Hz. Amr bin As.. Afrika’yı yarısına kadar fethetmiş büyük fatih.. nihayet ölüm gelip yakaya yapışınca o da onun karşısında erimiş ve yatağa düşmüştü. Ölüm döşeğinde uzanıyordu. Sanki o, büyük fatih Amr bin As değildi.. upuzun yatmış, yatakta son dakikalarını yaşıyor, Mevla’nın huzurunda nasıl hesap vereceğini düşünüyordu.
 
Kainatın rehberi, tercümanı Efendimiz’in rahle-i tedrisinin önünde diz çöken, her birisi Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) kokusuna bürünen, gittikleri her yerde, kendisine bakan nazarlara “Sende burcu burcu Hz. Muhammed kokuyor” dedirten, beşerin yıldızları olan Ashab-ı Kiram’ın her biri o kadar muhasebeli bir hayat yaşıyorlardı ki, gözleri hep Allah korkusundan gözyaşları döküyorlardı. Allah’ın azabını tasvir eden bir ayet duydukları zaman bayılıp kendilerinden geçiyorlardı. Onların azığı-yemeği adeta gözyaşlarıydı. Onlar, cennetle müjdelenmiş dahi olsalar, ağlarlar ve gözyaşı dökerlerdi.
İşte o kutlulardan birisi Hz. Amr bin As.. Mısır fatihi.. Afrika’yı yarısına kadar fethetmiş, her gittiği yere üzerinde Rasulullah’ın adı bulunan sancağı dikmiş, karşısına çıkan bütün güçler, kuvvetler erimiş büyük fatih.. nihayet ölüm gelip yakaya yapışınca o da onun karşısında erimiş ve yatağa düşmüştü. Ölüm döşeğinde uzanıyordu. Sanki o, büyük fatih Amr bin As değildi.. sanki ülkeler fetheden o değildi.. upuzun yatmış, yatakta son dakikalarını yaşıyordu.. dudağı teessürden acı acı burkuluyor, gözleri başka başka ufuklara bakıyordu.. Mevla’nın huzurunda nasıl hesap vereceğini düşünüyordu.
Acaba Allah Rasulü’nün şefaati imdada yetişip kurtulacak mıyım? Yoksa baş aşağı mı düşeceğim? İşte o, bunları düşünüyor, yer yer ağlıyor ve teessür duyuyordu. Bir aralık başında bulunan oğluna şöyle dedi:
- Oğlum ölüm çok zor. Şu anda dağlar üzerime binmiş, gök yere inmiş gibi.. yer yukarı doğru çıkmış ve ikisinin arasında eziliyor gibi bir haldeyim. Biraz sonra da Allah’ın huzuruna çıkacak, hesap vereceğim.
Hayatı Kur’an yolunda feda olmuş, İslam’ın çağlayanında kaybolup gitmiş, daima Allah için yaşamış bu büyük fatih işte böyle titriyor, Allah’ın huzuruna gitmeden ağlayıp endişe duyuyorsa, insanın aklına “ya bizim halimiz nice olacak” diye bir düşünce geliyor.


HAYATIMDA MÜHİM İKİ DEVRE VAR!
Amr bin As devam ediyor:
- Evladım! Hayatımda mühim iki devre vardır. Birinci devrede, Rasulü Ekrem can düşmanımdı. Onu öldürmek, varlığını ortadan kaldırmak için uğraşıyordum. O gün ölseydim cehennemliktim. Allah bana acıdı ve beni o gün öldürmedi. Sonra Halid’le el ele, Medine yolunu tutup Allah Rasulü’nün huzuruna vardık. Herkes merak ediyordu. Sıra bana gelince elini sıktım, bırakmadım. Kelime-i şehadet getirdikten sonra Allah Rasulü’ne şöyle dedim:
- Ya Rasulallah! Ben günahkar bir insanım. Benim günahım pek çoktur. Allah’a dua eder misin günahlarımı bağışlasın.
Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurdu:
- Ya Amr! Sen bilmiyorsun, insan iman ettikten, müslüman olduktan sonra Allah, geçmişteki bütün günahlarını affeder, onların yerine hasenat yazar.
İşte oğlum, keşke o dakikada ölseydim. Öylesine coşkun öylesine sevinçliydim ki, keşke o dakikada ölseydim. Ölseydim belki cennete girerdim.. ama ondan sonra dünyaya karıştık.. makam-mevki sahibi olduk.. koltuklara oturduk.. kumandan olduk.. bilir bilmez meselelere hüküm verdik... Şimdi akibetimden çok endişe ediyorum...
Kısa bir zaman sonra da Hz. Amr, ruhunu Allah’a teslim eder. İşte sahabe efendilerimiz böylesine korku-ümit arası muhasebeli bir hayat yaşıyorlar, bir gülerlerse, bin ağlıyorlar ve akıbetlerinden ciddi endişe ediyorlardı.
Allah aynı şuur ve hassasiyeti bizlere de nasip etsin.


BİR DUA
Günahlarımızı bağışla ya Rabbi!
Allah’ım! Bizleri verdiğin nimetlerin bereketinden mahrum etme. Vermediğin şeyleri de imtihan etme. Ya Rabbi! Düşmanlarımızın bize yaptıkları tuzakları boz ve onların aleyhimize komplo kurmalarına imkan verme. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verme. Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz hatalarımızı, günahlarımızı bağışla.


ALTIN ÖĞÜTLER
Bilgi insan için sağlam bir kalkandır
Bugünkü öğüdümüz Yusuf Has Hacib’den:
Bilgi bil ve yerin baş köşe olsun; bilgi insan için sağlam bir kalkandır. Bilgisiz yürek ve dil neye yarar; bilgi su gibi herkese yarar. Ne kadar bilsen de yine ara; bak, bilen dileğine sorarak erişir.
‘Bilirim’ dersen, sen henüz bilgiden uzaksın; bilenler arasında sen bilgisizlerden sayılırsın. Bilgi bir denizdir, onun bucağı yoktur; serçe emse emse bundan ağzına ne kadar su alabilir.
Bilgilinin ayakları kösteklendi, kalkıp koşamaz; bilgisiz, bak, arzularının peşinde durmadan koşar.
Ey alim, senin ayağında köstek var; bilgisiz ise yürür; bilgisiz biri kösteklenirse, sen onun kösteğini sıkılaştır.



HADİS BAHÇESİ
Mutlu bir hayat için!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız. Sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Müslüman bir kimsenin, dünyalık işler, mal, mülk ve zenginlik gibi konularda kendisinden aşağı derecede olanlara, din işlerinde ve manevi faziletler konusunda daha üstün olanlara bakması sünnete uygundur.
2. İnsan, bulunduğu hale şükür etme faziletine sahip olabilmelidir. Zira bu durum ona hem bu, hem de öte dünya saadeti kazandıracaktır.
 
BİR NÜKTE
Kıskançlık insanı hasta eder
Âlemin senin hakkında bir cinayet işlemesi senin aynı günahı işlemeni gerektirmez. Birisi, seni şaki olarak görüyorsa senin onu öyle görmeye hakkın yoktur. Senin vazifen, her şart ve durumda istikametini muhafaza etmektir. Bir de davranışlarımızla kıskançlığa meydan vermememiz gerekir. Zira kıskançlık, insanı hasta eder.
 
BİR HATIRLATMA
Kainatta tesadüflere yer yoktur
Biliyorsunuz kar, su buharının bulutlarda donarak billurlaşmış şekline denir. Kar tanelerini çıplak gözle incelediğimizde, hepsinin altıgen ve kristalimsi bir yapıda, ancak her birinin farklı şekillerde olduklarını görürüz. Her bir kar tanesindeki binlerce billur, ince bir sanatla işlenmiştir. Su molekülleri devamlı olarak altıgen çizmekte ve simetrikliği muhafaza etmektedir. Her bir tarafa uçuşan su moleküllerinden gelişigüzel kristaller ortaya çıkmamaktadır. Aksine bu kristaller intizamlı bir sanatı ortaya çıkarmaktadır.
Hiç düşündünüz mü? Bir kar tanesinde bile ne kadar mükemmel bir sanatın olduğunu... Kâinata bakıldığında onda zerreden kürreye kadar bir nizam ve tertibin olduğu müşahede edilmektedir. Kâinatta görülen bu ince nizam, ölçü, takdir ve plan her şeyde aynı kudretin hakim olduğunu, her şeyin O’nun tedbiriyle yürüdüğünü göstermektedir. Çünkü en küçük varlıktan en büyüğüne kadar hepsi bir uyum içindedir.


TESADÜF MÜ DEDİNİZ!
Kâinatta dengenin bozulmasına yol açacak o kadar çok sebep varken; bir yıldızın yörüngesini bir dakika bile şaşırmaması, çok dakik bir intizamı göstermektedir. Kâinatın başlangıcından gaz halindeki maddelerin, kendi aralarında gruplaşarak yıldızları, gezegenleri meydana getirmelerindense, getirmemeleri çok daha muhtemeldir. Güneş-dünya mesafesi 149 milyon km.dir. Hayat için bu mesafe en uygun mesafedir. Bundan biraz daha uzak olması insanların donmasına, biraz daha yakın olması ise yanmasına sebep olacaktı. Binlerce ihtimal içinde bu mesafenin ayarlanmasını tesadüflere vermek mümkün değildir
Öyleyse gelin birlikte şöyle dua edelim: “Allah’ım! Bizlere Sen’in sanatını gösterecek dikkat ve gayret ver. Bizleri düşüncesiz eyleme!” Amin.