Halkının hala gözdesi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Avrupa ve Amerika tarafındanuzun zaman önce gözden çıkarıldığı bir gerçek. Kendisinin alaşağı edilerek devrilmesi için her stratejinin meşru, her yolun mübah görüldüğü ise bir hakikat. 

Elbette Avrupa ve Amerika'nın, Erdoğan'a bu kadar diş bilemesinin mühim arka planı var?..

Çünkü Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana geçen süreçte her yönüyle pek çok farklılıkları olan nevi şahsına münhasır bir Cumhurbaşkanı...

Geçmişin sürekli muhasebesini yapan, şanlı kadim tarihi yeniden canlandırmaya çalışan, uyuyan hücreleri uyandıran bir lider.

Halkının bir çoğunun bilinç altındaki Osmanlı hayallerini şimdiden harekete geçirdi bile. 

Öte yandan Türkiye, Erdoğan önderliğinde neredeyse hayatın her alanında bir dönüşüme uğruyor..

Dün, Bayburt büyüklüğünde ki küçücük Lüksemburg dükalığından borç dilenen Türkiye, bugün Erdoğan'la milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Dün, silahlarının modernizasyonunu dahiyapamayan ülke, bugün Erdoğan'la insansız hava araçlarını İHA ve SİHA'ları üretiyor. Başarılı arge çalışmalarıyla kısa ve uzun menzilli füzeler, helikopterler yapıyor.

Yapmakla da kalmıyor, bir de ihraç ediyor...

Dün, Avrupa kapılarında aşağılanan, açılan fasıllarla zorda bırakılan Türkiye, bugün Avrupa ve Amerika'dan bağımsız kendi başına kararlar alıyor. Gerektiğinde masaya yumruğunu vuruyor.

Bir yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkeyi şaha kaldırırken, diğer yandan Avrupa ve Amerika'nın kontrolünden çıkarıyor...

Kendisi ne diz çöküyor ne de itaat ediyor? 

Türk hükümetinin egemen güçler karşısında esir olmasına, ülkenin teslim alınmasına müsaade etmiyor.

İşte tüm bu nedenlerle de hem uluslararası oyun ve entrikalara, hem de Avrupa ve Amerika'nın yoğun baskılarına maruz kalıyor.

Şimdi de 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala ekonomiye yönelik asimetrik saldırılara hem kendisi hem de Türkiye hedef oluyor. 

Esasında egemen güçlerin istediği şey bellidir?..

Seçimlerin kaderini ekonomi belirlesin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önü kesilsin...

Döviz kurlarında yaşanan bu anormal yükselişin ve ekonominin kontrolden çıkarılmaya çalışılmasının tek nedeni işte budur...

Bu yaşananlar ekonomi politikalarının bir sonucu değil, Türkiye'nin yönetimini kendi çıkarlarına göre tanzim etmeye çalışan güç odaklarının çektiği operasyonların sonucudur. 

Yani Faiz Lobisi, Uluslararası Derecelendirme Kuruluşları, yabancı banka ve kurumlarının organize ve topyekün saldırılarının bir tezahürüdür. 

Hiç şüphesiz bu organize saldırıların seçime kadar da devam edeceği iyi bilinmelidir.

Bu bakımdan ferasetin hiç elden bırakılmaması gerekir.

Yani mesele şu veya bu parti meselesi değil, memleket meselesidir.

Erdemli olan ise, bu oyunlar karşısında farklı siyasi görüşler içinde milletçe dik ve tek gövdeolarak durabilmektir.

Hiç olmazsa ulusal meselelerde bir araya gelmeyi becerebilmektir.

Yoksa Türkiye Cumhuriyeti, yapılan bu manipülasyonlara karşı mukavemet göstermeye her zaman muktedirdir.

Bir de ülkece yaşanan olumsuzlukları bayram havasına çevirmeye çalışan sütü bozuk embesillere ve beyin fukaralarına da fırsat verilmemelidir. Egemen güçlerin meydana getirdiği bu dalgalanmaları fırsata çevirmek isteyen, sistemle, devletle ve tüm kurumlarıyla kavgalı içerideki işbirlikçilerin, "Türkiye hızla batıyor, bankalardaki paralarınızı çekin" şeklinde ki yalan ve tezviratlarıyla huzursuzluk yaymaya çalışmaları ne kadar âdice bir yöntem ise, seçim arefesinde bazı siyasi partilerin yapılan bu operasyonları lanetleyip, tavır alacakları yerde, aksine destekler nitelikte duruş ve siyasi yaklaşımları da genel ahlaki düzeyin seviyesinin ne kadar düşük olduğunu göstermektedir.

İşte asıl bu zihniyet bünyeyi içeriden çürütmekte, hepimizin geleceğini çalmaktadır.

Hatırdan çıkarılmaması gereken, "Savaş ölünce değil, sadece teslim olunca kaybedilir." 

Bu düsturu bilen aziz milletimiz, 24 Haziran seçimlerinde ne içeridekilere ne de dışarıdakilere asla teslim olmayacak, olmadığını da bir kez daha gösterecektir.