EDİTÖR’DEN

Bir ibadet mevsimi olan Ramazan; orucu, mukabelesi, teravihi, fitresi ve zekatıyla bizi Rabbimize yakınlaştıran huzur ve bereket ayıdır. Şükürler olsun ki bu sene de Ramazan’a kavuştuk.
Evet, Ramazan başladı. Artık bundan sonra bir ay boyunca, bütün hüzün ve sevinçlerimiz içinde Cennet kokulu bir güzellik var. Seni seviyoruz ey Ramazan! Bu yıl da hoş geldin evimize, sokağımıza, şehrimize, ülkemize ve dünyamıza.
Burada hemen şunu ifade edelim ki, orucu sadece midemiz değil, bütün organlarımız tutsun. Dilimiz dedikodu ve gıybet yapmasın, yalan söylemesin, kalp kırmasın.. gözlerimiz harama bakmasın.. elimiz haram tutmasın.. ayağımız harama gitmesin...
Bu sene sizler için beğeneceğinizi umduğumuz dolu dolu bir Ramazan sayfası hazırladık. Sayfamıza her gün başta Efendimiz olmak üzere sahabe efendilerimizi konuk edecek, onların örnek hayatlarından kesitler sunacağız.
Bununla birlikte sayfamızı renklendirecek olan “bir dua”, “altın öğütler”, “hadis bahçesi”, “bir nükte” ve “bir hatırlatma” köşelerimiz eminiz ki size farklı bir Ramazan yaşatacak.

İstifadeli olması dileğiyle…
Ali Demirel

* * *

 
Seni kördüğüm gibi seviyorum ya Aişe!
 
Peygamber Efendimiz, eşine ayrı bir kıymet veriyor, eşleri birbirine kenetleyen sevgi sözcüklerini hanımından esirgemiyordu. Yani eşine olan sevgisini yüreğine hapsetmiyor, onu dillendiriyordu.
 
Her haliyle bize örnek olan Peygamber Efendimiz, eşine ayrı bir kıymet veriyor, eşleri birbirine kenetleyen sevgi sözcüklerini hanımından esirgemiyor, aşkı sadece yüreğine hapsetmiyor onu dillendiriyordu. Gelin şu baş döndürücü hadiseyi beraberce okuyalım:
“Ben, Allah’ın sevgilisinin sevgilisiyim” diye kendisiyle iftihar eden, Efendimiz’in zarif eşleri Hz Aişe annemiz, bir gün Peygamberimiz’e her kadının zaman zaman eşine sorduğu şu soruyu sorar: 
- Ey Allah’ın Resulü, beni seviyor musun?
Allah Resulü, “Bu ne biçim soru, sevmesem yanında olur muydum” türünden cevaplar yerine, şöyle der:
- Evet Ya Aişe, elbette seni seviyorum!
Bu cevap Aişe annemizi ihtimal tatmin etmez. Sevgisinin ölçüsünü merak eder ve ardından ikinci sorusunu sorar:
- Beni ne kadar seviyorsun ya Resulallah?
Bunun üzerine Efendimiz, hem Hz. Aişe’nin hem de bizim yüreğimizin derinliklerini titreten şu içten, samimi ve bir o kadar da edebi ifadeyle şöyle cevap verir:
- Kördüğüm gibi.
Şu eşe olan sevgiye ve bağlılığa bakar mısınız? Efendimiz, eşini asla açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi bir sevgiyle sevdiğini söylüyordu. Bu, açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti. Eşinden duyacağı sevgi sözcükleri bir kadının gıdasıdır. Hz Aişe annemiz aldığı bu cevap karşısında elbette çok memnun kalmıştı.

İLK GÜNKÜ GİBİ...
O, bu memnuniyetini tekrar tekrar yaşama adına zaman zaman Efendimiz’e aynı soruyu soruyor ve,
“- Ey Allah’ın Resulü kördüğüm ne alemde?” diyordu. Allah Resulü de her defasında Aişe annemizi memnun edecek cevabı veriyordu:
- İlk günkü gibi ya Aişe...
Evet, işte Peygamber Efendimiz, belki de çoğumuzun söylemekten kaçındığı o iki sihirli kelimeyi (seni seviyorum) eşine söylemekten çekinmiyor, eşine böylesine kıymet veriyordu.
İşte size başka bir misal daha:
Peygamberimizin güzel et yemeği yapan bir komşusu vardı. Bir gün de Efendimiz için yemek yaptı. Sonra da Peygamberimizi davete geldi.
Peygamberimiz sordu:
- Sadece beni mi çağırıyorsun? Aişe’yi davet etmiyor musun?

