Hayatın birçok karesini yaşamıştır herkes eminim. Hayatta en az yer verdiğimiz şeyinde mutluluk olduğunu binlerce kez söyledim ve yinede söylemeye devam edeceğim.

Bunun nedeni de mutluluğa daha az merhaba dememizden kaynaklanıyor. Rutinleşmiş hayatımızda yaptığımız sıradan şeylerin yanında farklılaştırdığımız tek şey olağanüstü zamanlarda ortaya çıkan olağanüstü durumlara verilen tepkiler.

Yani hayatta hiçbirimizin gayelerinden birinin baharda uçurtmak uçurmak olduğunu sanmıyorum.Ama mangal yakmak hepimizin yegane gayelerinden biri yada kafa çekmek benim içinde çoğu zaman mutluluğun taçlandırılış şekli bunlardan biri olmuştur.

Üniversiteyi okuduğum yıllarda, sınıfımızda yüzünden tebessüm hiç eksik olmayan bir arkadaşımız vardı. Sınıfça yaşadığımız en zor anlarımızda bile yüzü hep gülerdi.Sürekli görüştüğümüz konuştuğumuz biri olmasına rağmen ben bir türlü onda bulunan bu mutluluğu ve ulviliği sağlayan şeyin ne olduğunu bir türlü anlayamamıştım.

Biz üniversite öğrencisi ne yaparsa hep beraber aynı şeyleri yapardık. Dersler, vizeler, finaller, tatiller, kafa çekmeler falan.yani hayatta çok fazla sorumluluğu olmadan yalnızca kendi sorumluluğumuz kadar hayatı yaşardık.

Yine bahar vizelerinin bittiği bir Cuma günüydü.Akşama meyhane baba görmezde on numara bir program yapmıştık.Kutlamalar cumartesi ve pazara da sarkacak şekilde keyfimiz yerindeydi.

Neyse lafı fazla uzatmayayım. Akşam hepimiz bir arada sohbet muhabbet,gülümler derken ben hemen yanımda oturan iyimser arkadaşıma yarın kutlamalara kaçta devam ediyoruz dedim ki ,yarın kusura bakmayın ama ben gelemeyeceğim dedi.Bir öğrenci grubu içinde bu çok kötü bir davranış nedenini sordum ısrar ettim söylemedi.En sonunda benim kafamı iyice taktığımı görünce, gece boyunca rahat bırakmamıştım onu.Yarın sende gelirsin benimle dedi.Tabi gelirim dedim.Nereye gideceğimizi sorduğumda çocuğumu görmeye gideceğiz dedi.Ben elimden kadehi düşürdüm.Nasıl yani sen önceden evlimiydin dedim ki?Başka bir şey söylemem gerisini yarın öğreneceksin dedi.Aslında o kadar içmeye küp gibi uyumam lazımdı ama o gece bir türlü uyuyamadım.Sabah zor olmuştu.

Kalktığımda hemen arkadaşla buluşacağımız yere gittim.Nereye gittiğimizi hala söylemiyordu.Ama kimsesiz çocukların olduğu Çocuk Esirgeme Kurumuna gelince anladım.Orada açıkladı.Biz oraya gittiğimizde üçüncü sınıftaydık.Arkadaşım ise üç yıldır.Her cumartesi yada Pazar günü çocuk esirgeme kurumunda gönüllü annelik yapıyordu.Kimsesiz bir çocuğu o gün alıyor gezdiriyordu. O an kendimden o kadar utandım ki. Oradan bir çocuk aldık.İnanılmazdı.Çocuk o gün parkta , şeker yerken ,arabalara binerken sanki farklı biri gibi davranıyordu.O çocuğun o günkü mutluluğunu anlatamam size.

Düşünsenize bir kere tam üç yıldır ordayım ve böyle bir şey olduğunu hiç bilmiyordum. İnanılmaz bir şey mutluluğa aç yüreciklere kana kana mutluluk verilebilecek zamanlar var ve ben hiç düşünmemişim. Çok utandım çok.

Arkadaşımla vakit buldukça kuruma gitmeye gayret gösterdim. Ve hayat böyle bir mutluluğu tarif edecek ne bir kelime nede tek bir resim görmedim.

O yüzden hayatınızda lütfen önemsiz gibi görünen şeyleri atlamayın. Mutluluğa merhaba deyip dedirtin.

Sizde yüzünde hiç tebessüm olmamış insanların yüzünde tebessüm olun. 

Sevgiye ve mutluluğa azıcıkta olsa merhaba deyip tanışın.

Tüm çocuklarımıza sevgiyle.