Kendisi de bir yetim olan Peygamber Efendimiz, yetim çocuklara sahip çıkıyordu. İşte onlardan birisi: Beşir bin Akra. Hz. Beşir, Uhud savaşında babasını kaybetmişti ama daha sonra öyle bir babaya kavuşmuştu ki, herkes ona imrenmişti.
 
İstemez misin ben baban, Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun!
Peygamberimizin yetim çocuklara apayrı bir şefkati vardı. Onlara çok şefkatli davranırdı. Kendisi de yetim olarak büyüdüğü için, yetimliğin ne kadar acı ve zor olduğunu biliyordu. Yetimlere olan merhametinden dolayı, devamlı olarak onları korur, haksızlığa uğradıkları zaman haklarını arardı.
Peygamberimizin kendi evinden de yetim eksik olmazdı. Hz. Hatice ile evlendiğinde, Hatice validemizin ölen kocasından Hind isminde bir erkek çocuğu vardı. Peygamberimiz o yetime kendi öz çocuğu gibi bakmış, yetiştirmişti.
Yapılan savaşlar sonunda şehit düşen sahabîlerin çocukları yetim kalıyordu. Peygamberimiz bu çocuklara ayrı bir ilgi gösterir, onları yalnız bırakmaz, ihtiyaçlarını karşılardı. Bazılarını da bizzat kendi himayesine alırdı.
Peygamberimiz bir bayram namazından sonra mescitten çıktığında, çocukların neşe ve sevinç içinde oynadıklarını gördü. Bir duvarın dibinde de perişan kılıklı ve mahzun bir çocuk ağlayıp duruyordu. Dikkatini çekti. Doğru. onun yanına vardı.
“Yavrum, neyin var, niçin böyle üzgün duruyorsun? Arkadaşlarınla birlikte niçin oynamıyorsun?”
Çocuk bir yetimdi. Babası Uhud’da şehit olmuştu. Annesi de başka biriyle evlenince çocuk sahipsiz kalmıştı. Resul-i Ekrem Efendimiz çocuğun elinden tuttu. Başını okşadı, gönlünü aldı. Sevindirici bir haber verdi:
“Neden ağlıyorsun? Ben baban, Âişe annen, Fatıma kardeşin olsun, istemez misin? Çocuk sevincinden uçacak gibiydi. Heyecanla, “Nasıl razı olmam, Yâ Resulallah?” diyebildi.
Peygamberimiz çocuğu aldı, evine götürdü. Yedirip içirdi, üstünü başını giydirdi. Karnı tok, sırtı pek olan çocuk bir süre sonra oynayan çocukların arasına karışmak üzere sokağa çıktı.
Neden sevinmeyecekti? Babası Cennete gitmişti; ama şimdi babasının yerine geçen insan, bütün babaların en hayırlısıydı.

İŞTE ŞİMDİ YETİM KALDIM!
Arkadaşları Beşir’in halindeki değişikliği görünce etrafına toplandılar. Merakla sordular:
“Sen daha önce ağlayıp duruyordun. Şimdi nasıl oldun da bu hale geldin?” 
Beşir cevap verdi:
“Açtım, doydum; çıplaktım, giyindim; yetimdim, Resulullah babam, Âişe annem oldu.”
Bunun üzerine diğer çocuklar Beşir’e gıpta ederek şöyle dediler:
“Ne olaydı, keşke bizim de babalarımız Uhud’da şehit olaydı da, biz de öyle bahtiyar bir babaya kavuşmuş olaydık.”
Peygamberimizin vefatına kadar Beşir bin Akra onun yanında kaldı. Peygamberimiz ebedî âleme göçtükten sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu. Şöyle ağlıyordu: “İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum.” (A. Şahin’den)
Yetimin sadece başını okşamak bile çok büyük bir sevap ve Cennet müjdesidir. Efendimiz bu sevabı şöyle ifade buyururlar:
“Kim sırf Allah rızası için şefkatle yetimin başını okşarsa, elinin değdiği saçlar sayısınca ecir ve sevap kazanır. Yanındaki yetime iyilik yapan kimse ile ben şu iki parmak gibi Cennette beraber olacağız.” Daha sonra da orta parmağı ile işaret parmağının aralarını açarak gösterdi.
Evet annesini, babasını kaybetmiş yetimler bizim de evladımızdır. Şöyle bir etrafımıza bakalım. Çevremizde böyle çocuklar varsa onlara sahip çıkalım. Az önceki hadisi beraber okuduk. Unutmayın, yetim ve öksüze yardım edenler, cennette Peygamber Efendimiz’le beraber olma şerefine nail olacaklar. Ne mutlu onlara!
 
