21 Şubat 2014
Bartın Cuma Hutbesi

Değerli Müminler!


Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tabîbü’l-kulûb idi. O, kalplerin tabibiydi. Onun mücadele ettiği insanların ise kalpleri perdeli, gönül haneleri kilitliydi; yürekleri taşlardan dahi daha sertti. Hastalıklı kalplere şifa sunan Allah Resûlü (s.a.s), sol göğsün altında atmakta olan kalbin insan için ne anlama geldiğini çok iyi bilirdi. Bu yüzden sevgili eşi Ümmü Seleme’ye, Allah Resulü’nün en çok hangi duayı ettiği sorulduğunda o, şöyle cevap vermişti: “Ey kalpleri bir halden bir hale çeviren (Allah’ım)! Kalbimi dinin üzere sabit eyle!”

Kalpleri İmanla Şereflenmiş Aziz Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), Rabbinden ısrarla kalbini iman üzere sabit kılmasını dilemiştir. Çünkü kalp, yapısı itibariyle değişkendir; halden hale, renkten renge bürünebilmektedir. Allah Resulü’nün ifadesiyle kalp, çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan ve rüzgârla bir oraya bir buraya savrulan kuş tüyü gibidir. Bu yüzden imana da küfre de meyledebilmektedir. Sevgi ve nefret, cesaret ve korkaklık aynı kalpte kendisine yer bulabilmektedir. İslam’dan önce isyanın, küfrün, şirkin yuvası olan kalpler, İslam’la tanıştıktan sonra hilmin, takvanın, muhabbetullahın hanesi olabilmektedir.

Bununla birlikte hidayete ermiş gönüller, günaha meylederek dalâlete düşebilmektedir. Zira her bir günah ile kalpte siyah bir nokta belirir. Kişinin söylediği her yalan, geride siyah bir leke bırakır. Harama her tenezzül ile kin, nefret, kibir ve nifak ile kalpler biraz daha kararır. Bencillik, cimrilik, haset ve her bir kötülükle siyahlıklar daha da çoğalır. Nihayetinde insan, kalbindeki siyahlıklara alışır. Şeytan da sinsi telkinleriyle kişi ile kalbinin arasına girince, günahlar insana daha masum, daha sevimli hatta daha süslü görünür. Gözleri perdelenen, kalbi mühürlenen, karanlıklara alışan insanın gözü, yüreğindekileri göremez hale gelir. Kaskatı kesilen kalbiyle insan, yaptığı kötülüklerden rahatsız olmadığı gibi, kaçırdığı iyilikler için de pişmanlık duyamaz. Çünkü kalbindeki siyah noktalar, kişinin özünü, masumiyetini, insanlığını yutan kara delikler haline gelmiştir. Böyle insanların kalpleri Kur’ân’ın ifadesiyle, kördür, kilitlidir, mühürlüdür, hastalıklıdır, perdelidir ve taşlardan bile daha serttir.

Kalb-i Selim Sahibi Değerli Müminler!

Allah Resulü (s.a.s), kalplerdeki hastalıkların yanında, onların şifa kaynağına da işaret etmiştir. Buna göre eğer insan, kalbi kaskatı kesilmeden, gözlerine perdeler inmeden Rabbinin huzuruna vararak samimiyetle, ihlasla, kalbindeki lekelerden utanarak, günahlarının o ağır yükünü boynunda hissederek O’ndan af dilerse ve tekrar dönmemek üzere günahlarına tövbe ederse kendisini arındırmış olur. Zira kendisine iyilik ve kötülük ilham edilmiş olan insan, hidâyete de dalâlete de meyyal bir yapıya sahiptir. Her insan günah işleyebilir ancak Peygamberimizin ifadesiyle, günah işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir. Hatta tövbe ederek kalbini temizleyen kişi, hiç günahı olmayan kimse gibidir.

Allah Resûlü (s.a.s), tövbenin yanında yüreklerin saffetini korumaya dair bazı tavsiyelerde bulunmuş böylece ölü kalpler taşıyan insanları, Kalplerin Sahibi ile tanıştırmıştır. Bir defasında, Peygamberimizin torununu öpüp kokladığına şahit olan Akra‘ b. Habis bu durumu hayretle karşılayıp "Sizler çocuklarınızı öper misiniz, hâlbuki biz onları öpüp okşamayız." dediğinde Allah Resulü (s.a.s) ona, "Allah senin kalbinden merhameti çekip almışsa ben ne yapayım?" diyerek sitem etmiştir. Kalbinin katılığından şikâyetçi olan birine, yüreğinin yumuşaması için fakirin ihtiyacını karşılamasını ve yetimin başını okşamasını tavsiye etmiştir. Kendisine iyilik ve kötülüğün ne olduğunu soran Vabisa b. Ma’bed’in göğsüne mübarek elleri ile dokunarak kalbine danışmasını tavsiye etmiş ve safiyetini koruyan kalbin iyi ve kötüyü işaret eden bir pusula, bir mihenk noktası olduğunu ifade eden şu sözleri söylemiştir: "İyilik, kalbinin huzur bulduğu ve içine sinen şeydir. Kötülük ise insanlar ona onay verseler bile gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir." Buna göre siyah lekelerle kararmamış, ferasetini kaybetmemiş, tövbelerle paslarından arındırılmış bir kalp, hakikatin aynası olabilmektedir.

Değerli Kardeşlerim!

O hâlde, bizler de Allah Resûlü’nün öğrettiği şekilde şuur, vicdan, idrak ve imanın merkezi, Rahmân’ın nazargâhı olan gönül hanelerimizi mamur kılalım. Kalplerimiz şefkat ve merhametle yumuşasın. Sevgi bağı ile birbirine bağlansın. Allah’ı anmakla huzur bulsun. Nasuh tövbelerle gönüllerimizi temizleyelim. Yetimlerin yüzlerine tebessümler kondurarak kara lekelerimizi silelim. Paylaşmanın sevinciyle kalplerimizi arındıralım. Çorak yüreklerimizi başkaları için döktüğümüz gözyaşlarımızla yeşertelim. Efendimizin sığındığı gibi Allah’tan korkmayan kalplerden Rabbimize sığınalım. Elinden, dilinden ve kalbinden selamette olunan insanlar olalım. Kalplerimizden kimseye zarar gelmeyeceğinden emin olalım. El, dil, kulak, göz ile birlikte kalplerimizde biriktirdiklerimizin de ortaya konacağı o günde huzura kalb-i selim ile varalım.
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı