Bir rahmet bulutu gibi geldin ve üzerime sağanak sağanak rahmetini indirdin. Bizi bayramla sevindirdin ama şimdi gidiyorsun. Biz ise sensiz geçecek on bir ayın acısını hasrete dönüştürüp özlemle yeniden sana kavuşacak günlerin yolunu bekleyeceğiz.
 
Elveda ey ağzımızdaki tat, yüreğimizdeki merhamet. Merhamet ekilip merhamet biçilen o mümbit zemininde kaskatı kesilmiş yürekleri yumuşatmış ve bir merhamet toplumu yapıvermiştin bizi. Bazen gözlerden akan bir damla yaş, bazen ümitsiz bir yavruya ümit, hasta bir gönle şifa, imkansız bir borçluya imkan olmuştun. Diller hep seni anlatmış, gönüller hep seni yaşamış, kalemler hep seni yazmıştı. Bütün bütün güzelliklere açık, iyilikler kuşanmış bir merhamet kuşağı, bir “Rahmetten güzellikler” harmanı gibi açmıştın bağrını herkese açabildiğin kadar. Buna göre herkes bu rahmet atmosferinden kendi kabiliyetine göre istifade etti senden.

Sen öyle bir dünya idin ki, sendeki bütün güzellikler kelimelere yansımıştı. Sen de rahmet kokan kelimelerinle apayrı güzellikler halinde adım başı hissettirmiştin kendini bize. Bu vesileyle biz iftar, sahur, infak, mukabele, namaz, tesbihat, fitre, oruç, misafir, imsak, teravih, zekat, hurma, Kur’an ve zemzem gibi sana ait merhamet terminolojisini kullanmaya alışmıştık. Şimdi bir anda bütün bu rahmet çağrışımlı hasletleri nisyan gayyalarına bırakıp yeniden isyan deryasına dalmaya gidersek nasıl olur halimiz?

SANA ÇOK ALIŞMIŞTIK

Bize rahmetle geldin, rahmetle kuşattın, bayramla sevindirdin ama şimdi gidiyorsun. Biz sensiz geçecek on bir ayın acısını hasrete dönüştürüp özlemle yeniden sana kavuşacak günlerin yolunu bekleyeceğiz. Efendimiz’in Seni beklerken yaptığı duayı yapıp sabırla yine bize rahmetle gelip rahmet getirmeni bekleyeceğiz.

“Rabb’imiz Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı eyle ve bizi Ramazan’a ulaştır.” Kim bilir kaçımız bir dahaki rahmet ikliminin bize sunduğu cennet kokularına ulaşamayacağız. On bir ay sürecek bu sensizlik orucuna başlarken, gözlerimiz seni yekpare bir rahmet tacı gibi yeniden gökyüzünde göreceğimiz ana kadar sürecek.

RAMAZAN BİZE NE ÖĞRETTİ?

Ramazan’ın rahmet ikliminden hayatımıza yansıyan güzelliklerin bize ebedi kurtuluşu kazandırmasının yollarını aramalı mü’min. Efendimiz bir Ramazan ayına erişip de onda kurtuluşunu kazanamayanlar için üç defa “Burnu yerde sürünsün.” şeklinde ifade buyuruyor.

Ramazan bir ay boyunca lisan-ı haliyle bize çok şeyler fısıldıyor. Ramazan’a en başta bize acizliğimizi hatırlatarak acziyetin muhteşem bir silah olduğunu söylüyor. Bir ömür pençesinde kıvranılan alkol ve sigaranın bir ay boyunca içilmediğini göstererek bundan sonraki hayatın onlarsız da yapılabileceğini işaret ediyor. İstenildiğinde gece yarıları aşkla, şevkle sahurlara, teheccüdlere kalkılarak gerçek kulluk yolunda adım atılabileceğine vurgu yapıyor. Teravihiyle, geçmiş bütün kaza namazlarımız adına her gün hiç olmazsa bir günlük kaza namazının edasının imkan dahilinde olduğunu gösteriyor. Fakir fukaraya vermekle insanın kendisinin yanı sıra başkaları için de atan bir yüreğe sahip olduğunu hatırlatıyor.

Allah için Allah’ın kullarına yedirmenin doyumsuz lezzetini sunarak o lezzetin insanı cennetlere ulaştırması için yollara işaret taşları koyuyor. Evet dostlar, bu rahmet atmosferinden kalan nurani huzmeler tam olarak sönmeye yüz tutmadan, gelin onunla hayatımıza giren müspet değişiklik ve güzellikleri yeniden gözden geçirelim.