BİR DUA
Ey tövbeleri kabul eden Rabbimiz!
Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey tövbeleri kabul eden ve dualara karşılık veren Rabbimiz! Sana yöneldik. Peygamberimiz’i şefaatçi yapıyor, ellerimizi O’nun mübarek ellerinin altında tutuyor ve istediklerimizi öylece istiyoruz. Günahımız çoktur ama Senin rahmetin her şeyi aşkındır. Bize rahmetinle muamele et.

ALTIN ÖĞÜTLER
Ahmaklardan uzak dur!
Mevlana Hazretleri’nin şu sözleri ne kadar ibret verici:
Ahmakların işgal ettiği makama yaptığı kötülüğü, yüzlerce aslan bir araya gelse yapamaz. Aklın yoksa yandın. Ya kalbin yoksa o zaman zaten sen yoksun ki. Anlamak bilmek; bilmek affetmektir. Aşk, saygıya sığmaz, ölçüye gelmez sevgidir.
Benliği hor ve hakir kılıp insanı yükselten, aşk ve sevgidir. Onsuz bütün beden tamahtan ibarettir. Tamah ise alçaltandır. Sevgi ve şefkat insanın, öfke ve şefkat hayvanın hasletleridir. Sevgide güneş gibi; kusurları örtmekte gece gibi ol.

HADİS BAHÇESİ
Şüpheli şeyleri terk et!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Şüpheliyi bırak, şüphe vermeyene bak. Zira gönül, sözde ve işte doğrudan huzur, yalandan kuşku duyar.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Şüpheli şeylerden uzak durup helal olanlara yönelmek gerekir. Harama düşmekten korunmak böylece sağlanmış olur.
2. İnsan içine sinmeyen veya içinin ısınmadığı konulardan uzak kalmalıdır. Gönül yatkınlığı herkes için özel ölçüdür.
3. Allah saygısı ile dolu olan Müslümanlar, büyük günahlara düşme endişesi ile küçük günahlardan uzak dururlar.
 
BİR NÜKTE
Çocuklarınızı geleceğe hazırlayın
Bir milletin devam ve bekâsı iyi yetiştirilmiş nesillerle mümkündür; millî varlığı ve millî ruhu mükemmelleştirilmiş iyi nesillerle. Milletler geleceklerini emanet etmek üzere mükemmel bir nesil yetiştirememişler ise, istikbâlleri karanlık demektir.
Hiç şüphe yok ki, nesillerin iyi yetiştirilmesinde en birinci vazife anne ve babalara düşmektedir. Anne-baba, çocuğuna sahip çıkar, onun duygu ve düşüncesini hem kendine hem de topluma yararlı olacak şekilde geliştirirlerse, millete yeni, sağlam bir rükün kazandırmış olurlar. Aksine onu, insanî duyguları itibariyle ihmal etmişlerse, cemiyetin içine herhangi bir haşere salmış sayılırlar.
 
BİR HATIRLATMA
Ramazan’daki hedeflerimiz neler olmalı?
Bir Müslüman olarak rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’ı en verimli şekilde geçirebilmek için kendimize şu hedefleri belirleyelim:
1. Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilmiyorsak öğrenmek, biliyorsak çok Kur’an-ı Kerim okumak ve hatim indirmek.
2. Teravih namazını cemaatle camilerde kılmak.
3. İftar saatlerinde Müslüman kardeşlerimiz, ailemiz ve kendimiz için çok dua etmek.
4. Oruçlarımı mutlaka sahura kalkarak tutmak ve sahur vakitlerini dua, namaz ve Allah’ı zikirle çok iyi değerlendirmek.
5. Öğrencilere, komşularımıza ve akrabalarımıza iftar vermek.
6. Sadaka, bağış ve yardımlarımızı bu ayda biraz daha artırmak.
7. Gıybet, su-i zan, yalan, dedikodu gibi günahlardan uzak durarak orucumuzu lekelememek.
8. Ramazan’ımızı bereketlendirmek için fitremizi fazlasıyla vermek.
9. Kötü huy ve alışkanlıklarımızı bu rahmet ve bereket ayında tamamen terk etmeye çalışmak.
10. “Her gece Kadir Gecesi olabilir” düşüncesi ile Ramazan gecelerini ibadet ve dua ile değerlendirmek.