Geçen hafta içinde mail yolu ile bir basın toplantısı daveti aldım. Davete göre, basın toplantısı sabah saatlerinde ve çiğ köftecide idi. Anladığım kadarı ile Bir partinin Bartın teşkilatının kuruluşu basın mensupları ile paylaşılacaktı.



Ben sabah sabah çiğ köfte yenmez, yense de çiğköfte yalnız gitmez diye düşünerek cazip gelmediği için gitmedim. Fakat Ertesi gün yerel gazetelerde gördüğümüm kadarı ile keşke gitseydim dedirtecek bir basın toplantısı olmuş.



Çünkü soracak sorularım ya da söyleyecek sözlerim varmış. Zararı yok buradan sorar, buradan söyleriz…



Adı Mustafa olan yeni teşkilatlanan Partinin il başkanı, daha önce yönetiminde bulunduğu partide gördüğü  dolandırıcılık, zimmet ve bebek ölümüne yol açmak gibi olumsuzluklar nedeni ile 3 kez istifa ettiğini açıklamış. İddialara bir resmi kurumum adı da karıştırılmış. Ertesi gün gerçi jet hızı ile diğer partiden açıklama geldi. Açıklamaya göre Mustafa Bey istifa etmemiş, verilen görevleri yapmadığı için görevine son verilmiş, bu da alınan yönetim kurulu kararının tarih ve sayısı verilerek desteklenmiş. Merak edilen burada şu; bir partiden 3 kez istifa etmek için, en az 3 kez o partiye katılma iradesi göstermek lazım. Gördüğü olumsuzluklara rağmen neden insan her seferinde yeniden dönme kararı verir ki, İlginç. Hem insan tüm bunlara yıllar önce  tanık olup neden belge ile yetkili mercilere başvurmaz ki…Bu da düşündürücü…demek ki bir kamu zararı görsek de  ilgili merciye gitmek için önce, doğru zaman mı acaba diye değerlendirme yapacağız.



Basın toplantısındaki açıklamalara göre, Yine yeni teşkilatlanan partinin Genel başkanı kendisini Ankara’ya yanına çağırmış ve 'Mustafa'm seni siyasette çok zorlu bir yol bekliyor. Hazır ol. Unutma ki, arkandaki güç Mustafa isminin mübarekliğinden gelmektedir. Unutma ki, geçmiş tarihteki Mustafa’lar hep büyük insan güzel insan olmuşlar ve çok büyük zor işler başarmışlardır. Sen de bir Mustafa sın önce ismine layık sonrada başarılı bir sahip ol. Hadi Bismillah' demiş.



Evet doğrudur. Ben şahsen insanların isimleri ile dünyevi yaşamlarındaki misyonları arasında doğrudan ilişki olduğuna inanırım. Genel Başkan burada hangi Mustafa ya da Mustafa’lardan bahsetti bilinmez. Büyük bir ihtimal ile Mustafa Kemal Atatürk yada Hz. Muhammed Mustafa’ (S.A.V) dan bahsetti. Herhalde Uzaylı Şarkıcı Mustafa Topaloğlu olamaz.



Ancak parti tüzüğünde, amaç  ve ilkelerde her iki Mustafa’ya dair bir tek satır ve ibare bulamadım. Eski giyilen gömlekten de renkler yok.



Ne var peki parti programında?



Şu var; “Her şey; iç ve dış politika, Merkez Bankası, piyasa, AB, NATO, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü vs bu prensip etrafında dönecek, asla bu prensibin dışına çıkılmayacaktır.” İbaresi var.



Eğer Mustafa Kemal yaşasaydı parti programına bile giren bu ibareden hiç ama hiç mutlu olmazdı. Zira Mustafa Kemal borç almaya alışan, emir almaya da alışır “ demiştir. Hele Mustafa Kemal yaşasaydı AB istiyor diye açılım adı altında çift dil, çift bayrak tartışmaları yapılabilir miydi ? Anayasanın değişmez maddelerine dokunmaya kalkılır, rejimin ayarları ile oynanmaya kalkışılır, velhasıl devletçi ekonomi terk edilir ve her şeyin mübah sayıldığı parti programında adı geçen “piyasa” ekonomisine döner miydi?



Dolayısı ile Her Mustafa , sadece adı Mustafa diye, bir kahraman olamaz, onların kıymeti Harbiyeleri kendinden menkuldür. Ancak genel başkanın da il başkanına verdiği gaz, kabul etmek lazım ki için zekicedir. . Görüldüğü gibi il başkanı da aşırı motife gözüküyor. Bu genel başkanı ünlü referandum öncesi bir başka partinin başında “evet” çağrısı yaparken de hatırlıyorum



Eğer İl başkanlarının adı  Mustafa diye hedefledikleri %40 oyu alacaklarını düşünüyorlarsa, Adıyaman, Eskişehir, Kayseri, Malatya, K.Maraş Niğde, Ordu ve Karabük’te de bahse konu partinin rahatlıkla hedefledikleri oy oranını geçmeleri lazım. Çünkü bu illerdeki İl Başkanlarının adı da Mustafa… Ancak 81 tane Mustafa’da olsa bu mitoz bölünmeden oluşan partinin işi zor.



Ayrıca haberde yönetim Kurulunda yer alan bayan üyenin engelinden bahsedilmesini her kimin bunda payı varsa eğer çirkin buldum. Ben de bundan bahsederken hicap duyuyorum ancak bu ayıbı bir politik strateji olarak algıladım. Biz engellilere yönetim kadememizde yer veriyoruz alt mesajı için bunu yakışıksız buluyorum Hanım Efendi engeli için değil, diğer nitelikleri için orada olduğu duygusu içinde olmalıdır. Engelin altı çizilmemeliydi. Umarım mesaj yerine gitmiştir. Ancak bu haber sahibi basın mensubunun da yanlışı (!) olabilir.



Yazımı Hz. Muhammet Mustafa’nın sözü ile bitirmek istiyorum“İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekle, kıyametin kopması pek yakındır.” Ehil yani ehliyet sahibi olmayanlar, işin başına geçirilirse, işte bunlar olur.



Amerika’yı günahım kadar sevmem ama, Konuyla alakalı anekdot ile bitireyim,



30 yıl kadar önce Türkiye, Amerika’dan bir iş için general istiyor. Onlar da, o işi en iyi bilen bir albay gönderiyorlar. Bizimkiler, (Biz general istedik, siz albay gönderdiniz) diyorlar. Amerikan yetkilileri hayret ediyor, (Biz size o işi yapabilecek en iyi bir eleman gönderdik. Unvan sizce o kadar önemli mi?) diyorlar. Sonra, (Madem general istiyorsunuz, gönderdiğimiz albay, generalliğe terfi ettirilmiştir) diyerek terfisini gönderiyorlar. O albay, general olarak aynı görevi yapıyor.