RAMAZAN’DA NELER YAPILDI?

Namaz kılmayanlar namaza başladı. Hiç olmazsa cumalar kılındı. Böylece O’nun büyüklüğü karşısında eğilmenin muhteşem hazzına ve o kudreti idrak etmekle kulluk bilincinin mutluluğuna erişildi. Eller duaya kalktı, kalpler yumuşadı, diller hep O’nu söyledi. Yana yakıla tövbe ve istiğfarlar edilerek, bir daha günahın kapısına gidilmeyecek, şeytana uyulmayacak diye Rahman’a sözler verildi. Sıla-i rahim yapılarak Kur’an’ın emrine uyuldu. Küsler barıştırıldı, kötü alışkanlıklardan kurtulmaya çalışıldı. Bu sayede evlere bir aylık da olsa huzur geldi. Kısacası hayat nasıl olması gerekiyorsa aynen öyle yaşanıldı. Demek ki istenildiğinde hayat en güzel şekliyle yaşanabiliniyormuş. Allah’ın ihsan buyurduğu maldan Allah için infak edilebiliniyormuş. Allah için aç kalınabiliniyormuş. Ramazan bize bunu öğretti.

BİR SORU-BİR CEVAP

Pijama ve gecelikle namaz kılınır mı?

Bir mü’min namaz kılarken İlâhî huzura çıkmanın şevk ve heyeca­nını yaşar. Rabbiyle birlikte olmanın, O’na en yakın bulunmanın zevk ve hazzını tadar. Çünkü insanın Allah’a en yakın olduğu an, namazın en mühim rüknü olan secde ânıdır.

İşte böyle bir halette bulunan mü’minin namaza hazırlanırken de ayrı bir hassasiyet, itinâ ve titizlik içinde bulunması gerekir.

Namazın farz, vacip ve sünnetleri yanında, müstehap ve âdâbına da azamî ölçüde riâyet etmelidir. Bu onun namazdaki mânevî hisse ve feyzinin derecesini arttıracaktır.

Aynı şekilde namazın mânâ ve ruhuna ters düşen, namazı bozan, mekruh kılan davranış ve hareketlerden kaçınmak, uzak durmak da o nisbette namazın sevap ve faziletini çoğaltacaktır.

Namaz kılarken insanın işlemiş olduğu mekruh sayılan birtakım davranışlar vardır. Bunların bir kısmı vacip veya sünnetin terkiyle meydana gelir ki, bu çeşit hareket tahrimen mekruha (harama yakın) girer.

Sünnet-i gayr-ı müekkede, müstehap ve menduplardan birini terk etmek ise tenzihen mekruha girer. Tahrimen mekruhlar namazın sıhhatine zarar verdiği, sevabını azalttığı halde, tenzihen mekruhlar için aynı şeyler bulunmamaktadır.

Bilerek ve kasdî olarak yapıldığı zaman belki ibadetin faziletine bir eksiklik getirse de, esas itibariyle namazın kendisine, sıhhatine bir zarar vermez.

Pijama veya gecelikle namaz kılmaya gelince
; meşhur fıkıh alimi Mehmed Zihni Efendi Nimet-i İslâm isimli eserinde şöyle der:

“Namazda müstehap olan, giyilmesi âdet olan bir elbisedir. Çünkü, mütevaris olan odur. (Yani Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Sahabe-i Kiram ve İslâm ulemâsı hep kendi bölgelerinde giyilmesi âdet olan elbiseyle namaz kılmışlardır.) Gecelikler de lübs-ü mutad olmakla (giyilmesi âdet olan bir elbise) olmakla, onunla namaz kılmakta mahzur olmaz.”

Buna göre erkeklerin pijama veya eşofmanla, kadınların da tesettürü sağlayabilecek şekilde dikilmiş olan gecelik ve sabahlıkla evlerinde namaz kılmaları mekruh olmaz.

Bazı fıkıh kitaplarında “siyab-ı bezl ile namaz kılmak mek­­ruhtur” denir. Bunun mânâsı, evin dışında giyilemeyecek kadar pej­mürde ve hır­pâ­nî olan bir elbisedir. Bundan, kirli, sadece ev işlerin­de giyilebilen bir elbise veya büyüklerin yanında giyilemeyen elbise mânâsını an­la­yan­­lar da vardır. Böyle bir elbise ile namaz kılmak ise sadece tenzihen mek­­ruhtur.

