Geçmiş zaman, neredeyse 16 yıl olmuş. Şu an ki zamanın ne kadar gerisinde olursa olsun her seçim zamanı aklıma gelir, gülerim, anlatır; gülümsetirim ve anlatarak yâd ederim sevdiklerimi…



O zamanlar Bursa’nın şirin bir ilçesindeyiz. İki katlı, bahçe içinde ilçenin en güzel evlerinden birinde oturuyoruz. Ev sahiplerimiz Bitlis’li yaşlı bir çift. Arada uzaktan yakınları gelir hemen seslenirler “Gülll sende gel…” Onlar beni ben onları sahiplenmişiz iyice…



Yine seçim zamanı…



Şarkılı-türkülü oy toplamalar, bir hengâmedir gidiyor ilçe de. Akşam vakitleri bahçe tarafından bir ses çalınıyor kulağıma “Gülll gel kızım…”



Seviyorum o insanları, değerliler benim için. Sözlerini ikiletmeden iniyorum bahçeye. Kameriye de masa hazırlanmış, yeşil çiçekli bir örtü ve üzerinde kırmızı kırmızı elmalar. Pek anlamam cinsinden ama Amasya elmasını andırıyor şöyle bakınca. Ufak-tefek, pürüzsüz bakınca insan hemen almak ister ya o şekilde…



“Hayırdır? Nereden bu elmalar? Bugün Pazar da kurulmadı…”



“Meydandan, meydandan” diyor amca.



“Ne meydanı?” 



“E, seçim meydanı… Bir elma’ya bir oy”



Şaşkın şaşkın bakıyorum amcanın yüzüne amacım şaka mı? Gerçek mi olduğunu anlamak…



Az sonra teyze de geliyor o da benim gibi hemen elmaları soruyor “ Vaşşş elmalar nerden, ne güzelmiş”



Amcam gülerek uzatıyor birer tane bize “Meydan’dan dedik ya…” derken de muzip bir gülümseme var yüzünde. Anlıyorum hemen, anlatacakları var yoksa çağırmaz bu vakit, toplamaz başına bizi “Haydi anlat...” diyorum. Elimde elma meraklı gözlerle bakıyorum amcaya.



“Cami’ye giderken yolda Ağaların Hasan’ına rastladım. Seçim var ya biri geliyormuş meydana, tuttu kolumdan ne kadar yok olmaz desem de dinlemedi sürükleye sürükleye götürdü beni de.



Allah Allah meydan mahşer yeri gibi… Sanırsınız ki Bursa gelmiş meydana. Konuşmalar, falanlar-filanlar. Namaz kaçtı-kaçıyor Hasan’a gideyim diyorum yok ağabey bırakmam diyor… Hava da sıcak oldu zaten insanlar sıkışık vaziyette. Gölgeye gidelim bari dedim. İnsanları iteleye-kakalaya geldik bir bahçe kenarına. Ağaç gölgesine sığındık. Dikkat etmedim ne ağacı ne bahçesi? Aklımda namaz var ya şu bahçeye atlasam da kılsam kıyıda-köşe de diye düşünüyorum. Kafamı kaldırıp bir baktım başım üstünde ki dala “A’han da elma” dedim. Kopardım dalından hır hır yemeye başladım…”



Son söz kopardı beni sohbetten…



Her şey gayet güzel giderken nereden çıktı bu “Hır hır “şimdi. Elma “hır hır” eder mi?



Amca heyecanlı bir şekilde anlatmaya devam ediyor ben takılı kaldım bu hır hır’a. Nedir? Nasıl bir şeydir bu hır hır? Sadece elmalarda mı olur? Yoksa seçim zamanında ki elmalar mı hır hır diye ses çıkarır?



“Amca…” diyorum. Lafa ara verse hemen soracağım bu “Hır hır” ne diye?



Amca öyle güzel anlatıyor ki teyzeye…50 yıllık karısı amcanın gözlerinin içine bakıyor, kıyamadım sohbeti bölmeye… Arada amcanın sözleri arasına karışıyor yine “Onlar konuştu, namaz kaçtı ama ben elma’mı yedim hır hır…”



“Yapma amca hiç elma hır hır eder mi?” diyeceğim. Olmuyor, bir türlü söyleyemiyorum.



“Hır hır da, hır hır…” “Hır hır da hır hır”



Sohbet bitti, sohbet gibi seçimler de bitti… Bize bahşedilen süre de doldu, ayrılalı çoook oldu Bursa’dan…



Bir hengâmedir gidiyor. Elimde bir elma düşünüyorum ısırınca hır hır eder mi yine? 



Ah güzel insanlar, yaşıyorsanız kulaklarınız çınlasın sizi bir anımsayan var uzaklarda. Eğer ki toprak kucakladıysa sizleri ardınızdan bir dua edeniniz var…


- - - -