Halkların Demokratik Partisi (HDP)'ye kadar gelen süreç içinde, Kürt siyasal kimliğine yönelik ülkede birçok siyasi parti kuruldu. HEP ile başlayan bu süreç ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, BDP ve DTP olarak devam etti.
Fakat bu siyasi partilerin neredeyse tamamı, etnik siyaset yapıldığı ve 'terör örgütü' ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle kapatıldı.
Kapatılan bu partilerin hepsi de Kürt/bölge partisi oldu, hiçbiri Türkiye partisi olamadı. Ayrıca bu partiler siyaset arenasında sürekli olarak sol-kanat partilerle ittifak kurmayı tercih etti.
Son olarak kurulan HDP ise, kapatılan partilerden kazanılan deneyimle daha geniş bir misyon dâiresinde oluşturulduğu söylenmiş olsa dahi, diğer Kürt yanlısı partiler gibi mücadele, bağımsızlık, özyönetim ve büyük Kürdistan türü söylemlerin dışına çıkamadı. Olması gerektiği şekilde geniş spektrumlu bir siyaset üretemedi. Geçmiş kazanımlardan elde edilen tecrübelerle parti dönüştürülemedi.
Daha doğrusu HDP, en başından bu yana terörle arasına bir türlü mesafe koyamadı. Terör örgütü PKK ile olan ilişkilerinde bir değişiklik yapamadı. Örgütle olan ilişkisini hemen her alanda sürdürmeye devam etti.
İşte bu nedenle de, HDP'nin çok kuvvetli olduğu illere dahi kayyumlar atandı. Hizmet anlamında HDP, belediyecilikte sınıfta kaldı.
HDP'nin yol haritası da son derece karmaşık...
2018 genel seçimlerinde yüzde 11.7 oranında oy alarak, Meclis'in üçüncü büyük partisi durumuna gelen HDP, 31 Mart yerel seçimlerinde Adana, İzmir, İstanbul ve Ankara gibi bazı büyük şehirlerde aday çıkartmama kararı aldı.
HDP, Adana'da yüzde 13.5, İzmi r'de yüzde 11.5 ve İstanbul' da yüzde 12.7 oranında bir oy potansiyeline sahip durumda iken, ittifak yoksa neden aday çıkartmama kararı alıyor?
İşte bunu anlamak için HDP'nin seçim stratejisini detaylı incelemek gerekiyor...
HDP'nin seçim stratejisinde, Kürt illerinde kayyumları, batıda ise AK Parti'yi devirme planı olduğu rahatlıkla görülür. Bir anlamda kazanacağını düşündüğü Doğu ve Güneydoğu bölgesinde kendi adayları ile seçimlere katılmak, seçim sonucunu etkileyeceği yerlerde ise Millet İttifakı'na destek olmak. Tabi batı illerinde belediye başkan adayı göstermeyip, bunun yerine Belediye Meclisi Üyeliği için çabalamak.
HDP'nin seçim stratejisinin kendi içinde bazı açmazları da yok değil...
Misal İYİ Parti'nin, CHP ile ittifak kurmada kırmızı çizgisi, HDP ile yakınlaşması olduğundan, CHP' nin söylem ve yaklaşımları hem İYİ Parti, hem de HDP açısından büyük önem taşıyor.
Bu nedenle de CHP, İYİ Parti ile sürecin sıkıntısız yürütülebilmesi adına, HDP ile olan işbirliğini muğlak bir şekilde götürmeye çalışıyor. Bu kez, HDP'ye her evden bir oy demesede, HDP'nin aday çıkardığı Doğu ve Güneydoğu illerinde mutlaka el vereceği görülüyor. HDP'nin kuvvetli olduğu illerde düşük profilli adaylar gösterip, dolaylı olarak HDP adaylarını destekleyeceği düşünülüyor.
HDP ise CHP ile yakınlaşmasının ehemmiyetini kendi tabanına izah etmeye çalışırken, HDP'lilerin bir kısmı da, CHP'nin kamuoyu önünde açıktan seçim ittifakı müzakeresi yürütmesi gerektiğini düşünüyor. Diğer yandan ise parti içinde sürdürülen tartışmalarda, batı illerinde aday çıkartmayarak Millet İttifakı'nın desteklenmesi, Kemalizme teslimiyet olarak yorumlanıyor.
HDP seçmeninin de dikkate alınması gereken bazı hassasiyetleri ve öncelik leri muhakkak vardır. Şayet bu prensipler göz önünde bulundurulmazsa, seçimde hedeflenen sonuca da ulaşılamayabilir...
Örneğin CHP, HDP ile masaya oturup resmi bir diyalog kurmuyor belki ama, oylarını istiyor. Bu durum ise HDP'li seçmeni incitiyor.
Öte yandan HDP'ye oy veren kesimin, AK Parti-MHP ittifakından hazzetmediği iddia ediliyor, fakat CHP-İYİ Parti ittifakından çok daha fazla rahatsız olunduğu kamuoyuna yeterince izah edilmiyor.
Bir de HDP'nin sistemi bozmaya çalışarak, sırf AK Parti'yi alaşağı etme adına, Millet İttifakı için aday çıkarmaması, duyarlı HDP seçmeninin sandıkta Millet İttifakı'na oy vermesini sağlar mı? Açıkçası bu da pek olası bir durum gibi görünmüyor.
HDP'nin seçim hamleleri ile umulan bulunur mu?
HDP'nin, 31 Mart yerel seçim stratejisinin, partinin müstakbeli açısından her bakımdan olumsuz durumlara yol açtığı âşikar görünüyor.
Herşeyden önce HDP, temel siyasetini Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı üzerinden şekillendirmeye çalışıyor.
Parlamento çatısı altında siyaset yapan HDP'nin, öngörüsüz ve basiretsiz yaklaşımı, en başta Kürtler olmak üzere toplumun her kesimine zarar veriyor. Yoksa yaklaşık 6 milyon oy almış HDP'nin hiç yokmuş gibi farzedilmesi, yahut oyun dışına itilmesi ne kadar yanlışsa, HDP'nin de Millet İttifakı lehine batıda aday çıkarmaması o derece yanlış görünüyor.
Zira HDP'nin CHP lehine oy vermeye yönlendirdiği Kürt seçmenin seküler ve sol tandanslı önemli bir kısmı, bir zamanlar zaten CHP'ye oy veriyordu. Dolayısıyla CHP'ye oy veren, Belediye Meclis Üyeliği gibi kimi pozisyonları da elde eden HDP'li seçmen, belki de bir daha partisine hiç dönmeyebilir...
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olunabilir?