80'li yılları seviyorum çünkü…

Tek bir kanal vardı. Akşamları heyacan ile başlayacak film beklenirdi. Dallas, Şahin Tepesi. Kara şimsek vs. Pazar sabahları Kızıl Derili, kovboy filmlerini heyacan ile beklerdik. TRT 1'de pazar günleri Cenk Koray'ın programında dönüşümlü maç yayınları vardı. İlyas Tüfekçi, Toni Schumacher, Aykut Kocaman, Rıdvan DİLMEN, Müjdat Yetkiner , İsmail Kartal, Abdülkerim Durmaz, Nezihi Tosuncuk sahalardaydı. Görüntülerin siyah-beyaz , gönüllerin renkli olduğu yıllar.

Komşuluk ilişkileri süperdi. Oturup kalkmalar,herkesin yaşadığı o sobalı evlerin tadı bambaşkaydı. Soba üstü kestane ve fındık kavurmalarımız ve piknik tüpün üzerine delikli tenekenin içine Mısır tanelerini içine koyup ufak tüpün üzerinde patlak yapmamızın tadına doyum olmazdı. O zaman ki insanlar korkak ve bencil değillerdi. Daha samimi idiler. İnsanlar bu kadar kirli değillerdi. 

Saklambaçta 5'er 5'er sayar herkesi sobelerdim, kandırıkçılık diye bişey vardı, çelik çomak, harbçilik, bilye, şimdi bırak bu oyunları oynamayı sokakta oynayan çocuk bile göremez olduk.  

Sahte birliktelikler yoktu. Yaşanası, ölümüne aşklar vardı. Komşuluğun ne olduğunu görme şansı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Mahallede herkes abimiz, ablamız, amcamız, teyzemiz idi. 

Yılda en fazla 1 veya 2 kez kıyafet alınırdı. Ama hep mutluyduk. 80'li yılları seviyorum çünkü o yıllarda çocuktum, çocukluğunu kim sevmez ki…