CHP, parlamentodaki muhalefet anlayışını sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürüterek siyasi hayatına devam eden bir parti görünümünde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı olmak için karşı, üstelikte her şeyine karşı.
CHP'nin öncelikli hedefleri arasında seçim kazanmak yahut iktidar olmakta görünmüyor. Bu bakımdan CHP üzerine yapılan bütün tartışmalar, seçim kazanıp kazanmama üzerine kurulduğunda tamamen yanlış bir sonuca çıkar.
Şayet CHP'nin böyle bir amacı olaydı, ortak değerlere sahip çıkan kenetleyici bir siyaset yapıyor olması gerekirdi..
Oysa ki CHP'nin tutum ve politikalarından da anlaşıldığı üzere öncelikli amaçları arasında, iktidarı bölmek ve siyasal bütünlüğünü bozmak olduğu her durumda görülür. Çünkü CHP'ninsöylemleriyle de pekiştirdiği bütün mücadelesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı alaşağı etmek üzere kurgulanmış. Tüm stratejik hedefleri ve hazırlıkları bu gaye doğrultusunda yapılmış.
Pekala bunu nereden mi anlıyoruz?..
Abdullah Gül ve Abdullatif Şenergibi AK Parti'den ayrılmış, sosyal demokrasinin kenarından bile geçmemiş isimler üzerinden Cumhurbaşkanlığı seçimi için ortak çatı aday oluşturmada ki çabalarından elbette.
Yani soldan değil de sağdan aday aramasından.
Halbuki CHP, bütün ülkeyi kucaklayacak, sevgi dolu, bilgili, ekonomist bir adayla "Diktatör Erdoğan'ı 24 Haziran'da devireceğiz" söylemleriyle yola çıktı ama neticede umduğunu bulamadı.
Çünkü aday isimler üzerinde mutabakat sağlayamadı.
Çatı adayı için AK Parti kökenli sağdan ortak bir aday bulmakta da zorlananınca, kendi içinden ve ideolojisinden olan Muharrem İnce'yi aday göstermek durumunda kaldı.
Gerçi sayın Kılıçtaroğlu parti liderliği koltuğunu sallandıracak bir rüzgara karşı risk almayarak, en başından beri Cumhurbaşkanlığı yarışında aday olmayı hiç düşünmemişti.
Zaten Muharrem İnce'nin aday olması da kendi siyasi manevrası ve meydan okumasıyla gerçekleşti.
Israrlı ve haklı olarak CHP'li aday propagandası yapması, parti içi dengeleri değiştirdiği gibi ortak aday seçeneğini de bitirdi.
Muharrem İnce, siyasi yaşamı boyunca girdiği her seçimi kazanmış ve oylarını sürekli artırmış Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında aday olduğu seçim yarışında oldukça zorlanacaktır.
Fakat aldığı oyların çokluğuna bağlı olmak üzere, Cumhurbaşkanı seçilemese de seçim sonrası CHP'nin liderlik koltuğunu rahat sallayacaktır.
Yani Kılıçtaroğlu'nun aday olmama nedeninin esasında Muharrem İnce için bir aday olma nedeni olduğu gayet açıktır.
Çünkü sayın İnce'nin başka ince hesapları var.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi için genel başkanlığa giden yolun Cumhurbaşkanlığı seçiminden geçtiği belli..
CHP'nin yönetici kesiminin, ülkeyi yönetmeye talip olmak yerine partiyi yönetmeye talip olması, ülkenin başında olmaktansa partinin başında kalmayı tercih etmesi, yarışın seyrini değiştirebilecek bir durumdur.
Aynı zamanda bu durum, 24 Haziran seçimlerinin ülke yönetimiyle ilgili vizyondan öte çok sivri bir dille şahıslar üzerinden kişisel polemik ve kavgalarla, karşılıklı atışmalarla yürüyeceği anlamına da gelir.
Öte yandan Cumhur ittifakınınkarşısına, sadece Erdoğan kindarlığında birleşen ve bunun dışında birbirine hiç benzemeyen ve ideolojik hiçbir yakınlığı bulunmayan dört siyasi partinin"sıfır baraj ittifakı" ile çıkması, demokrasi ve uzlaşı kültürünün gelişimi açısından olumlu gibi görünsede, başarı olasılığını belirleyecek olan yegane kriter er meydanında halka sunacakları olacaktır..
Yoksa, siyasetin merkezini doldurmuş olan AK Parti ve Erdoğan karşısında, hükümetin yapamadığı hangi işleri yapmayı taahhüt edecekleri, hükümetin yarım bıraktığı hangi proje ve eksikliği tamamlayacakları, ülke meselelerini hangi politikalarla çözeceklerini halk yeterince bilmiyor.
Zira aziz milletimiz vereceği oyunu, artık slogan, kavga ve bilinmeyenlere göre değil güven ve projelere göre belirliyor. 24 Haziran seçimlerinde de bu yönde temayülünü zaten gösterecektir.