AİŞE’Yİ DE ÇAĞIRIYOR MUSUN?
Aslında adamın öyle bir düşüncesi yoktu. Sadece Allah Resulü’nü davet ediyordu. O yüzden, “Hayır, sadece sizi davet ediyorum” dedi. Peygamberimiz de bu “hayır”a karşı “hayır” cevabını verdi.
Evet, Allah Resulü hanımı olmadan bir davete katılmıyor ve bu tavrıyla aile kurumuna verdiği değeri gösteriyordu. Adeta “Aişe’nin olmadığı bir davette ben de yokum” diyordu.
İhtimal, adam bu inceliği kavramış olacak ki neden sonra Peygamberimizi tekrar davet etti. Efendimiz yine aynı soruyu sordu:
- Aişe’yi de çağırıyor musun?
Adam, bu defa “evet, o da davetlimdir” deyince Efendimiz, eşi Hz. Aişe annemizle davete katıldı.
Evet, gördüğünüz gibi sevgili okurlar, Peygamber Efendimiz eşine bu denli kıymet veriyor ve bizlere aile olma şuurunu kendi hayatıyla göstermiş oluyordu.
 
BİR DUA
Ramazan’ı hakkımızda hayırlı eyle
Ey rahmeti kuşatılamayacak kadar geniş olan Rabbimiz! Bu sene de af ve mağfiret ayı olan Ramazan’a kavuştuk. Sana binlerce hamd ü sena olsun. Allah’ım, Ramazan’ı hakkımızda hayırlı eyle ve ondan en verimli şekilde istifade edebilmemizi nasip eyle! Bu ay hürmetine küçük-büyük, gizli-aşikar işlemiş olduğumuz bütün günahları affeyle...

ALTIN ÖĞÜTLER
İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmiş olmaz
Allah dostlarından Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin şu nasihatlerine kulak verelim:
Senden razı olana teşekkür etmek onun rıza ve cömertliğini arttırır. Senden razı olmayana teşekkürün, ondan sana barış ve sevgiye sebep olur. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmemiş olur.
Sana söz getiren, senden de söz götürür.
Babasına ve annesine itaatli olan, evladını kendisine itaatli bulur.
 
HADİS BAHÇESİ
Kendinize beddua etmeyin
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kendinize beddua etmeyin. Çocuklarınıza beddua etmeyin. Mallarınıza da beddua etmeyin. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. İnsan kendine, yakınlarına, hatta başkalarına veya hayvanlara ve diğer varlıklara beddua etmemelidir.
2. Böylesi manasız temenniler, duaların kabul edildiği zamana denk düşerek gerçekleşebilir.
3. Müslümanlar ağızlarını güzel sözlere ve hayır dualara alıştırmalı, sakıncalı sözleri kesinlikle kullanmamalıdır.
 
BİR NÜKTE
Kimseyi hor ve hakir görme
Az ye, az konuş, az uyu ve gafillerden aslandan kaçar gibi kaç! Fitne zamanları yalnızlığı tercih et, menfaati icâbı fetva vererek dînin hafife alınmasına sebep olanlardan, mağrur zenginlerden ve câhillerden uzak dur! Helâl ye, şüpheli işlerden sakın ve evlenmede takvaya dikkat et. Aksi hâlde dünyaya bağlanır ve o uğurda dinini zedelersin. Herkese şefkat gözüyle bak ve kimseyi hakir görme!
 
BİR HATIRLATMA
Mukabele hakkında bilgi verir misiniz?
Kainat durdukça insanlara bir hidayet ve nur olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’in okuması da yine öyle kainat çapında büyükler tarafından yapılacaktı. Bunun üzerine Allah’ın sevgili iki elçisi, Kur’an-ı Kerim’i birbirlerine okumak üzere Ramazan ayında her gece bir araya gelmekteydi. Her yıl bir defa yapılan bu karşılıklı okuma işi Allah Resulü’nün vefat edeceği yıl iki defa yapılmıştı. Bu son yapılan okuma işine de ‘Arza-i ahire’ denilmiştir. Allah Resulü bu mukabele (karşılıklı okumanın) iki defa yapılmasından vefatının yaklaştığını anlayarak bunu sevgili kızı Hz. Fatıma’ya bir sır olarak bildirmiştir.

BİZE DÜŞEN GÖREV
Bugün bütün İslam ülkelerinde Ramazan ayı boyunca devam ettirilen ve adına da “mukabele” denilen bu Kur’an okuma hadisesi o iki güzide elçinin bizlere bırakmış oldukları sünnetleri olarak değerlendirilerek bütün canlılığıyla günümüze kadar gelmiştir.
Şimdi bize düşen görev; Kur’an’ın her bir harfine birden yedi yüze kadar sevapların verildiği şu mübarek Kur’an ayında O’nu iliklerimize kadar duyup, “bize nazil oluyormuş gibi” okuyarak rahmete mukabele etmek.
Evet Kur’an’a mukabil bir cennet az şey mi sizce? İşte bu şekilde bir mukabele görmek için mukabeleye devam edelim.