Son günlerde sıkça telaffuz edilen “Beka” kelimesinin anlamını araştırdım.

1- Allah-u Teala’nın varlığının  “asla sonu olmayan kalıcılık, ölmezlik, baki olma”  sıfatlarını.

2- Devamlılık, kalıcılık, sonsuzluk, baki olma. Ebedilik, sonsuza kadar var olma.

3- Türk Dil Kurumundaki sözlük anlamı ise “sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek" anlamında tarif ediliyor.

Konunun üstatları. “Eğer bir ülke aşağıdaki sorunlarla karşı karşıya ise, o ülkede beka sorunu vardır” diyor.

-Ülkenin varlığının ve bağımsızlığının tehlikeye girmesi.

-Milli Ordunun zaafa uğramış olması.

-Değişen dünya şartlarına ayak uyduramamak ve milleti gelecek yıllara hazırlayacak Milli Eğitim Sisteminin bozulması. (İstatistikler; bir ülkenin gelişmişliği, o ülkenin eğitim sistemi ve eğitim düzeyi ile orantılı olduğunu ortaya koyuyor)

-Hukukun Üstünlüğü kuralının bozulmuş olması.

-Ekonomik değerlerin (Tarım, hayvancılık, su ürünleri, orman ürünleri, madenlerimiz, enerji kaynakları, sanayi, ulaşım, ticaret, turizm ve doğal kaynaklar vb.) doğru kullanılmaması.

-Neslin korunamaması veya geleceğe sağlıklı nesiller yetiştirilememesi.

Bu şıkları uzatmak mümkün, ben kendimce özetledim. Bugün memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar ülkede beka sorunu olduğuna işaret ediyorsa, bu önemli bir ikazdır, dikkate alınması gerekir.

Bu ülkenin beka sorununu İmparatorluğun gerileme dönemi ile başlamış, Mondros ve Sevr Antlaşmaları ile üç kıtaya hükmetmiş koskoca İmparatorluk parçalanmıştır.

Atatürk, halkını arkasına alıp bir Milli Mücadele başlatarak ülkenin beka sorununu çözmeye; öncelikle 23 Nisan 1920 de T.B.M.M. kurmakla başlamıştı. 30 Ağustos Zaferi’nden sonra: "Millî Mücadele’nin birinci evresi kapandı ve ikinci evresi başlatıldı. Amaç en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak idi. Büyük önder, toplumu geri bırakan zincirleri kırmak, ilerlemeye mani engelleri ortadan kaldırmak için Siyasal, Toplumsal, Hukuksal, Kültürel ve Ekonomik alanlar içinde devrimler oluşturarak sonsuzluğa yürümek üzere yola koyuldu.

Kurduğu meclis hep onun danışmanı oldu. Bu meclisle Kurtuluş Savaşını yönetti, yeni Cumhuriyetin kanunlarını, devrimleri gerçekleştiren yasaları yaptı. 35-40 yıldır satmakla bitmeyen fabrikalar, tesisler kurdu. Barajlar, yollar köprüler, okullar, hastaneler yaptı. Hepsini de al gülüm ver gülüm bir kuruş borçlanmadan: Devlet milleti eğitti, teşvik etti.  Millet üretti. Devlet milletinden ürettiklerini aldı yatırımlarını da onları satarak peşin peşin yaptı.

Ülke uzun süren ve birbiri ardına gelen savaşlar sonunda başta nüfus olmak üzere büyük kayba uğramıştı. 1914'te 16 milyon olan nüfus Cumhuriyet kurulduğunda 13 milyona düşmüştü. İşin acı tarafı bu düşüş 18-35 yaş arası nüfusta meydana gelmiş olması sorunu daha da ağırlaştırmaktaydı. Anadolu'da köylerde sadece kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmış, yapılan üretimi onlar gerçekleştiriyor, vergiyi de onlar veriyorlardı. Avrupa Türkiye 'ye bir dullar ve yetimler ülkesi olarak bakıyordu. Halk ekecek tohumluk, toprağı işleyecek araç ve koşumluk hayvan bulunamıyor, toprağın büyük bölümü işlenemediğinden tarım büyük sarsıntı içerisindeydi. Hatta TBMM 26 Nisan 1922'de adi suçluları tarlalarda çalışmak üzere bir ay süreyle geçici olarak tahliye edilmesi için bir kanun çıkarmış, birer aylık sürelerle iki defa uzatılmıştır. Ülke de geçin tek bir tesis ya da fabrika, atın ayağına çakacak nal ve çivisini yapacak atölye yoktu.

1923 yılında Avrupa ülkelerinin ortalama kişi başına geliri 6000 dolar civarında iken Türkiye'de ise 600-700 dolardı. Osmanlı’dan bir enkaz, ortalama 500 milyar dolar-145 milyon Altın Lira borç devralındı. Lozan da bu borçlar taksitlere bağladı. Meclis yeni sistemin yol göstericisi, eleştirmeni, kontrolörü, teftiş edeni, denetleyeni, hesap soranı oldu.  Meclis bugün yine var. Var da kendisine ait yetki ve sorumlulukları ne ölçüde yerine getirebiliyor,  hangi kanunları çıkarıyor bileniniz var mı?

Kuruluşundan itibaren Osmanlıdan kalan borçları ödeyen, 80 yıl boyunca her konuda büyüyerek, kalkınarak yoluna devam eden, dünyanın sayılı ordularından birine sahip ülkemde ne oldu da son yıllarda beka sorunu ortaya çıktı?

Bu gün TBMM deki bazı siyasilerimiz ortada bir beka sorunu olduğunu söylüyorsa buna kimlerin neden olduğunu da tespit edebilme ve hesabını sorabilme iradesine sahip olduklarını görmek istiyorum. Ayrıca bunun hesabını sormak vatanını seven ve çağdaş demokrasiyi benimseyen her ferdin görevi ve sorumluluğu olduğuna inanıyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun.