Sevdiğim o güzel şarkı eşliğinde İnkum ile kucaklaşıyoruz…
Deniz, sahile dalgaları ile gökyüzü gözyaşlarıyla efsunlu sözlerini fısıldıyor bize. Bulutların uğurladığı her damla arabanın camına biraz sitemli düşüyor sanki. Nazlı nazlı süzülürken camdan aşağı, denizin sahil ile olan cilvesi bir anda huzursuzlaşarak, köpüklü dalgalar daha hırçın bir şekilde saldırıyor nazenin kumlara. Dalıp gidiyorum Karadeniz’in kara dalgaları arasına. İzliyorum uzun uzadıya…

İnanılmaz bir atışma var sahilde. Sanki uzun çok uzun bir birlikteliğin son demlerini yaşıyorlarmış gibi iki insan. Dövüyor deniz sahilini. Akıp gidiyor bu uzun birlikteliğin güzellikleri gibi minik, parlak, sarı kumlar.

Ne kötü “Dur gitme!” diyememek, ne üzücü.

Bir ayrılma, bir kavuşma belki milyon kez gerçekleşiyor gözlerimiz önünde.

Yağmurun kurşun gibi düştüğü bir zaman diliminde vedalaşıyorum benzetmelerimden. Karşımda ki muhteşem manzaranın büyülü özelliğinden kaynaklanıyor her şey. Düşünüyorsunuz bir an. O bir an bazen o kadar uzun oluyor ki, sonra bir bakıyorsunuz saatinize üç ya da beş dakika olmuş. Yüreğinizin aklınızla ortaklaşa oynadığı, sürpriz bir oyun bu . Size verdiği o birkaç saniye içinde dahi ne fikirlere, ne paylaşımlara, sevinçlere adım atıyorsunuz farkında olmadan…

Denizin dalgaları boyun eğmeye dursun atasına. Alıp veremediği her ne ise onun tartışmasını yapadursun uzuuun saatlerce. Bilmeyedursun onların değişmez döngüsünü. Oynaşsın, tartışsın, saldırsın sahiline. Onları izleyen gözlerin ardında ki patlamalardan habersizce sahnelesin oyunlarını. Hayata devam, hayallere devam ey insanoğlu…

Yaşama devam…

Ve gökyüzü susuyor aniden. Bulutlar fısıltıları yeryüzüne ulaştırmaktan oldukça yorgun. Teybimin değişmez döngüsünde ki şarkısı da değişmiş ben fısıltıları dinlerken, hiç farkında değilim. Ne garip. Ne garip düşüncelerinize odaklaşmışken başka hiçbir şeyin farkına varamayışınız. Aniden uyanmak gibi kâbuslardan değil mi? Zaten düşüncelerimiz de her zaman dağınık, değişken ve güvenilmez değil midir?

Ding, dong… Haber vakti radyomda…

Bahar kapıda derken “Kış yeniden geldi…” söylentileri ulaşıyor kulaklarımıza. Kış-bahar… Nasılsa güneş sırasını sabırla bekliyor. Her yağmurun son bulup, yolcu ettiği bulutlar ardından doğacağı günde gelecek. Büyük büyük dağların koynuna salacak sıcacık aydınlığını. Nasılsa “Merhaba…” diyecek yine bizlere.

Yazı biraz farklı olsa da benim size “Merhaba…” dediğim gibi, olsun. Bu defa kalemimde “İyot” var. Deniz kokusu, yağmur hüznü bulaştı satırlarına. Kime anlatıyorum ki derdi mi? Siz deniz insanları beni herkesten daha iyi anlarsınız bunu biliyorum ve bir kez daha bu duygular eşliğinde sizlere “Merhaba…” diyorum.