Askılı atletle namaz kılmak ise, namazda bulunması gereken cid­diyete pek uygun düşmez. Namazın sıhhatine bir zarar vermemekle beraber, bunun üzerine bir gömlek giymek daha uygun olur.
 
BİR DUA

Bizi, önümüzdeki Ramazan’a da kavuştur

Allah’ım! Senin rızanı kazanmak için Ramazan boyunca hatası ve sevabıyla orucumuzu tutmaya çalıştık. Teravihlerimizi kıldık, fitrelerimizi verdik. Yapmış olduğumuz bu amelleri kabul eyle Ya Rabbi! Bayramı milletimiz ve bütün İslam alemi için hayırlı eyle. Bizi önümüzdeki Ramazan’a da kavuştur.
 
HİS DÜNYASI

Yolculuk
Yolculuk, her zaman düşündüm onu;
İçimde bu azgın davet ne demek?
Oraya, nerdeyse güneşin sonu,
Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.
 
Altımdan kaydırdı bir el minderi;
Herkes yatağında, ben ayaktayım.
Bir gece, rüyada gördüğüm yeri,
Gözlerim yumulu, aramaktayım.
 
Beni çağırmakta yabancı dostlar;
Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.
Eski evde, şimdi bir başka ev var:
Avlusu karanlık, suları tatsız.
 
Her akşam, aynı yer, aynı saatte,
Güneşten eşyama düşen bir çubuk;
Yangın varmış gibi yukarı katta,
Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!
 
Başım, artık onu taşımak ne zor!
Başım, günden güne kayıtsız bana.
Dalında bir yaprak gibi dönüyor,
Acı rüzgarların çektiği yana...
 
Necip Fazıl Kısakürek
 
REHBER İNSAN

Çocukları çok severdi

Peygamberimiz, çocuklarını ve torunlarını öper, okşar ve çok severdi. Çocuklara karşı şefkat ve merhametle muamele ederdi. Bu anlayışın bütün Müslümanlar tarafından benimsenmesi ve hayat tarzı haline getirilmesi için de “Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” buyurmuştur.

Peygamberimiz, Arap kadınlarının en hayırlılarının saliha Kureyş kadınları olduğunu belirtmiştir. Bunun gerekçesini de, “Onlar çocuklarına karşı son derece şefkatli ve düşkündürler, kocalarının sahip olduğu şeyleri de en iyi şekilde korurlar.” şeklinde ifade etmiştir.

Peygamberimiz çocuklara karşı son derece şefkatli davranmış ve onlarla yakından ilgilenmiştir. Efendimiz’in bu konudaki uygulamaları, çocukların şahsiyet oluşumuna, topluma uyum sağlamalarına ve küçük yaştan itibaren eğitilmelerine de katkı sağlamaktadır. Modern psikolojinin önemle üzerinde durduğu konuların başında, insan şahsiyetinin çocuk yaştan itibaren oluştuğu gerçeğinin geldiği düşünülecek olursa, Peygamberimiz’in davranış tarzının önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
 
ÖRNEK HAYATLAR

Hz. Ebu Bekir ağlıyordu

Mekke’nin fethinden sonra İslâm’ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir’in babası Ebû Kuhâfe de bulunuyordu. Yaşı sekseni aşmış, âmâ bir kişi olan Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber’in huzurunda hidayete ermekte geç kalmışlığını telâfi edercesine aşkla kelime-i şehadet getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken “Sıddık” (yürekten tasdik edip, sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Hz. Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu ağlayış bir sevinç ağlayışı değil üzüntü ağlayışıydı. Bu durum, meclisteki herkesin hayretine sebep olmuştu. Sordular:

- Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir günde gözyaşı döküyorsun? Cevap verdi:

- Allah’ın Resulü’nün en büyük arzusu amcası Ebû Talibin müslüman olmasıydı. Fakat bu dileği bir türlü gerçekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun, babamın Müslüman olmasından dolayı benim gönlüm hoşnut olacağına, amcasının Müslüman olmasından dolayı Allah Resûlünün gönlü hoşnut olsun. İşte bu olmadığı için ağlıyorum.

ALTIN ÖĞÜTLER

Kimlerle düşüp kalkıyorsun?

