Uzun süredir Bartın gündemini meşgul eden, insanların psikolojilerini bozan, endişeye sevk eden termik santral tehlikesi şimdilik rafa kalktı. Bartın halkı tarafından yaptırılmayan iki adet Halkın Katılımı Toplantısından sonra Ankara’da Çevre ve Orman Bakanlığında yapılan Format (kapsam) Belirleme Toplantısında format belirlemeye gerek olmadığı kanaatine ulaşıldığı için süreç durdurulmuş oldu. Bartın ve Amasra Halkı da derin bir nefes aldı.

Bu Bartın halkının yaşam hakkını gasp etmeye çalışanlara karşı bir zaferidir.Bartınlılar bu zaferi önce ÇED toplantılarında gösterdiği tepki, sonrada yaşlısı genci, her dünya görüşünden kişinin bakanlık önünde yaptığı psikolojik baskı ile kazandılar.

Kaldı ki özel şirket baştan beri hukuksuz bir girişim içinde idi. Çevre planında yer almayan bir yatırımı yöre insanına diretmek, teklif dahi edilmesi mümkün olmayan yasalarla belirlenmiş, Su Ürünleri İstihsal ve Avlanma Bölgesine yatırım planlamak kabil değil idi. Üstelik tüm bunları yöre halkının tepkisini bile bile yapmak, gerçek halk ile ilişkiler yerine lobicilik faaliyetleri yapmak zaten yeterince şirketi sevimsiz göstermeye yetiyordu.

Temiz yakma teknolojileri henüz tam geliştirilmemişken, termik santrallerin zararsız olduklarını iddia etmek, işsizlik kozunu (suiistimal derecesinde) kullanmak, hayal ürünü üretim miktarları vaat etmek şirketi inandırıcılıktan oldukça uzağa düşürdü.Ayrıca yabancı ortak arayışları da şirketin finansal gücü hakkında fikir veriyordu. Türk işçisinin ve mühendisinin imkan ve kabiliyetleri dahilinde olan bir faaliyeti ucuz Çinli işçilere yaptırması, buna rağmen iş vaat etmesi de başka bir çelişki idi.

Bu süreçte Bartın üzerinde söz sahibi olan taraflar, kesimler, kişiler, bürokratlar politikacılar,sivil toplum örgütleri hatta yerel basın önemli bir sınav vermiş oldu. Bu sınavı başarı ile geçenler olduğu kadar,geçemeyenlerde oldu.Sonuçta mütegallibe her zaman olduğu gibi halkın kararlılığı,davasına sahip çıkması neticesinde yenilmiş oldu.

ÇED halkı bilgilendirme toplantılarına geçit vermeyen halk doğru bir strateji izledi.Halk zaten gerek özel şirket gerekse Bartın Platformu tarafından köy gezileri, kahve toplantıları ve STK ziyaretleri yolu ile bilgilendirilmiş idi. Görüşünü de Pankartlar, sloganlar, jest ve mimikler ile zaten anlattı, ifade etti. Tarihi 15 nisan toplantısında ise taraflar eteklerindeki taşı 10 saat süren toplantıda dökmüş idi.Bu toplantının yapılmasına vesile olan kentin Valisinin ne kadar isabetli karar verdiğini şimdi anlıyoruz.

Bu süreçte bazı yerel basının şirketten nemalandığı iddiaları ortaya atıldı.Ancak rüşvetin belgesi olmaz düsturundan hareketle bunu Allah’a havale etmek galiba en doğrusu…

Ayrıca gerek Ankara menşeli, gerekse yereldeki bazı bürokratların, özel şirket ve proje hazırlayan mühendislik şirketi ile Mavi-Yeşil adlı restoranda yemek yedikleri haberinin yerel basında çıkması manidar bulundu. Bu konuda “ Ne var bunda, memur harcırahları balık olarak ta ödenebilir, ayrıca Bartın’ın mavisi ve yeşilinin konuşulacağı en uygun yer Mavi-Yeşil Restorandır” esprileri üretildi.Hesabı kimin ödediği birkaç gün cami avlusuna bırakılmış çocuk gibi ortada kaldı. “Alman usulü” olduğunu temenni ederiz.Bu da işin magazinsel boyutu idi.

Ayrıca Santral kurma hakkının yapılan redevans sözleşmesinin bir parçası olmadığı kapsam belirleme toplantısında TTK yetkilisinin yaptığı ve belge ile desteklediği açıklama ile anlaşıldı.

Toplu ölümlere yol açan ve meteorolojik bir olay olan inversiyon tehlikesi de kapsam belirleme toplantısın da dile getirilen bir konu oldu. Bakanlık yetkililerinin coğrafi yapı nedeniyle inversiyon tehlikesine haiz Tarla ağzı ve Gömü köylerinin bulunduğu yere Santral kurulması kararını zaten bu durumda olumlu bulması beklenemez idi.

Tebrik edilmesi gerekenlerden birisi de, Bartın’dan yasa gereği toplantıya katılan ve görüş bildiren resmi kurum temsilcileridir.Sağlık Müdürlüğü, Tarım Müdürlüğü yetkileri, üniversite temsilcisi olası baskıları göze alarak bilimsel gerçekleri olduğu gibi anlatmış, santralin iptal kararında önemli rol oynamışlardır.

Özel şirketlerin karlı yatırımlardan kolay kolay vazgeçmeyeceklerini, uygun konjektör yakaladıklarında yine deneyeceklerini düşünüyoruz ve kendilerine bir an önce, sözleşmeden gelen haklarını kullanmalarını ve kömür kökenli metan gazı çıkarmak yoluyla farz ettikleri kaybı karşılamalarını salık veriyoruz.

Bartınlılar bu süreçte kendi güçlerinin farkına varmış oldu ve artık oldu bitti diye algılatılmaya çalışılan bir meselede kazanma azmi ile bir zafer kazanmış oldu.Gömü ve Tarlaağzı köylüleri yerlerinden yurtlarından olmamış oldu. Ciğerlerimiz zehirden kurtuldu. Çileğimiz , balığımız yaşayacak , salatamızın tadı bozulmayacak.

Ayrıca bir mutlu haber de Bölge idari mahkemesinden geldi.Zira daha önce Kavşak Suyu koruma havzası Özel şirketin maden kuyusu Koruma havzası içinde kaldığından olsa gerek DSİ tarafından yönergede tanımlanan mesafeden dar tutulmuş idi.Mahkeme Bartın Belediyesinin yaptığı başvuruyu yerinde bulundu ve Kavşak Suyu Havzası sınırlarını tekrar incelemek üzere heyet göndermeye karar verdi. Bartın Platformuna yine burada da Kavşak Suyumuza sahip çıkmak, ve koruma sınırlarının olması gereken mesafeye çekilmesi, çektirilmesi için görev düşmektedir.Kavşak suyu da Bartın’ın korunması gereken en önemli değerlerindendir.

Umarız Bartınlılar artık bu tür meşru müdafaa mücadeleleri yapmak zorunda kalmazlar.

Bölgeye yatırım için gelen şirketler de “Rağmen” yaparım mantığında olmaz, etik yollardan ayrılmazlar.