Kelime anlamı, “milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi” olan cumhuriyet, kökleri Antik Çağ’a dayanan bir kavram olmuş ve sonrasında 1789 Fransız Devrimi ile şekillenerek dünyaya yayılmıştır.
Kişisel iktidar ve monarşilerin, halkın iradesi karşısında tuzla buz olmaya başladığı 19.yüzyılda halkın iktidarı düşüncesi şekillenmiştir. Bu düşüncelerden etkilenen Mustafa Kemal Atatürk’te devlet ve millet kavramlarının birbirinden farklı olmasını istememiş bu yüzden “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek egemenliğin halka ait olması gerektiğini savunmuştur.
Türk Milli Mücadelesini emsalsiz yapan unsur hiç kuşkusuz mili bağımsızlık ve milli egemenlik mücadelesinin birlikte yürütülmesidir. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Millî Mücadele’yi başlatan Mustafa Kemal Atatürk hem emperyalist dış güçlerle bağımsızlık için mücadele etmiş hem de 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi ile “milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek ileride milli egemenliğe dayalı bir cumhuriyetin ilan edileceğinin sinyallerini vermiştir. Erzurum Kongresi günlerinde de Mazhar Müfit Kansu’nun günlüğüne “vakti gelince hükümet biçimi cumhuriyet olacaktır” diye de yazdırmıştır.
23 Nisan 1920’de Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla egemenlik halka geçmiş ve halkın her kesiminden milletvekilinin katılımıyla tam anlamıyla demokratik bir meclis ortamı oluşturulmuştur. Böylece cumhuriyetin temelleri atılmış ve 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilanı ile “23 Nisan 1920’de doğan çocuğun adı konulmuştur.”
Cumhuriyet rejimi, ülkemize ve milletimize sayılamayacak kadar çok şeyler kazandırmıştır. Cumhuriyet yönetimi, devlet hayatımıza, siyasi hayatımıza egemenliğin bir şahsa, bir zümreye, bir sınıfa değil, millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözüyle; "Türkiye Cumhuriyeti her manası ile büyük Türk Milleti'nin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek, ebediyen yaşayacaktır.”
Cumhuriyet yönetiminin, tüm yurttaşları yasalar önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini devlet güvencesi altına alışı, millî birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici ve bütünleştirici olmuş; millî sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün yurttaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir yönetim şekli haline gelmiştir.
Cumhuriyet ne lügatimizi ne dilimizi ya da düşünmemizi değiştirmiş; tam tersine dilimize en uygun harfleri getirerek düşüncelerimizi ifade etmeyi öğretmiş, sözcük dağarcıklarımızı geliştirmiş, okuma yazma oranı yüksek olan yurttaşlar yaratmış ve de haklarının peşinde koşan özgür bireyler olmayı öğretmiştir.
Çocuklarımız, gençlerimiz ve her yaştan vatandaşımız şunu bilmelidir ki, bin bir fedakarlıkla Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan cumhuriyetimiz bir ölüm- kalım savaşının eseridir. Bu büyük başarının arkasında binlerce şehit ve gazi vardır. Bu sebeple ortaya konulan bu büyük eserin her yönü ile gelişmesi, geliştirilmesi, tehlikelerden titizlikle korunması, cumhuriyet kuşaklarının Atatürk’e ve onun inkılâp arkadaşlarına borçlu olduğu kaçınılmaz bir görevdir. Gelecek kuşaklar, cumhuriyet değerlerinin kendilerine aktardığı görev bilinciyle Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Önder’in gösterdiği yolda korumaya devam edecektir.
Atatürk’ün de dediği gibi: Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz”
A.Erdem EKMEKÇİ
ADD Bartın Şube Başkanı