İmam Gazali Hazretleri anlatıyor:

Allah, senin iyiliğini, senden daha iyi bilir. Şer zannettiğin çok şey vardır ki senin için hayırdır. Hayır zannettiğin çok şey vardır ki senin için şerdir. En selâmet yol, ilâhî takdire razı olman, her hâle şükür diyebilmendir.

Son derece dikkat edeceğin bir husus varsa, o da kimler ile düşüp kalktığındır. Şunu iyi bil ki bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütür. Bunun için dâima iyilerle düşüp kalk!

İyi arkadaş, gül yağı satana benzer, ya satın alırsın, ya o sana biraz sürer veya hiç olmazsa yanında bulunduğun müddetçe güzel koku taşırsın. Kişi sevdikleri ile beraberdir. Dünyada kimi sever ve kim ile düşüp kalkarsan kıyamette onunla haşrolunursun. O hâlde ilmi ile amel eden âlimlerin ve sâlihlerin sohbetine devam et!

HADİS BAHÇESİ

Seni ilgilendirmeyen şeyi terk et

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kendisini doğrudan ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)

Hadisin verdiği mesajlar

1.
Kendisini doğrudan ilgilendirmeyen söz ve işlerle meşgul olmamak, müslümanın iyi bir seçim bilincine sahip olduğuna ve imanının olgunluğuna işarettir.

2.
İnsan, dünya ve ahireti için gerekli ve lüzumlu olan işlerle meşgul olmalıdır.

3.
Boş şeyleri terk, sürekli ilahi denetim altında bulunduğu şuurunun bir sonucudur. Kişinin kendisini kontrol etmesinin en büyük pratik faydası budur.
 
BİR NÜKTE

Ramazan bitti ama..

Mümin için, insan ömrü bir Ramazan, büluğ çağı imsak vakti ve ölüm de iftar anıdır. Bir aylık Ramazan, bir ömür süren kulluk orucunun alıştırması gibidir. Otuz günde kazandığı güzel hasletleri hayat boyu devam ettirmesini bilenlerdir ki, onlar, burada biraz aç ve susuz kalmaya bedel, ötede “Kullarım, bütün bunlara Benim için katlanıyordunuz. Şimdi onlara bedel haydi bugün afiyetle yiyin, için.” hitabını duyacak ve işte o gün asıl iftarı yapacaklardır.
 
BİR HATIRLATMA

Bayram’da misafirlerinizi yemek ve ikramda zorlamayın

Ramazan’ın bitmesiyle birlikte oruç tutanların bayramda ve sonrasında yemek yerken çok dikkatli olması gerekiyor. Bildiğiniz gibi sağlıklı beslenmenin şartı, ölçülü olmak, doğal, dengeli, düzenli yemek ve şartlara sadık kalmak.

Bayramda ev sahipleri, misafirleri yemek ve ikramda zorlamamalılar. Her ikram hemen kabul edilmemeli, açlık hissi tam giderilmeden yemek bırakılmalı. Sakin ve huzurlu bir ortamda yemek yenmeli. İnsanların kızgınlık durumlarında, çekilen mide ve karın bölgesinde hiçbir esnekliğin kalmadığı tespit edilmiştir. Bulunulan yerde hangi besinler yetişiyorsa, onlardan seçilmiş mevsim sebzelerinden oluşan bir öğünde, en çok dört çeşit besin yenmesi uygundur. Çok değişik türdeki besinler, sindirim sistemini zorlar ve zayıflatır.

Ayrıca oruçtan sonra diyetlere dikkat ederek aşırı kilolardan kaçınabilirsiniz. Bunun için yemekleri basitleştirmeye çalışın ve aşırı baharatlı yemekten kaçının. Hızlı yemekten de uzak durun. Öğün arası yemekten kaçının. Çünkü sindirim, 4 ile 5 saat sürer. Yatmadan önce ve geç saatlerde yemek yemeyin. Tok karınla yatmak beyni etkileyecek ve rahatsız edici rüyalara sebep olacaktır. Yatmadan önce yapılacak bir yürüyüş, sindirime yardımcı olacak ve vücudu gevşetecektir.

Geceleri uyumakta güçlük çekiyorsanız, bir bardak ılık süt için. Faydaları açısından da her gün bol su için. Su, bedeni zehir ve atık maddelerden temizler, saflaştırır.