Almanya, 1914 tarihinden itibaren yürürlükte olan eski Alman Vatandaşlık Yasasına göre (RuStAG) istisnai durumlar dışında çifte vatandaşlığı hep reddetmiştir. Prensip olarak buna karşı olan Almanya daha sonra 15 Temmuz 1999 tarihinde kabul edilen ve 1 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe giren yeni Alman Vatandaşlık Yasası ile çifte vatandaşlığın önüne geçmiş ve süreci daha da zorlaştırmıştır.
Tabiatıyla bireyi vatandaşlığına almak için özel şartlar aramak her devletin olduğu gibi Almanya'nın da en doğal hakkıdır. Esas olan bu meselede din, dil ve ırk gibi ayrımcılıklara yer verilmemesidir. Zaten yeni bir vatandaşlığın alınıp eski vatandaşlığın muhafaza edilmesi konusu, 6 Kasım 1997 tarihinde Strasbourg’da kabul edilen 'Vatandaşlığa Dair Avrupa Sözlemesi' ile oldukça önemsenmiş ve insan hakları kapsamında değerlendirilmiştir.
Nitekim Almanya'da yabancılarla ilgili Alman Vatandaşlık Yasası her ülke vatandaşı için aynı ve eşit olsa da kesinlikle en çok Türkleri etkilemektedir. Alman vatandaşlığına sahip olmak isteyen Türklere Almanya, Türk vatandaşlığından çıkma zorunluluğu getirmekte, bu konu her gündeme geldiğinde de sadece Türkler işaret edilerek, onlar üzerinden örnekler verilmekteydi…
Çifte vatandaşlık hakkı ile Türk toplumunun önemi bir anda artıyor…
Almanya'da yaklaşık 3 milyon Türkün yaşaması ve halihazırda yarısının Alman vatandaşlığını almış olması, kalan yarısı olan 1,5 milyonun da alabilecek potansiyele muktedir olması, muhtemeldir ki bazı siyasileri ve siyasi partileri, bilhassa aşırı sağcıları oldukça tedirgin ediyor…
Çünkü bu oran Türkleri, belki de Almanya seçimlerinin kaderini belirleyebilecek kadar stratejik bir konuma getiriyor…
Esasında Almanya'da çifte vatandaşlık; 'vatandaşlıktan çıkmaya izin vermeyen Suriye, İran, Brezilya ve Arjantin gibi farklı ülkelere, tüm AB üyesi ülkelere ve İsviçre vatandaşlarına zaten vardı fakat Türklere yoktu.
Pek çok ülkenin vatandaşlarına bu hak tanınıyor, Türk vatandaşlarına ise çifte standart uygulanıyordu.
Türkiye’nin bu konuda sürdürdüğü diplomatik çabaları da sonuç vermiyor, Türk insanı da, Türkiye'deki haklarının zarar göreceği ve sorunlar yaşayacağı düşüncesiyle kendi asli kimliğinden ve Türk vatandaşlığından çıkmak istemiyordu. Sonuçta bu mevzu yıllardır tartışılarak, ön yargılar çerçevesinde dışlama ve ayrımcılık eleştirilerini de beraberinde getiriyordu.
Mevcut koalisyon hükümeti olan SPD (Sosyal Demokrat Parti), Yeşiller ve FDP (Hür Demokrat Parti) tarihi bir karar alarak yeni vatandaşlık yasasında anlaşma sağladılar. Muhalefet partilerinden CDU, CSU ve AFD yasaya olabildiğince karşı çıksalar da 382 evet oyuna karşılık 234 hayır oyu ile yasa kabul edildi. Cumhurbaşkanı Steinmeier imzaladıktan üç ay sonra da yürürlüğe girecek.
Tasarı genel olarak, sosyal yardım almadan çalışan ve yeterli düzeyde Almanca bilenlerin 5 yıl, daha nitelikli bireylerin ise üç yılda hızlıca Alman vatandaşlığını alabilmesini öngörüyor. Daha önce, çifte vatandaşlığı engellemek için getirilen, 'Almanya doğumlu vatandaş olma ve 18 yaşına ulaşınca, Alman ya da Türk vatandaşlığından birini seçme' şartı da mevcut yasa ile ortadan kaldırılıyor. Dolayısıyla Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları, şartları yerine getirdikleri takdirde 63 yıllık Almanya göçü tarihinde, Türk vatandaşlığından çıkmadan Alman vatandaşlığına geçebilecek.
Bu haktan yararlanmak için İsrail’i devlet olarak tanıyor olmak, Yahudi düşmanlığı yapmamak ve ırkçı, cinsiyete ya da cinsel eğilime karşı tavırlar içerisinde bulunmamak gibi bir takım koşullarda bulunuyor. Bunları kabul etmeyenler vatandaş olamayacak…
Ayrıca bu yasa karşıtlarının gündeme getirdiği ve sert bir şekilde eleştirdikleri üzere, radikal İslamcı ve siyasal İslamcılara vatandaşlık verileceği propagandasına karşı da, hükümetin bazı yeni kriterler getirebileceği düşünülebilir?
Sosyal haklar konusunda dünyanın en iyi ülkelerinden biri olan Almanya, hayat pahalılığı, Euro'nun değer kaybı, enerji krizi gibi sorunlarla karşı karşıya olsa da en zorlandığı konuların başında nitelikli personel açığı geliyor. Oysa çarkların dönmesi için her yıl 400 bin nitelikli personelin Almanya'da istihdam edilmesi gerekiyor…
Çünkü 15 yıl içerisinde çalışan nüfusun yüzde 30'u emekliye ayrılıyor ve onların yerleri göçmen işçi olmadan mevcut politikalarla doldurulamıyor.
Artık modern bir göçmen ülkesi olduğunu geçte olsa kabullenen Almanya, vatandaşlık reformuyla gerçekten stratejik bir hamle yaptı. Geçte olsa paradigma değişimini gerçekleştirdi. Demokrasisini daha da güçlendirdi. Kapsamlı politika değişikliği ile geniş vizyonunu ortaya koydu. Bu yasa, Almanya'nın küresel düzeydeki rekabetine ivme kazandıracak. İhtiyaç duyduğu alanlardaki en iyi beyinleri yakın gelecekte Almanya ile buluşturacaktır.
Değinilmesi gereken bir diğer önemli hususta, 1961 yılında Almanya ile yapılan iş anlaşması sonrası ilk Türk iş gücü göçü ile birlikte, yurtdışına gönderilen insanların durumudur. Onlar her ne kadar gönüllü olarak kişisel tercihleriyle ülkelerinden ayrılıp Almanya'ya gitmiş olsalar da, en asgari haklarını ve hazırlayıcı önlemleri dahi zamanın Türk hükümeti zapturapt altına almamış, bunun bedeli de gurbetçiler için çok ağır olmuştur.
Şimdi bu gurbetçiler, artık Türkiye'deki siyasiler tarafından da el üstünde tutulacaktır...
Zira sadece Alman vatandaşlığına sahip olan Türkler de yapılan reform ile Türk vatandaşlığına geçebileceği için önümüzdeki genel seçimlerde oy kullanabilecek.
Kısaca Almanya'da yaşayan Türkler sadece Almanya'daki seçimleri değil, artık Türkiye'deki seçimlerin de belirleyicisi olabilecek…
Dr. Güngör Gökdağ