Cüleybib genç bir sahabidir. Şehevi hisleri onu günaha çağırmaktadır. Şehevi arzularının esiri olmaya yüz tutan Cüleybib’i bakınız Peygamber Efendimiz, akıl plânında nasıl ikna ediyor ve ona hangi yolu gösteriyor?
Cüleybib genç bir sahabidir. Şehevi hisleri düşünce dünyasını çepeçevre sarmıştır. Bu halde iken Allah Resulü’nün huzuruna gelir ve ona sorar:
“Ey Allah’ın Elçisi! Zina etmeme izin ver!”
Orada bulunan sahabiler bu istek karşısında şaşırırlar ve Hz. Cüleybib’i susturmak isterler. Ama Nebiler Serveri duruma müdahale ederek onu yanına çağırır. Aralarında şu diyalog yaşanır:
- Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?
- Anam babam Sana feda olsun Ey Allah’ın Resûlü, istemezdim.
- Hiç bir insan da, anasına böyle bir şey yapılmasını istemez!
- Senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?
- Canım Sana feda olsun Ya Resûlallah, istemezdim.
- Hiçbir insan da, kızı için böyle bir şey yapılmasını istemez!
- Halanla veya teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?
- Hayır, Ya Resûlallah, istemezdim!
- Kız kardeşinle ister miydin bir başkası onunla zina etsin?
- Hayır, hayır, istemezdim.!
- İşte hiç kimse halasıyla, teyzesiyle ve kız kardeşiyle zina edilmesini istemez.
Evet, bu konuşma ile akıl plânında Allah Resûlü, Cüleybib’in aklını ikna eder. Ardından da elini bu gencin göğsüne koyar ve şöyle dua eder: “Allah’ım! Bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu muhafaza buyur.”
“CÜLEYBİB BENDEN, BEN DE CÜLEYBİB’DENİM!”
Cüleybib, bu duadan sonra iffet âbidesi haline gelmiştir. Ama kimse ona kız vermemektedir. Allah Resulü, aklını ikna ettiği bu sahabinin daha sonra derdine de derman olur. Bir kız babasına elçi göndererek kızını ister ve o kızla Cüleybib’i evlendirir. Daha sonraları vuku bulan bir savaşta Cüleybib şehit düşer. Muharebe sonunda Allah Resûlü, etrafındakilere sorar:
- Hiç eksiğiniz var mı?
Sahabe-i Kiram,
- “Yok ya Resûlallah, hepimiz tamamız!” derler. Ama Allah Resûlü:
- “Benim bir eksiğim var” der ve Cüleybib’in başucuna gelir. Başını dizine koyar ve şöyle buyurur: “Cüleybib benden, ben de Cüleybib’denim.” Ve Cüleybib bu payeye kavuşarak ötelere uçar.
İnsan, elinde olmayarak günah işleyebilir. İnsanın ruhunda şehevi hisler, aklî kabiliyet ve istidat gibi günah işlemeyi çok defa belki mecbur eden hissiyat vardır. Bu hisler, yaratılış itibariyle insanın mahiyetine hayra vesile olsun diye konmuştur. Ancak çok defa iyi kullanılamayan bir silah olarak sahibini de öldürebilir. Bu türlü hallerde insanın yapacağı şey, günah işler işlemez hemen Rabbine yönelerek tövbe etmektir.
Tövbe, bir yenilenme ve iç onarımdır. Mümin, günahları ne kadar büyük olursa olsun tövbeyle Rabbi’nin kapısına yönelerek O’ndan af talebinde bulunmalıdır. O kapı ardına kadar açıktır ve kendisine yönelecek tövbe yolcularını beklemektedir.
TÖVBEYLE ALLAH’A YÖNEL
O yüzden günah işleyen bir mümin, derhal o günahından dolayı tövbe etmeli, günahla kirlenen gönül dünyasını tövbe silgisiyle temizlemelidir. Hemen ardından tövbe ve istiğfar ile yıkanmamış her bir günah, adeta ikinci bir günaha davetiye ve bir çağrı manasına gelir. İnsan işlediği her bir günahla, bir ikincisini, üçüncüsünü, dördüncüsünü veya beşincisini işlemeye daha müsait bir hale gelir. Ve böylece o, adeta bir tabiat deformasyonuna uğrar. Derken on günah işler de yine vicdanında bir ürperti hâsıl olmaz.
Peygamber Efendimiz, “İnsan günah işleyince, kalbinde bir siyah nokta belirir. Tövbe ile hemen onu silmezse, o nokta kalbinde öylece kalır. Sonra ikinci bir günah işlerse, kalbinde bir nokta daha belirir.” (İbn Mace, Zühd 29) buyurarak bu konuda da dikkatlerimizi çekmektedir.
