eleman masa masa dolaşıp herkese kibarca sözüm ona yol veriyor. Yediğimiz de, içtiğimiz de Amasra da kaldı. Prensesi kirletmişler.

Turizmin içine etmiş öylece bırakıvermişler. Moda oldu desem utanıyorum. Sormak istiyorsunuz gerekçeyi ama çalışanlar emir kulu.Ekmek parasında koşan emekçiye ne sorarsın ki.

Şimdi soralım bakalım, nedir bunun gerekçesi sayın başkan?

Bu mudur sizin turizm anlayışınız? Bu kafayla nereye kadar gidersiniz ki?