Meslekteki son günlerim idi. Kafamdaki planlarımda özel sektörde de kendimizi kanıtlamak ve edindiğimiz iş disiplini ile beraber birikim ve donanımların, yönetim model ve tekniklerinin başka sektörlerde uygulanabilirliğini denemek vardı.



Bu nedenle eksik yönlerimizi tamamlamak için inavasyon yaratma metotları, toplam kalite yönetimi, mentörlük gibi kişisel gelişim kurslarının yanında Beden dili okuma becerilerimi geliştirmek üzere bir eğitim konferansına katılmıştım.



Eğitici kişi birinci Bölümde, beden dilinin İletişimde yepyeni bir boyut olduğunu, Bilim adamlarının, sesin, jest ve mimiklerin, tavırsal iletişim de sözden çok daha etkili olduğunu söylediğini, bu dili bizimde kullanabileceğimizi, böylece başkalarını yalnız sözlerinizle değil, vücut dilinizle de etkileyecek, söylenenlerden değil, söylenmek istenilenlerden haberdar olacağımızı anlattı.



Daha sonra, insan ilişkilerinde ve yönetimde vücut dilinin nasıl kullanılacağını, insanların bilinçli yada bilinçsiz kullandığı vücut dillerini anlamayı ve ona göre hareket etmeyi anlattı.



Günlük hayattan da yaşanmış örnekler verirken daha çok o günlerde gündemde olan Clinton’ın Türkiye’ye yaptığı ziyarette çekilen fotoğraflar üzerine konuştu.1999 depremi sonrası yapılan ziyarette ABD başkanı gelmiş, deprem bölgesini gezmişti ve Amerikan şefkatini (!) sadece sözle değil, vücut dilini de kullanarak yansıtmaya çalışmıştı. Tabi ki danışmanlarca, nerede duracağı, hangi uzaklığa , nasıl bir mimikle bakacağı, eli ve kolu ile kime nasıl dokunacağı, diğer insanlara hangi mesafede duracağı belletilmiş, çalıştırılmış, tembihlenmiş idi.Başkan da bu öğrendiklerini mekanik bir eda ile yerine getiriyordu.Bunu beden dili uzmanları açık ve seçik bir şekilde okuyabiliyordu. Planlanmamış tek şey Erkan bebeğin başkanının burnunu sıkması idi. Zaten bu ziyaretin de önüne bu yüzden geçmiş, gazetelerde ve diğer iletişim araçlarında önemli yer tutmuş idi.



Konferansın ikinci Bölümüne anlatıcı bir soru ile başladı?



“Türkiye’de vücut dilini en iyi kullanan politikacı ve devlet adamı sizce kim ?”



Çoğunluk başbakanı söyledi, Kenen Evren’i ve Süleyman Demirel’i de söyleyen oldu.



Sunu ile örnekler verildi.



Daha sonrada Ulu önderin Fotoğrafları verilmeye başlandı sıra ile…



Onlarca kişinin oturduğu bir masada nasıl yıldız gibi parladığı…



Bir köylü vatandaşı dinlerken ki yüzündeki ifade…



Cephede iken gözlerindeki kararlılık…



Bir çocukla konuşurken hissettirdiği şefkat duygusu…



Bir başka ülke lideri ile yürürken dışarıya verdiği asalet duygusu…



Evet; Atatürk de vücut dilini ustaca kullanıyordu.



Fakat günümüzdeki liderlerden onun bir farkı vardı.



Bu ona birisi tarafından öğretilmemiş, o diğerlerinden farklı olarak birileri tarafından bu konuda eğitilmemiş idi.



Yaşadığı mekânlar, bürolar ve salonlar, Egemenlik alanının kontrolü için ona özel dizayn edilmemiş idi.



En önemlisi kamerayı görünce salya sümük ağlamazdı Atatürk…