Mümin günaha girdikten sonra tövbe etmeli, bu konuda mertçe sözünde durmalı, bir daha girmemek için dişini sıkmalı, Allah’ın tevfiki ile külli iradeye dayanıp kendisini kurtarmaya çalışmalıdır. Bin defa, istemeyerek tövbesini bozsa yine tövbe etmelidir. Bu noktada “Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibi olur” (İbn Mace, Zühd 30) buyuran Efendimiz’in bu ifadeleri içimize nurlar saçmaktadır.
BİR DUA
Üzerimize hayırlar yağdır
Allah’ım! Kabir azabından, şeytanın şerrinden, nefsin eziyetinden, zalim olmaktan, adaletsizlikten, rızık endişesinden, sabırsızlık ve şükürsüzlükten Sana sığınırız. Üzerimize hayırlar yağdır, güzellik indir, esenlik ver. Bizi cennetin ve cemalullah’ınla serfiraz eyle. Bizi her türlü bela ve musibetlerden koru muhafaza eyle ya Rabbi!
ALTIN ÖĞÜTLER
Hz. Ömer’den kulaklara küpe on öğüt
Hz. Ömer buyuruyor:
1. Günah ve harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden uzak durmadıkça aklın faydası olmaz.
2. İlmin olmadıkça erdemin faydası olmaz.
3. Allah’a karşı alçak gönüllü bir duyarlılık sevgi ve ürperti duyguları taşımadıkça kurtulmanın faydası olmaz.
4. Adalet olmadıkça yönetimin faydası olmaz.
5. Edep olmadıkça asaletin faydası olmaz.
6. Cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olmaz.
7. Güven olmadıkça sevincin faydası olmaz.
8. Kanaat olmadıkça fakirliğin faydası olmaz.
9. Alçak gönüllülük olmadıkça yükselmenin faydası olmaz.
10. Allah’ın başarıya ulaştırması olmadıkça çalışmanın faydası olmaz.
HADİS BAHÇESİ
Kazancının bir kısmını dağıt!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ey ademoğlu! İhtiyacından fazla olan malını sadaka vermen senin için hayırlıdır. Eğer vermeyip elinde tutarsan, senin için kötüdür. Yeterli miktarda mala sahip olmaktan dolayı Allah katında sorumlu tutulmazsın. Harcamaya, bakmakla yükümlü olduklarından başla.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Malının ve servetinin ihtiyaçtan fazla olanını infak etmek en büyük hayırlardandır.
2. Mal ve serveti elde tutup hakkını vermemek ve cimrilik göstermek haram ve günahtır.
3. Kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda malı biriktirip elde tutmak caizdir.
BİR NÜKTE
Elindekini muhtaçla paylaş!
Çocuklarımıza daha erken yaşlarda iki duyguyu mutlaka aşılamalıyız. Onlar, başkalarının elindekine karşı tok gözlü davranırken, kendi ellerindekini herkesle paylaşacak kadar cömert olmalılar. Onlara küçücük bir harçlığı bile zorla kabul ettirmelisiniz. Onlarsa, bir elleriyle sizin verdiklerinizi alırken, diğer elleriyle onu başkalarına ulaştırmanın hesabını yapmalılar.
BİR HATIRLATMA
Dualarımız niye kabul olmuyor?
İbrahim b. Edhem, Basra Çarşısı'ndan geçiyordu. İnsanlar onu bulmuşken etrafına toplandılar ve sordular: “Allah’a dua ediyoruz da, O, bizim duamızı kabul etmiyor. Neden?”
İbrahim b. Edhem şu cevabı veriyor:
Çünkü sizin kalpleriniz on şeyden dolayı ölmüş:
1. Allah’ı bilirsiniz ama O'na kulluk etmezsiniz.
2. Kur'an okursunuz, ama onunla amel etmezsiniz.
3. Peygamberimiz’in ümmetinden olduğunuzu iddia edersiniz ama O’nun sünnetiyle amel etmezsiniz.
4. Allah'ın nimetini yersiniz, ama onun şükrünü eda etmezsiniz.
5. Şeytana düşmanlık iddiasında bulunursunuz fakat onu takip eder ve onun isteğine uygun hareket edersiniz.
6. Cennete girmek iddiasında bulunursunuz ama onun için hiç bir hazırlık yapmazsınız.
7. Cehennemin hak olduğunu söylersiniz ama ondan kaçmazsınız.
8. “Ölüm haktır” dersiniz, fakat onun için hazırlık yapmazsınız.
9. Yataktan kalktığınızda insanların kusurlarıyla uğraşırsınız. Ama kendi kusurlarınızı unutursunuz.
10. Ölülerinizi gömersiniz ama onlardan ibret almazsınız.
Allah sizin duanızı nasıl kabul etsin! Haydi, hemen Allah'a karşı işlerinizi düzene koyun ki, Allah da bütün hallerinizi düzeltsin.